🐾9

2K 240 197
                                    

"Yani küstünüz öyle mi?" Seonghwa dirseklerini masaya yaslamış, Hongjoong'la konuşuyordu. Dudaklarını büzerek kafasını sallayan küçüğe gülümseyip saçlarını karıştırdı.

"Bazen arkadaşlarımızla kavga edebiliriz Joong. Hem siz bir dahaki görüşmenizde küstüğünüzü unutup yine oynarsınız merak etme."

Hongjoong önündeki bardağın dibinde kalan sütü de tepesine dikip elinin tersiyle ağzını sildi. "Ama artık beni sevmediğini söyledi."

Seonghwa sandalyeden kalkıp boş bardağı tezgaha koydu. "Wooyoung mu seni sevmeyecek? Çocuksunuz siz Joong elbet barışırsınız."

Hongjoong da sandalyesinden kalkıp üst kata çıkan Seonghwa'yı takip etti. "İyi geceler Joongie." Seonghwa kendi odasına yöneldiğinde Hongjoong da peşinden girdi. "Aslında bugün seninle uyusam güzel olur bence."

Seonghwa çoktan yatağa yatmış olan küçüğe gülüp kapıyı ve ışığı kapattı. "Kay kenara bücür. Babacık sığmıyor yatağa." Hongjoong kıkırdayıp biraz kenara kaydı ve yanını patpatladı. "Babacık dev olduğu için sığmaz tabi. Gel buraya."

Birbirleriyle uğraşıp gülüştükten sonra sonunda ikisi de uyumuştu. Gerçi Hongjoong gece birkaç kez uyanmak zorunda kalmıştı ama Seonghwa'ya sarılıp tekrar uyumuştu.

...

Mingi kahve kupasını masaya bırakıp demin Seonghwa'nın anlattıklarını tekrar gözden geçirdi. "Yani açıkçası ben de anlamadım hyung. Ama bu yaptıklarının bi sebebi olmalı öyle değil mi?"

Seonghwa, Yunho'yla birlikte gülerek oyun oynayan Hongjoong'a bakıp iç çekti. "Elbette olmalı. Yani neden evin içinde saçma sapan saatlerde gezinsin? Ya da böyle ani duygu değişimleri yaşasın? Onun için endişeleniyorum. San ve sen bu konuda tecrübelisiniz. Yunho'ya ya da Woo'ya da böyle olmuştur zamanında diye düşünmüştüm."

Mingi yüzündeki gülümsemeyi bastırıp Seonghwa'nın kolunu dürttü. "Onun için endişeleniyorsun demek. Onu sana ilk getirdiğimiz günü hatırlıyor musun? Onu hiç sevmemiştin ama şimdi onun için endişeleniyorsun. Çok tatlısınız ikiniz de."

Seonghwa'nın o günü unutmasına imkan yoktu ki. "Neyse canım. Şimdi ne yapacağız onu söyle."

"Hyung benim bi arkadaş var. Bu konulardan iyi anlıyo kerata. Ona götürelim bence Hong'u. Ama önce bi psikoloğa mı götürsek? Düşünsene Hongjoong aslında del-" Alnına yediği şaplakla susmak zorunda kalmıştı.

"Sus be şom ağızlı seni. Ağzından yel alsın. Arkadaşına götürelim sen bi konuş da."

Mingi alnını ovalayıp hyunguna kötü kötü baktı. Sonra aklına gelen şeyle keyiflenip yine takıldı. "Hyung. Hongjoong kaç yaşında şuan?"

"9 yaşında."

"Tamam. Daha 9 ay var."

"Neye 9 ay var?" Seonghwa Hongjoong'u izlemeyi bırakıp Mingi'ye döndü.

"Kızgınlığa girmesine. Kızgınlığın ne demek olduğunu biliyorsun değil mi?"

"Kedilerin çiftleştikleri dönem diye biliyorum. Hongjoong'un 9 ay sonra çiftleşmesi mi gerekiyor? Kız bir kedi çocuk bulayım o halde."

Seonghwa sözünü bitirdiği anda Mingi yüksek perdeden bir kahkaha atmıştı. Hongjoong ve Yunho onlara döndüğünde Seonghwa elini boşverin manasında salladı. "Siz oynunuza dönün çocuklar. Mingi herşeye gülüyor boşverin."

Mingi karnını tutarak gülmesini bastırdığında fısıldadı. "Kız kedi çocuk diyor bayılacağım şimdi."

"Yanlış bir şey mi söyledim? Çiftleşmesi gerekmiyor mu da?"

"Hyung mantık yürüttüğün yol doğru ama ulaştığın sonuç yanlış. Kedi çocuklar 18 yaşlarına girdiklerinde kızgınlık dönemleri başlar. Ve bu dönem boyunca cinsel ihtiyaçları artar. Buraya kadar anladın değil mi?"

Seonghwa tereddütle kafasını salladı. Devamında neyin geleceğini tahmin edemiyordu. Mingi onun bu haline kıkırdayıp devam etti. "Ve bu dönemde ilişkiye girmeleri gerekiyor. Ama rastgele biriyle değil. Sahipleriyle. Bir çoğu bu birliktelikten sonra kulaklarını ve kuyruklarını kaybetip sırdan bir insan gibi devam ediyorlar hayatlarına. Ve bazı azınlık kısım ise bu birliktelik gerçekleşmediği için ölebiliyor."

Seonghwa dehşetle açılmış gözlerle Mingi'ye bakakalmıştı. Yüzünü buruşturup ellerini hayır dercesine salladı. "Saçmalama istersen. Böyle bir şeyin olması imkansız. O daha küçücük ne ilişkisi?"

"Hyung, onlar büyüyorlar baksana. Daha iki ay önce küçücüklerdi şimdi ne kadar büyüdüler. 9 ay sonra kocaman olurlar. Hem ben saçmalamıyorum Bunlar doğanın gerçekleri."

Seonghwa yutkunup kafasını Yunho'yla oyun oynayan Hongjoong'a çevirdi. Bu saçmalıktı. "Mingi beni anlamıyorsun. Bu cidden imkansız. Onunla asla ilişkiye girmem. Bebek o daha."

"Hyung asıl sen beni anlamıyorsun. Bazıları ölüyor diyorum. Hongjoong'un ölmesini ister misin, hm? Ve onların yaşlarını insan yaşıyla hesapladığımız için küçükler. Kedi yaşıyla hesaplasak belki de senden benden büyüktürler. Onun için fazlasıyla önemli bir konu bu."

Seonghwa iç çekip burun kemerini sıktı. Hongjoong'a asla o gözle bakmamıştı ki. Ve bu düşünce onu rahatsız etmişti. "Ben bilmiyorum Mingi. Çok rahatsız edici bir şey bu. Kafam çok karıştı. O zaman Yunho da 18'ine girdiğinde seninle mi yapacak?"

Mingi'nin yüzündeki eğlenen ifade gitmiş durgunlaşmıştı. "Sanmıyorum."

"Ne demek sanmıyorum? Demin ölebilirler diyordun."

"Hyung. Sahipler ve kedi çocuklar arasında özel bir bağ olur ama biz Yunho'yla o bağı bulamadık. Sanki daha çok ben onun hyunguyum o da benim kardeşim gibi. Saçma gelecek belki ama hiçbir zaman sahibi gibi hissetmedim. Tamam seviyorum ama dediğim gibi bu yalnızca abi-kardeş ilişkisi gibi."

Seonghwa'nın da yüzü asılmıştı şimdi. "Ne yapmayı düşünüyorsun peki? Ya da bunu onunla konuştun mu?"

"Ona yeni bir sahip bulacağım sanırım. Benim yüzümden acı çekmesini gerçekten istemiyorum."

İkisi de bir süre bakışıp kafalarını başka yöne çevirdiler. İkisinin de farklı dertleri vardı. Bu sırada Yunho ve Hongjoong koltuğun arkasına saklanmış fısır fısır konuşuyorlardı.

"Hongjoong sen hiç Seonghwa'yı öptün mü? Wooyoung San'ı sürekli öpüyormuş."

Hongjoong'un yanakları hafif kızardığında kafasını eğdi. "Evet öpüyorum." Komik bir şey söylemiş gibi kıkırdamıştı. "Wooyoung önceden demişti ki sahibimizi sevdiğimizi bu şekilde gösterebilirmişiz."

Yunho Hongjoong'un dediğiyle suratını astı. "Ben de Mingi'yi seviyorum ama onu öpmeme izin vermiyor. O yüzden sadece sarılabiliyorum. Beni sevmiyor mu yoksa?"

Hongjoong da suratını asıp gözleri dolan Yunho'ya sarıldı. "Seni sevmeme ihtimali yok ki. Belki de öpülmekten hoşlanmıyordur."

Yunho kolunun tersiyle dolu gözlerini silip burnunu çekti. "Ama geçen gün eve bi kız gelmişti ve onu öpmüştü. Bence Mingi beni sevmiyor."

Yunho'nun sesi titrediğinde Hongjoong koltuğun arkasından kafasını uzatıp Mingi ve Seonghwa'ya baktı. Hararetle bir şey konuşuyorlardı.

Mingi'ye kötü bakışlarını atıp tekrar Yunho'ya döndü. "Öyle düşünme. Hem ben seni seviyorum öperim seni merak etme." Yunho'nun üzülmesini istemediği için yaklaştı ve Yunho'nun dudaklarına arkadaşça bir öpücük kondurdu.

-
-
-

Hongjoong neler yapıyosun çocuğum  🤡

Catboy あ seongjoong Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin