...Özel bölüm..."Minik güvercin"

35.5K 2K 44
                                    



Sonunda dışarı çıkarmayı başarmış, koparıp almıştım güvercini yuvasından...

Öylesine ürkek, öylesine dünyanın kötülüklerinden habersizdi ki, onunla ne yapacağımı bulamıyordum...

Evet nişanlım rolünü bu ufacık, sessiz, masum kıza yükleyecektim. Onu bu oyuna zorlayacaktım...

Bir kać gün onu insafsızca bir odaya kitlemiş, kafamı toparlamaya çalışmıştım. O benim tutsağımdı ve hak ettiği gibi kilit altındaydı. 4 gün boyunca konuşan erkeklik gururumu susturamamıştım. Savunmasız ve güçsüz bir kızdan böylesine korktuğum için benimle alay ediyordu...

Demir Soylu hiç kimseden, babasından bile korkmazdı...

Bir çift kara gözden mi korkuyordu...!?

Günler sonra nihayet zihnim rahatlamıştı.

Herşey ama herşey hazırdı. Kıyafetler, gideceğimiz davetler... Kafamda herşey yerine oturmuştu...

Bir şey dışında...

Bu ürkek güvercine nasıl rol yaptıracaktım? Her an bayılacakmış gibi titrerken, onu koluma takıp, insanların gözlerine nasıl sunacaktım?

O iğrenç insaların gözlerini boyamak, anca Erva gibi bir kızla olabilirdi. Onların bile hak etmediği bir temizlik vardı Erva'da. 

Onu eve getirip, zorla odasına hapsettiğimde, gözlerinde ki korku öyle barizdi ki...! 

Benden korkması iyiydi...

Bu iş bitince ona zarar vermek istemiyordum. Sadece ağzını açmayacak kadar gözünü korkutup, salacaktım...

Davet için hazırlanması için talimatları verip, salona çıktım...

Böylesine ufak tefek, çocuk gibi bir kızın nişanlım olduğuna inanırlar mıydı?

Belki de bu bir hataydı. Belki de Oğuz'un yada Ali'nin önerdiği bir kaç kızla bu oyunu oynamalıydım. Hem daha zahmetsiz, hem daha az tehlikeli olacaktı...

Ama aptal beynim başkasını düşünemiyordu bile. Bu kızı gördüğünden beri inatla bu oyuna onu dahil etmek istiyordu. 

Kafamda çizdiğim tek nişanlı profili oydu sanki. Başka hiç bir kıza yakışmıyordu...

Zaten bu güne kadar hiç bir kıza, tam gözlerinin içine bakmamıştım.

Hiçbiri ilgimi çekmiyordu.

Ama bu kız...

Salonda volta atmaya devam ederken, artık hazır olduğunu düşünüp odaya daldım.

O kadar panik halindeydim ki, kızın utanacağını zerre düşünmüyordum...

Ama ufaklık odada değil, banyodaydı. 

Önce minik kafasını uzattı. Göz ucuyla bana bakıp, hemen kafasını eğdi. 

Günlerdir göz teması kurmuyor, yüzüme bakmamak için büyük çaba sarf ediyordu.

Sonra kafası önde içeriye adımını attı...

Yürüyüşünün zarifliği, uzun eteklerini naifçe havalandırıyordu. İncecik bedenini saran elbise, masallardan fırlamışcasına eteklerine doğru genişliyordu.

Bu kız bende aptal cümleler kurma isteği doğuruyordu.

Neredeyse şiirsel kelimeler kuracaktım...!

Bu duyguları bastırmak için kaşlarımı çatıp, yüzüne baktım...

Baktım... Ve baktım...

Bu kız o ufaklıkmıydı?

Bir elbise, bir insanı nasıl bu kadar değiştirebilirdi...!

Kendimi toparlamaya çalışıp yutkundum. Sesime öyle bir soğukluk yansıttım ki, düşüncelerimden eser bırakmadım...

"Azıcık bir şeye benzemişsin... En azından rolüne bürünmüşsün..."

Ona daha fazla bakmaya tahammül edemediğim için kolundan tuttuğum gibi aşağı sürükledim...

Tökezleyerek beni takip ederken, salonda ona dönen gözlerden bi haberdi...

Hele ki Oğuz'un bakışları...

Oğuz sanki bilerek damarıma basıyor, açık açık nişanlım rolünü oynayacak kıza, gözlerini dikerek bakıyordu.

Ona bakması umrumda değildi elbet!

Sadece oyun bitene kadar bu minik güvercin benimdi... Ona böyle tehlikeli bakışlar atacak, onu süzecek, ona emir yağdırabilecek tek insan bendim...!

Kendi iç savaşıma yenik düşerek daha da hırslandım. Derdim neydi benim...?

Şu lanet işi bitirip, derhal bu kızdan kurtulmalıydım. 

Dengemi, düzenimi altüst ediyordu...

Ve beni öylesine hiddetlendiriyordu ki onu azarlamadan, hırpalamadan yapamıyordum...












(Tüm Kitapçılarda!) Yusuf yüzlü, Demir yürekli.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin