1 milyona özel bölüm"Yusuf Gibi"

44.5K 2K 200
                                    

Olduk mu? Olduk vallahi ^^ 

Okuyan, oylayan, beğenen ve güzel sözleriyle bana şevk veren herkese sonsuz teşekkürler... Allah bana bilek gücü verdikçe yazacağım inşaAllah. Yazmakta buldum ben gayemi. Sizleri ise yazarak tanıdım. Hepinize tek tek sarılacağım günleri hasretle çekiyorum. İnşaAllah bir gün...

Ygs'den çıkan kuzularıma moral bölümü olur inşaAllah.

Gel gelelim, bölümü tamamladığımda aldığım haberle kahroldum yine. Sitemim, sözüm, bedduam, göz yaşım çok.Ama sadece ve sadece şunu söylemek istiyorum; Allah, Kahhar adıyla kahır eylesin. Bizleri tek bilekte ve tek bayrakta bütünleştirsin.

Selam ve dua ile...




Gitmesi gerek, diye düşünüyordum. Ama bunu icraate dökecek ne gücüm, ne de mantığım kalmıştı. Onunla uyumaya alışmıştım. Onun elinden yemekler yemeye, uyandığımda ilk onun gözlerini görmeye, saçlarını koklamaya ve ona sığınmaya alışmıştım.

Bu benim gibi bir adam için berbat bir histi. Amacım belliydi; Erva bu amacın kurbanı olmamalıydı. Yıllardır aradığım sıcaklık neden bu kızın kollarındaydı? Neden tamda bitişime karar verdiğim şu günlerde, onun devam etmek için tutuşuyordum?

Kalıntılar zihnimdeydi. Omzumda ağlayıp bana acılarını anlatışı, kabuslardan kollarımda uyanışı, ateşler içerisinde sayıklayışı, duvara umutlarını karalayışı... Hepsini sahipleniyordum. Hakkım olmayanı, haksızca istiyordum. Ona acıdan başka hiç bir şey getirmemiştim. Şimdi onu bıraktığımda, hayatını ona armağan etmeliydim.

Babasının, annesinin, hatta erkek kardeşinin ne durumda olduğunu iyice öğrenmiştim. Babasına bir iş bile ayarlamış, onu terk etmek için tüm hazırlıkları tamamlamıştım. Bugün gitmesi gerekirdi, bugün bitmesi gerekirdi. Annemin bu yazlık barınağına neden gelmiştim? Neden onu da peşim sıra sürüklemiştim?

Köprüye yaklaşana kadar tek düşündüğüm buydu. Gözlerim şelalenin parıltısından çok onu görüyordu. Çünkü Erva'nın ifadesi sudan daha berrak ve ferahlatıcıydı. Gözlerini defalarca kırpıştırıyor, gülümsüyor ve heyecanla iç çekiyordu. Arabadan inip, köprüye gidişimizi bulutlu bir zihinle anımsıyordum.Tek istediğim ona sarılmaktı. Gidene kadar her bulduğum fırsatta sarılmak ve onu koklamak istiyordum. Tek ümit ettiğim içimden taşan bu dolu dizgin kanın durulmasını sağlamaktı. Ondan bıkmaktı. Geceyi geçirdiğimiz o sıcacık an boyunca, onu nasıl bırakacağımı kafamda hesaplayıp durmuştum. Sabah olduğunda ise kendimi buraya gelmek için hazırlanır halde bulmuştum. Çünkü o cadı Ece bizi rahatsız etmeden önce, Erva'nın saçlarını kokluyor ve yüzünü ezberime kazıyordum. Ve bu anda kendime bir kaç gecelik daha izin vermiştim. Sadece ona doyasıya bakacağım bir kaç gece...

Erva köprüye ve şelaleye bir çocuk taşkınlığıyla bakıp, gözlerini yumduğunda elini bırakmak zorunda kalmıştım. Ve bu histen nefret ettim. Bir kaç yabancı benim olana hayranlıkla bakıyor, muhtemelen onun dokunulmaz bir güzelliğe sahip olduğunu düşünüyordu. Evet, Erva dokunulmazdı. Ona Demir'in dışında kimse dokunamazdı.

Erva kollarını köprüye doğru açıp, suyun serin buharını hissetmek için gözlerini yumduğunda, tüm düşünme yetimi kaybettim. Usulca arkasına yanaşıp, sıcaklığımla onu gölgeledim. Bedenimin onu kapatmasını umdum. Ama bu yeterli değildi. Ona bu kadar yakınken, sahiplenici ellerime söz geçiremezdim. Önce bir elimi beline iliştirip tepkisini bekledim. Soluğu kesilse de beni itelemedi ve bende memnuniyetle kollarımı incecik beline sarıp, onun hafifçe üşümüş olan ufak benini kendiminkiyle örttüm. 

(Tüm Kitapçılarda!) Yusuf yüzlü, Demir yürekli.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin