Kayıp

40 8 19
                                    

Süreyya'nın anlatımıyla

"Aklımdan çıkmıyorsun. Aklım çıkıyor,sen çıkmıyorsun .
Oğuz Atay ." 

"Tamam,peki," Serhat telefonu kapattıktan sonra hepimiz endişeli bir şekilde bekliyorduk,

"Nolmuş oğlum bir haber var mı ?"

Annem aramızda en çok korkmuş olandı, yıllarca burnunda tütmüş evladının bir anda kaybolup sırra kadem basmasıyla duygusal anlamda derin bir buhran içine girmişti.

"Yok," dedi Serhat hiç söylemek istemediği şeyleri söylemek zorunda kaldığı için üzgün bir şekilde,"henüz bir haber yok,"

Avcumda durmaktan yıpranmış mektubu açtım,hafif silinmiş yazılara tekrar göz gezdirdim,

"Beni aramayın nolur,kimseye mahcup olmak istemiyorum,benim kim olduğumu hatırlamam lazım, ya da belki de kim olmadığımı,o yüzden beni bana bırakın ve gitmeme müsaade edin,ablam,iki gözümün çiçeği,seni her zaman çok sevdim  ve seveceğim bunu asla unutma,
Hoşçakal...
Kardeşin."

Kağıdı avcumun içinde iyice buruşturdum,iki gündür yapabildiğimiz tek şey kardeşimin bize bıraktığı mektupları açıp tekrar tekrar okumaktı,ve karakoldan bir haber beklemekti.

"Nereye gittin yavrum ! "

Annem ağlıyordu,hepimiz bir anda Hülya'ya ne olduğunu hem merak ediyor,hem de onun için oldukça endişe ediyorduk.Düşünmek istemediğim şeyler aklıma geliyordu inadına.

"Annecim,hadi gel biraz dinlen sen.Bir haber gelirse uyandırırız seni ." Annem Hülya'nın fotoğrafına bakarak iç çekti, yavaşça ayağa kalktım,koluna girdim ve odasına kadar ona eşlik ettim.

"Tamam kızım ,sen git haber bekle.Ben iyi olacağım inşallah."

Başımı sallayarak odadan çıktım,artık yürümekte zorlanıyordum,karnım burnuma gelmişti ,bu halimden bebeğimin etkilenmemesini temenni ediyordum.

"İnşallah kötü bir şey olmamıştır ,ben artık hayatınd-"

Tekrar salona girmemle Serhat'ın sesini duydum.

"Neyden şüphe ediyorsun ?"

Yavaşça kanepeye otururken Fikret ve Serhat'ın konuşmalarına devam etmelerini bekliyordum.

Serhat ağır adımlarla yanıma oturdu ,elini elimin üstüne koydu.

"Kendini yorma bu kadar Süreyya," bakışlarım önce Serhat'a daha sonra ise Fikret'e kenetlenince ikisinin de sükuneti  benim ruhumu bin parçaya ayrılmış kırık bir aynaya dönüştürdü.

"Az önce her ne dediysen o ihtimali unut ,benim kardeşime hiçbir şey olmadı !" Yüksek olmasına karşın tiz çıkan sesimle birlikte Fikret'in gözlerinden bir damla yaş düştü yanaklarına doğru.Ama ben dağılamazdım,dağılmayacaktım.

Bir elim karnımda,diğer elim belimde zorlukla ayağa kalktım, kardeşimin evimdeyken  kaldığı odaya doğru ilerlerken nefesim kesiliyor, attığım her adımda ateşimin bir derece arttığını hissediyordum.
Kapının önüne geldiğimde odanın pirinç kolunu çevirdim, anında burnuma ilişen koku tenime batarken çaresizce yatağa çöktüm.

"Ben başaramadım abla,ne mutlu olmayı ne de mutlu etmeyi.Zamanında yitirdiğim ailemi tekrar bulunca onlara tekrar ait olabilirim sandım,hayatıma es kaza giren aşkıma aile olabilirim sandım,ama olmadı .O da benim ailem olamadı,biz Caner'le birbirimizi hiçbir zaman anlayamamışız,beraber her zorluğun üstesinden geliriz sandık yalanmış.Bildiğim acı bir gerçek yüzüme vurulunca nihayet anlayabildim bu hayatın içinde yer alamayacağımı.Size hayat veren bu aile,bu şehir, beni her geçen gün öldürüyor ,yok ediyor.Bırakın da bana güzel bir yaşam vaadeden bir yere gideyim .Bırakın da  başkalarının hikayesinde figüran olmaktansa ,kendi hikayemin başrolü olayım."

Bir sayfa uzunluğundaki mektubun rastgele bir yeriydi bu okuduğum satırlar.Hülya'yı yalnız bıraktığım için pişmanlık hissediyordum.Onun içindeki yangını söndürmek yerine onunla zıtlaşmıştım.Hiçbirimiz masum değildik evet,ama ne olursa olsun hiçbir abla kardeşinin mutsuzluğu üzerine mutlu olamazdı, şimdi eğer ona bir şey olursa , kendimi  de Caner'i de  asla affetmeyecektim.

...

Bölüm Sonu

🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀

Bölüm hakkında fikirleriniz neler ? 👉(Bölüm kısa oldu farkındayım )

Sizce Serra (Hülya) nereye gitmiş olabilir ? 👉

Süreyya sizce pişmanlık hissetmekte haklı mı ?👉

Serra 'yı bulabilecekler mi ? 👉

Soruları cevaplandırmayı unutmayın,sizi seviyorum 🤗🤗

Yeni Hayat Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin