2. Bölüm

25.1K 1.1K 200
                                    

Hikayeme oy vererek destek olmayı unutmayın.  🖤 Keyifli okumalar 🤍

~ 2 ~

Bir fotoğrafa, bir de paramparça olmuş vazoya bakıyordum. Evet, saçmaydı, kesinlikle saçmaydı ama sapasağlam fotoğrafını çektiğim vazo, fotoğrafta şu anki haliyle görünüyordu. Böyle bir şey nasıl mümkün olabilirdi? Olamazdı, değil mi?

Kesinlikle hayal falan görüyor olmalıydım. Fotoğrafı masaya bırakıp hızla banyoya gittim. Elimle yüzümü yıkayıp kendime gelmeye çalıştım ama ciddi anlamda korkuyordum. Derin nefesler verip sakinleştiğimde banyodan çıkıp fotoğrafın normal olması için dua ederek masanın yanına geldim. Titreyen elimle fotoğrafı elime aldığımda korkuyla kendime yaklaştırdım. Gözlerim fotoğrafla buluşunca bir kez daha lanet ettim. Hâlâ aynıydı fotoğraf.

Gerçekten geleceği gösteren bir fotoğraf makinesi olabilir miydi şu an elimde? Böylesine imkansız bir şey mümkün olabilir miydi? Deli gibi korksamda makineyi elime alıp duvarda asılı olan saatimin fotoğrafını çektim. Çıkan fotoğraf aydınlandığında saat çektiğim zamandan beş dakika ileride çıkmıştı fotoğrafta. Fotoğrafı yere fırlatıp telefonuma koşturdum ve arama motoruna yeniden makinenin adını yazdım. Lanet olsun neden hiç bir şey yoktu bu makine hakkında, neden?

İnternetten amacıma ulaşamayınca kamerayı elime alıp her tarafını iyice inceledim. Üzerinde yazan isimden ve film ölçülerinden başka hiçbir şey yoktu. Ne bir üretim yeri, ne bir seri numarası, hiçbir şey. Düşünmekten be korkudan ne yapacağımı bilemez bir hale geldim.

Sakin ol Bade! Sakin!

Oturup sakince aldığım birkaç nefesten sonra aklıma gelen en mantıklı çözüm Salih amcaya gidip sormak oldu. Saatimi kontrol ettiğimde henüz kapatmamış olması gerekiyordu dükkânı.

Fotoğraf makinesini dolaba saklayarak evden çıkıp dükkâna doğru ilerledim. Birkaç dakika içinde vardığım dükkâna girip her zamanki gibi masasında oturan Salih amcanın yanına geçtim.

"Bade kızım, hayırdır, daha yeni gittin?" Beni gördüğüne şaşırmıştı doğal olarak. "Salih amca ben sana şu aldığım fotoğraf makinesini sormaya geldim. Sen kim üretmiş biliyor musun?" Diye sordum hiç uzatmadan. Hala aklım almıyor ve korkuyordum.

"Yok be kızım, nereden bileyim ben. Kaç senelik makine." Dedi gayet normal bir şekilde. Belliki haberi yoktu makinenin inanılmaz özelliğinden.

"Sana kim getirdi peki bunu?" diye sordum hemen. İllaki bir ipucu olmalıydı. Kendi kendine ürememişti ya bu makine. "Benim antikacı getirdi. Hayırdır kızım, makine arızalı falan mı? Ben kontrol ettim, çalışıyordu."

"Çalışıyor, çalışıyor. Sadece ben merak ettim, internete baktım ama hiçbir şey çıkmadı hakkında." Salih amca anlayışla başını salladı.

"Yok valla kızım, bilmiyorum ama dur bir dakika, onun kutusu vardı, şuralara koymuştum herhalde." Salih amca masanın altını biraz kurcaladıktan sonra eline aldığı beyaz kutuyu uzattı bana. "Yardımcı olur mu bilmem ama bu kutuyla aldım ben."

Uzattığı kutuyu elime alarak geri çekildim. "Tamamdır Salih amca. Hadi kolay gelsin sana." Dedim ona.

"Sağ ol kızım."

Elimde kutuyla eve doğru giderken kutunun etrafını inceledim ama makinenin üzerinde yazan isimden başka bir şey yoktu bunda da. Ne yapacağım diye düşünürken telefonum çalmaya başlamıştı. Vakit kaybetmeden cebimde titreyen telefonumu çıkardım, arayan Doruk'ru. Onu bekletmeden aramayı cevapladım.

ALABORAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin