"Hyung," San gergince telefonun diğer ucundaki adamla konuşuyordu. "Hongjoong senin yanında mı?"
"Hayır. Sizin yanınızda değil mi?"
San saçlarını karıştırıp ofladı. "Bir sorun mu var da? Hongjoong'a bir şey mi oldu yoksa?" Seonghwa'nın endişeli sesini duyduğunda iç çekti.
"Sanırım Hongjoong kayıp hyung."
"Ne?" Seonghwa şaşkınca konuştu. "Eğer şaka falansa hiç komik değil San. Ne demek Hongjoong kayıp?"
"Bilmiyorum, dünden beri arıyoruz ama yok. Hiçbir yerde yok. Senin yanındadır diye düşünmüştük. Belki gelip almışsındır diye ama sen de almadığına göre kayıp işte."
"Sikeyim. Bir çocuğa bile bakamıyor musunuz gerçekten? Kapat şunu." San telefonu kapatmadan telefon zaten yüzüne kapanmıştı.
...
Mingi yumruğunu sinirle karşısındaki adama tekrar vurdu. Seonghwa ise elinin tersiyle burnundan sızan kanı sildi. "Orospu çocuğu. Senin yüzünden kayboldu Hongjoong. Onu bırakıp gitmesen hiçbir şey olmazdı. Şimdi gelip sanki çok umrundaymış gibi davranma."
Seonghwa dudağının kenarındaki kanı tükürüp Mingi'ye yaklaştı. "Ne yapacağımı sana soracak değilim Mingi. Kafamı toparlamam gerekiyordu. Kendi yaptıklarını görmezden gelme şimdi." Mingi ters ters bakmaya devam ettiğinde arabaya yürüdü.
"Hyung nereye gideceğini biliyor musun da sanki? Koca şehirde nerde bulacaksın Hongjoong'u?" Seonghwa koltuğa oturup kemerini taktı. "Bilmiyorum San. Ama boş boş polislerin bir şey bulmasını bekleyerek zaman kaybetmekten iyidir."
...
Seonghwa sinirle ayağını yere vurarken polis memurlarına sitem ediyordu. "Kaç saattir bekliyoruz ve cidden hâlâ bulamadınız mı bir şey? Nasıl polis memurusunuz siz? Kamera kayıtlarını falan kontrol etsenize."
Memur Oh taktığı dinlendirici gözlüğün üzerinden Seonghwa'ya baktı. "Kamera kayıtları zaten inceleniyor Bay Park. Biraz daha sabırlı olarak bize yardımcı olmaya ne dersiniz?" Memurun monoton sesinden sonra ortama çöken sessizliği dağıtan; oturduğu sandalyede geriye yaslanan diğer memurdu. "Sehun sanırım o günkü kayıtları buldum."
"İyi iş çıkardın Jongin. Bay Park buraya gelin ve beraber kayıtlara göz atalım." Seonghwa anında oturduğu rahatsız sandalyeden kalkıp Memur Oh'un yanına yaklaştı. Jongin görüntüyü başlattığında sessizce izlemeye başladılar.
Hongjoong tek başına salıncakta oturuyordu. Ardından bir kadın yanına gelip onunla konuşuyor ve siyah bir arabaya bindirip götürüyordu. "Şu kadının yüzünü daha net görebilme şansımız var mı?" Seonghwa artık gizleyemediği endişesiyle konuşurken sesi titremişti.
"Biraz beklemeniz gerekecek ama." Jongin bilgisyarda hızlıca birkaç işlem yaparken Seonghwa stresle geziniyordu odanın içinde. "Kadının yüzü şimdi daha net beyler." Hemen bilgisyara yaklaştı ve ekrana eğildi. Gördüğü yüzle kaşları çatıldı.
"Kadını tanıyor musunuz yoksa Bay Park?" Memur Oh'un sorusunu yanıtsız bırakarak koşarak karakoldan çıktı.
...
Trafik sanki Seonghwa'ya inat sıkışmıştı ve kolay kolay açılacağa da benzemiyordu. Sinirle kornaya basıp önündeki arabaya ilerlemesi için bağırdığında yanındaki arabadan bir kafa uzanmıştı.
"Tek akıllının siz olduğunuzu mu sanıyorsunuz bayım? Herkesin acelesi var ama sıramızı beklemek zorundayız. Biraz sabırlı olun." Zaten yeterince gergin ve sinirli olan Seonghwa, bu sözlerle iyice sinirlenmişti.
Arabanın arka tarafında bir sarsıntı hissettiğinde emniyet kemeri olmasa az kalsın ön cama yapışacaktı. "Lanet olsun tüm kötü şansımı tek bir günde mi kullanıyorum ne oluyor?" Arabadan inip arkaya dolandığında gördüğü manzarayla koca bir siktir çekti. Kırmızı bir Mazda gelip arabanın arkasına çarpmıştı ve arka taraf resmen hurdaya dönmüştü.
"Önüne baksana. Madem kullanamıyorsun neden o arabayı sürüyorsun? Aisshhh.. İn arabadan!" Mazda'nın kapısı açıldığında Yeosang gergince gülümseyerek kafasını uzattı ve elini salladı. "Merhaba Hwa." Görmeyi beklediği son kişi bile değildi Yeosang.
"Tanrım. Yeosang ne yapıyorsun o arabada? Hem daha dikkatli olamaz mısın?" Çaresizce mırıldandı. Mazda'nın diğer kapısı da açıldığında bu sefer içeriden Jongho çıktı. "Beceriksiz işte ne olacak. Benim arabamı gördüğü gibi sürmek için yalvardı ve gelip sana çarptı aman ne güzel. Üstelik arkadan çarptığın için suçlu da biz sayılıyoruz. Kendini satsan ödeyemezsin bu hasarı." Jongho ve Yeosang kendi aralarında bir tartışmaya tutuştuğunda Seonghwa yardım dilercesine yüzünü gökyüzüne çevirdi.
...
"Kimmiş peki kadın?" San temkinle sordu. Ortam o kadar gergindi ki kimse ses bile çıkaramıyordu.
"Hwang Yeji."
Ortama bir sessizlik çöktüğünde Jongho onun kim olduğunu bilmediğinden merakla sordu. "O kim peki?" Yeosang ters ters baktı. "Susarsan devam edecek zaten." "Aman be sustum."
"Jungseok'un kızı. Şu Hongjoong'a geçici sahiplik yapmasını istediğim adam. Eğer Hongjoong'un tek bir saç teline bile zarar geldiyse o adamı kendi ellerimle öldürürüm."
"Ne yapıyoruz peki şimdi?" San, koltuktan kalkıp ceketini giyinen Seonghwa'ya baktı. "Jungseok'a bir sürpriz yapsak fena olmaz."
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Catboy あ seongjoong
Fanfiction"Eğer gerçekten benimle kalmak istiyorsan uslu bir kedicik olman gerekir. Yaramazlık yapmayı kes." 200321