Seonghwa akşam eve geldiğinde kapıyı açtı ve ceketini çıkarırken bağırdı. "Hongjoong!" Ses gelmediğinde üst kata çıktı ve tekrar seslendi. "Hongjoong. Ben geldim küçük şeytan neredesin?"
Üzerini değiştirdiğinde tüm odaları aramaya başladı fakat Hongjoong hiçbir yerde yoktu. "Şaka yapıyorsan hiç komik değil Hongjoong haberin olsun. Hemen şimdi ortaya çık." Bir süre daha ses gelmediğinde boşverip koltuğuna oturdu ve haberleri seyretmeye başladı. Sonuçta eninde sonunda ortaya çıkacaktı.
Hongjoong evin kapısını sessizce açıp içeri girdi. Gözleri ağlamaktan kızarmış küçük bedeni titriyordu. Montunu bir kenara fırlatıp evin içinde gezinmeye başladı. Sonunda Seonghwa'yı koltukta uyuklarken bulduğunda yavaşça ona doğru ilerleyip rahat kucağa tırmandı. Birkaç saniye tereddüt etse de boşverip gözlerini kapattı ve uyumaya başladı.
Birkaç saat sonra Seonghwa çalan alarmla gözlerini açıp alarmı kapattı. İlaçlarını içmek için ayağa kalkacağı sıra kucağındaki bedenle gözlerini ovuşturdu. Hongjoong kucağında hafif mırıltılar çıkartarak uyuyor, kuyruğu hafifçe sallanıyordu. Bu görüntü onu birkaç saniyeliğine gülümsetse de ayağa kalktı ve Hongjoong'u odaya götürüp yatağa yatırdı.
Hızlıca mutfağa inip ilaçlarını içtikten sonra tekrar odaya geldi ve önce kendi pijamalarını giyindi. Ardından Hongjoong'un kıyafetlerini oldukça yavaş hareketlerle çıkarıp dün Mingi'nin getirdiği kıyafetler arasından bir pijama takımı seçti. Gece lambasını yakıp pijamaları giydirmeye başlamıştı ki Hongjoong'un vücudundaki morlukları görüp duraksadı. Bacaklarında, karnında, kollarında morluklar vardı bunların yeni olduğu belliydi.
Eliyle hafifçe okşayıp pijamaları giydirdi ve Hongjoong'u yatağa yatırdı. Kendi de ışığı kapatıp yattı. Tam uyuyacağı sıra duyduğu küçük hıçkırıklarla yan tarafına döndü ve sessizce ağlamaya çalışan Hongjoong'u gördü.
"Ağlamayı kes. Uyumaya çalışıyorum." Hongjoong burnunu çekip minik elleriyle göz yaşlarını sildi. "Özüy dileyim. Ses çıkaymayacağım meyak etme." Hıçkırıklarını engellemek için ellerini ağzına kapattığında Seonghwa bunu yapmayı gerçekten istemese de Hongjoong'u göğsüne çekip saçlarını okşadı.
"Hongjoong. Ne oldu anlat bana hadi. Ve neredeydin sen? Eve geldiğimde her yerde seni aradım ama yoktun." Hongjoong kafasını çıplak göğüse iyice yaslayıp minik kollarını Seonghwa'ya doladı. "Süytük ve oyospu ne demek?"
Seonghwa gelen ani ve tuhaf soruyla afalladı. "Hongjoong bunlar kötü kelimeler. Nerde duydun bunları?" Hongjoong gözlerini kapatıp mayışmaya başladı. Seonghwa'nın göğsü gerçekten rahattı. "Ne anlama geldiklerini söyle. Geyçekten bilmek istiyoyum."
Seonghwa nefesini tutup gözlerini devirdi. "Hongjoong bunlar küfür. Yani senin gibi küçük çocuklar bu kelimeleri kullanmazlar. Genelde büyükler kullanırlar. Ve bunları nerde duyduğunu hala söylemedin."
Hongjoong parmaklarını Seonghwa'nın vücudunda gezdirmeye başladı. Minik parmakları çıplak tende gezinirken kafasını Seonghwa'ya daha da sürtüp saçlarının okşanmasını sağlamıştı. Seonghwa'nın elleri saçlarında gezinirken huzurla gülümsedi.
"Sen iş yeyine gittikten sonya evde sıkıldım ve payka gittim. Oyda şişko biy çocuk bana süytük ve oyospu dedi. Benim gibiley sadece insanlayın kendileyini tatmin edebilmeleyi içinmiş. Ben bunun doğyu olmadığını söylediğimde aykadaşlayıyla beni dövmeye başladı. Oydan kaçayken de yolumu kaybettim. Ama sonunda buyayı bulup eve geldim."
Seonghwa Hongjoong'a daha sıkı sarıldı. "Ben üzgünüm Hongjoong. Seni evde tek başına bırakmamalıydım. Canın çok acıdı mı san vurduklarında? Eğer evin yolunu bulamamış olsaydın kendimi çok suçlu hidderdim." Hongjoong kafasını kaldırıp Seonghwa'ya baktı. Tedirgince kafasını yaklaştırıp Seonghwa'nın yanağına küçük bir öpücük bıraktığında tekrar kafasını Seonghwa'nın göğsüne yaslamıştı.
"Canım o kaday da acımadı. Ama vücudum biyaz moyaymış işye. Onlay da geçey zaten boşvey." Seonghwa kalbinde birşeylerin hareketlendiğini hissetmişti. Bu minik bebeğe karşı içinde sevgi çiçekleri açıyordu. "Madem ikimiz de uyumuyoruz kalk bakalım vücuduna kremle masaj yapalım da daha çabuk iyileşsin yaraların."
Hongjoong yatakta oturur pozisyona geldiğinde Seonghwa masasının üzerindeki küçük krem kutusunu alıp yatağa tekrar oturdu. Hongjoong'un kıyafetlerini çıkarıp yavaş ve yumuşak hareketlerle masaj yapmaya başladığında Hongjoong mırlayarak gözlerini kapatmıştı. Masaj işlemi bittikten sonra Seonghwa Hongjoong'un pijamalarını dikkatlice giydirip tekrar göğsüne yatırdı.
Hongjoong çoktan minik mırıltılar çıkararak uyumaya başladığında Seonghwa Hongjoong'un saçlarına ufak bir öpücük bırakıp gözlerini kapattı. Yarın o parka gidip o şişko çocukla arkadaşlarını bulup onlara derslerini verecekti. Ama şimdi sadece bu huzurlu anın tadını çıkararak uyuması gerekiyordu.
-
-
-Biraz da UwU olalım dedim 🐾
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Catboy あ seongjoong
Fanfiction"Eğer gerçekten benimle kalmak istiyorsan uslu bir kedicik olman gerekir. Yaramazlık yapmayı kes." 200321