🐾21

1.7K 216 127
                                    

Anahtarıyla kapıyı açıp yanındaki kızla birlikte eve girdi. O sırada mutfaktan kafasını uzatmış onlara bakan Seonghwa'yı gördüğünde elini kızın beline doladı. "Şey odama geçelim biz direkt."

Birlikte odasına çıktıklarında kız yatağa oturdu ve kendisi de bilgisayar sandalyesine kuruldu. Kız gözlerini odanın içinde gezdirip yatağa sırt üstü uzanmıştı. "Sahibinle aranızda bir şeyler var gibi. Tartıştınız mı?"

"Sayılır. Ama haketti. Kendisi biraz şey... biraz geri kafalı işte."

Kız yan dönüp kafasını eline yasladı. "Acı çekiyorsun değil mi? Benimki de soru işte tabii ki çekiyorsun. Ve ona karşı güçlü görünmeye çalışıyorsun. Haksız mıyım?"

Gözlerini halı desenlerinde gezdirdi bir süre. "Evet." diye mırıldandı kısık sesiyle. "Sen nerden biliyorsun da Yeon?" Kız gülümsedi. "Kedi çocuklar ve sahipleri arasında çok özel bir bağ olur ve bu bağ asla kopmaz. Birbirlerinden biraz uzak kalsalar acı çekerler. Yani hem psikolojik hem fiziksel olarak. Tecrübem var benim de."

Şaşkınca baktı karşısındaki kıza. "İyi de senin kulakların yok ya da kuyruğun. Nasıl kedi çocuksun?"

"Kızgınlık döneminde yaşanan birliktelik sonrası kulakların da kuyruğun da yok oluyor Joongie." Anladığını belirten bir şekilde kafasını salladı. "Evinde tek yaşadığını söylemiştin ama. Sahibin nerde peki?"

"Öldü." Zorla gülümsemişti güzel kız. "Oh, üzgünüm bilmiyordum."

"Sorun değil Joongie, uzunca bir süre kendimi toparlayamamıştım ama şimdi daha iyiyim." Odaya çöken sessizlik ikisini de germeye başlamıştı. Bu yüzden Nayeon tekrar konuştu. "Sahibinle aranızda ne geçti, neden tartıştınız bilmiyorum. Ama senin ona ihtiyacın var Joong. Ve onun da sana. Bence konuşup aranızdaki küskünlüğü bitirmelisiniz. Yoksa çok geç olabilir."

"Bilmiyorum Nayeon. Yalan söylemeyeceğim, onunla tekrar eskisi gibi olmayı ben de istiyorum. Ama.. bilmiyorum işte. Boşversene."

"Gurur yapıyorsun tatlım. Eğer eskisi gibi olmak istiyorsan gururu bir kenara bırakmalısın."

...

"TATİLE GİDİYORUZ!" Wooyoung, Yunho'yu omuzlarından tutup sarsarken heyecanla bağırıyordu. "SONUNDA BE. HONGJOONG GEL BURAYA. TANRIM DUALARIM KABUL OLDU."

"Aishh, bu kadar sevinecek ne var ki? Alt tarafı tatile gidiyoruz işte. Deniz, sahil, sörf falan abartılacak bir şey yok." Hongjoong Wooyoung'dan uzaklaşıp tişörtünün yakasını düzeltti. Wooyoung heyecanlandığında gerçekten katlanılmaz oluyordu.

Sevinç dansı yapan arkadaşlarını yalnız bırakıp büyüklerin yanına gitti. Mingi telefonda konuşurken San ve Seonghwa masada karşılıklı kahve içerek bir şeyler konuşuyorlardı. Bir süre onu fark etmeleri için beklese de hâlâ işlerine devam ettikleri için kulaklarını oynattı ve yalancıktan öksürdü.

Şimdi üçünün gözü de kendisine döndüğünde sebepsizce utanmıştı. Kuyruğu yavaşça sallanırken saçlarını karıştırdı. "Şey, bir şey sorabilir miyim?" Seonghwa elindeki kahve kupasını masaya bıraktı. "Sorabilirsin."

"Sana değil, San hyung'a soracaktım." Soracağı şeyin gerginliğinden ötürü de kısık bir sesle konuşuyordu.

"Sorun değil. Sor bakalım Hongie." San gamzelerini belli ederek gülümsedi. Seonghwa ve Hongjoong arasındaki gerginliği biraz da olsa azaltmaya çalışıyordu.

"Nayeon da bizimle tatile gelebilir mi?"

Seonghwa dudaklarını ıslatıp kahvesinden bir yudum aldı. "Şu geçen gün eve getirdiğin ve odana gidip saatlerce de çıkmadığınız kız mı? Sahi kim o kız? O gün sorduğumda cevap verme zahmetine girmemiştin de. Ve neden onun da bizimle tatile gelmesini istiyorsun?"

Seonghwa'nın kıskançlık dolu sesi San'ın gülmesine sebep olmuştu. "Gelebilir tabi. Yakınlığınız ne peki?"

"Kız arkadaşım." Henüz sözünü bitirmeden Seonghwa içtiği kahveyi püskürtmüştü. "Boğazıma bir şey kaçtı da."

Gözlerini kaçırıp ofladı. Nayeon'un söylediği şeyleri hatırladığında alttan almaya çalıştı. "Hayır hayır öyle değil. Yani arkadaşım ve cinsiyeti kız. O yüzden kız arkadaşım dedim yoksa sevgilim değil. Hem o da kedi çocuk ama kızgınlıktan çıkalı birkaç ay olmuş. Kulakları ve kuyruğu yok. Ve sahibi ö-"

O hızlıca kendini açıklamaya çalışırken, Mingi gülerek araya girdi. "Sakin ol ufaklık. Bu kadar gerilmene gerek yoktu." Kulaklarını düşürüp gergince gülümsedi. Seonghwa'yla göz göze geldiğinde bir süre ikisi de kaçırmadı gözlerini.

Yine o hisler ele geçirmişti benliğini. O derin bakışların hedefiyken nefesi yine istemsizce sıklaşmış, kalbi hızlanmıştı. Artık şu buzları eritmenin vakti gelmişti. Gerisi konuşarak da halledilebilirdi.

...

"San'ımı kimseye vermem. Biz birlikte kalacağız. Yunho da Mingi hyungla kalsın. Seonghwa hyung da tek kalsın." Wooyoung kendince herkesi otel odalarına yerleştiriyordu. "Hongjoong ve Nayeon peki?"

"Onlar da birlikte kalsınlar." Wooyoung sinsice gülümsediğinde Hongjoong karnına dirsek atmıştı. "Ne alaka? Nayeon tek kalsın odada. Benimle rahat edemeyebilir."

"O zaman da senin Seonghwa hyungla kalman gerekecek ama." Bilmiş bilmiş bakmıştı Hongjoong'un suratına. "Kabul. Sorun olmaz benim için."

Odalar belirlendiğinde herkes odasına dağılmıştı. Çift kişilik yatağın ucuna oturmuş Seonghwa'yı izliyordu dudağını dişleyerek. Seonghwa valizdekileri dolaba yerleştirmeyi bitirdiğinde kafasını çevirdi. Yine bakışları kesişmişti ama Hongjoong bu sefer gözlerini kaçırdı.

Gerginliğini gidermek için derin bir nefes alıp sonunda konuştu. "Acaba şey.. biraz, biraz konuşmak ister misin?"

...

Catboy あ seongjoong Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin