Özel Bölüm "Zehirli Sarmaşık"

46.6K 2.1K 165
                                    

Söz verdiğim gibi bin yorumu aştığınız için sizi özel bölümle buluşturuyorum.

Bu kısım en çok merak edilenlerden biri olduğu için özellikle seçtim. Demir'in,Erva'nın saçlarını gördüğü kısım...

Umarım beğenirsiniz. Demir'i ve Erva'yı yazmayı cidden özlemişim.

Evet, karım olmuştu artık...

Ne yaptığımı, neyi niye yaptığımı kestiremiyordum. Sadece olaylar ellerinden kayıp gidiyor, bana da yenilgiyle- belki de memnuniyetle- kabul etmek kalıyordu.

Büyük annemin gelişi ve bir anlık gerçekleşen nikah gözümden film şeridi gibi geçiyordu. Böyle ani bir saldırıyı asla tahmin edememiştim. Ben ki babama ve adamlarına meydan okurken gözü kara Demir, en kıymet verdiğim bu hassas ve yaşlı kadına karşı gelememiştim.

Peki başka biri, herhangi biri olsaydı bu nişanlılık oyununda, yine büyük anneme yenilir miydim?

Koltukta gerinerek mutfak kapısından yansıyan herhangi bir hareketliliği yakalamaya çalıştım. Neredeyse bir kaç saat geçmiş, en az iki film, bir spor programı tüketmiştim. Ama ürkek güvercin inatla mutfaktan çıkmıyor, en ufak baktariye kadar temizliyor olmalıydı. Onun neden bu kadar ürktüğünü tahmin edebiliyordum.

Onu bu işe bulaştırırken bu kadar ileri gidebileceğimi tahmin edememiştim yalnızca. Nikah... Koca bir gerçeklikti. Mehir denilen şey istendiğinde ve büyükannem bunu ödemediğim taktirde gerçekten evli sayılmayacağımızı söylemişti. Ve ben daha güvercin ağzını açmadan vereceğim mehirin miktarını söylemiştim. Ve hoca Erva'ya sormuş, Erva ise minik başını ürkekçe sallamıştı. Öylesine tedirgin, öylesine korkmuş haldeydi ki, ne yaptığını bilmediğine emindim.

O dudaklarından çıkan, "Kabul ediyorum." kelimelerinin bana neler yaptığını da fark etmemişti bi'tabi...

İç çekerek koltukta tekrar döndüm. Kemiklerim adeta uyuşmuştu ancak buradan ayrılmak, yatağıma gitmek istemiyordum. Ne istediğimi bilmiyordum. Sakin olamıyordum ama dakikalardır bu koltukta oturabiliyordum. Bir iç çektim ve burnuma dolan kokuyla kendimden geçtim. Yine o güzel kokular yayılıyordu benim mutfağımdan.

Annemin kurabiyelerini andıran koku, bu kocaman ve soğuk, taştan evi sıcacık bir eve çeviriyordu. Gözlerimi yumarak mutfakta annemle oynayışımızı hayal ettim. O yüzü gözü un içinde kurabiyelerini yoğururken, ben ve Yüsra masanın başında bizim için ayırdığı, ellerimizin kiriyle kendinden geçmiş hamurlarla oynuyorduk. Annem her zaman bizim için bir parça hamur ayırırdı. Ve her defasında beni ve Yüsra'yı kandırarak kendi şekil verdiği hamurları biz yapmışız gibi, bize yedirirdi.

Annemin kahkaha atan sesleri mutfakta yankılandı, yutkunarak gözlerimi daha sıkı yumdum. Annem gülüyordu ama görüntü değişiyordu hayalimde. Sonra annemin kahkahası da değişti ve yumuşak, tüy kadar hafif bir kıkırtıya dönüştü. Beyaz bir çehre ve kapkara gözler ışıkla parlıyor, daha önce hiç gülmediği kadar bana gülümsüyordu. Onunda minicik burnuna bulaşan unlar vardı ve güzel dudakları hamura verdiği kuvvetle kıvrılıyordu. Ellerini taklit ediyordu kaşları ve doyulmayacak kadar tatlı mimikleri...

Gözlerimi hırsla açarak ve çenemi kasarak televizyonda, ne anlattığını bile anlamadığım bir kanal açtım. Bakar körden farksızdım. Gerindim ve gözlerimi hiç bir şey duymayarak televizyona diktim. Bir süre sonra bedenimde izlendiğimi hissettiren bir sıcaklık hissettim. Gözlerimi aniden kaldırdığımda ise bir tavşan yavrusu gibi kapı ağzına kıvrılmış ve gözlerini bedenimde gezdiren güvercinimi gördüm.

Benim güvercinim...

Ne yani, şimdi helal olduğu için o güzel gözlerini beden kaçırmayacak ve bana doyasıya bakacak mıydı?

(Tüm Kitapçılarda!) Yusuf yüzlü, Demir yürekli.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin