15~ Dayak Yeme Sanatı

3K 317 574
                                    

- Lalisa -

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

- Lalisa -

Yaslandığım demirliklerden çekilip, etrafa göz gezdirdim. Hava kararmıştı, sabaha kadar dışarıda kalabilir miydim acaba?

Gök yüzünün yansıdığı nehir, uykuya yatmış gibi sessiz ve sakindi. Karşı tarafla aramdaki tüm boşluğu yorgan gibi kapatan suyun yüzeyi, gözüme ayna kadar düzgün ve pürüzsüz göründü.

Sahi, etrafta mı sessizdi ne? Şehir merkezine sadece birkaç kilometre uzaklıktaydım ama yine de kulağıma uzaktan gelen gürültü sesleri ilişmedi. Garip, halbuki buralar da henüz bu saatlerde bu kadar boş olmuyordu sanki.

Sen nereden bileceksin ki Lalisa? Sanki daha önce hiç bu saatlerde burada bulundun.

Hava da etraf gibi durgundu, yağmur yağacaktı herhalde. Ne ara her şeyi bu kadar düşünür hâle gelmiştim ki?

Hâlâ kendi evime gitmek istemiyordum. On yaşlarında korkak bir kız çocuğu gibi davranmam, sinirlerimi bozsa da, tek başıma, kocaman bir evde, ilk kez, bir gece geçirme düşüncesi, beni korkutuyordu; ben şimdiye kadar bir odada tek başıma bile uyumamıştım.

Bir süre sonra kendi evimde güvende olma fikri, çok daha cazip gelmeye başladığında, dakikalardır dikildiğim yerden ayrılıp, eve dönmek için yola koyuldum. Hangi kafayla kendimi dışarı atmıştım ki zaten.

Gerçi stresli bir günün ardından, eve poşet poşet ramen ve alkol getirip kafayı bulduktan sonra buraya gelmek güzel olmuştu fakat burada üzerimdekiler ile geziyor olmak, o kadar iyi bir fikir değildi. Kafamın içindeki şeyi azıcık toparlayabilmeyi başarınca, elbise gibi duran, gri, üstünde baskıları olan bir sweatshirt giymiştim ve bacaklarıma, tamamen çıplak hissetmemek için file çorap geçirmiştim. Zincirleri olan parlak botlarım ise sadece kıyafetime kafiye katmıştı.

Yağmur yağıp, insanlar şemsiyelerini açmaya başladığında muhtemelen başım belaya girerdi. Keşke sıkıntım, yağmur yağdığında ıslanmak olsaydı.

Dirseklerimi kaşıyarak tekrar etrafa göz attım, neden bu kadar tenha duruyordu? Farkında olmadan saati fazla mı kaçırmıştım acaba?

Adımlarımı hızlandırıp, yolun diğer tarafında yürüyen kişinin yanına vardığımda, bir an için iletişim kurma konusunda kararsız kaldım. Kapüşonunun başını çekmişti, etrafta kimse de görünmüyordu, konuşmak iyi bir fikir miydi?

Ben daha fazla düşünemeden, o arkasını dönüp beni fark edince tedirgin olup, hızla birkaç kez geriye adımladım. "Özür dilerim, saati soracaktım." dedim sessizce. Cebinden telefonunu çıkarıp, ekranına baktığında, kapüşonunun gölgede bıraktığı yara bere içindeki yüzü ile aniden aydınlandı.

Jeon Jungkook?!

"Saat, dokuzu çeyrek geçiyor."

Tanıdık gelen simasının üzerine farkında olmadan "Jungkook?" diye mırıldandığımda, hızla arkasını döndü ve benden uzaklaşmaya başladı. Afallayıp, peşinden neredeyse koşarak ona yetişirken, iki elimle hırkasının kolunu yakaladığımda, şaşkınlığımı üzerimden atamayarak "Yüzüne ne oldu?" diye sordum.

Aşk Asi Bir Kuştur | LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin