Hayatımın belirli bir dönemine kadar her zaman aşık olmak istedim. Birisi bana aşık olsun, sevgilim olsun ve onunla vakit geçireyim. Ne kadar da aptalcaydı ve bunu fark ettiğimde bu düşünceyi silip atmıştım kafamdan. İsteyerek aşık olmayacağımın bilincine varmıştım. Ki zaten aşk, sevgi arayarak bulunmuyordu. Hiç beklemediğin anda geliyordu. Taehyung'la da ilişkimiz öyleydi. Onunla konuşurken ondan hoşlanacağım ve onun da benden hoşlanacağı aklımın ucuna bile gelmezdi ki farklı bir kıtada yaşayan birisini de sevmek istemezdim. Açıkçası ilişkimiz nasıl yürüyecek hiç bir fikrim yok fakat işin ucunda Taehyung olduğu sürece her zorluğa katlanabilirdim.Seul'a gelmemin üzerinden iki gün geçmişti. Gelir gelmez derslerle boğuşmak tokat etkisi yapmıştı aslında. Bir haftada alışmıştım rahatlığa. Ders çıkışında Namjoon hyungu aradım ve yerlerini öğrendim. Kampus içindeki kafelerden birisindeydi ve Jeongguk'un dersinin bitmesini bekliyordu. Daha sonrası için dersim olmadığı için rahattım. Salı günleri dersim erken biterdi zaten. Kafeye gidene kadar yolda Taehyung'u aramaya karar verdim. Özlemiştim onu ve muhtemelen şu anda kahvaltı yapıyordu. Aradığım zaman direkt açtı telefonumu.
''Günaydın. Hazırda mı bekliyordun?'' diyerek takıldım ona. Kıkırdadı.
''Hmm, belki? Sevgilimi özlemiş olabilirim.''
''Asla bu hitaplarına alışacakmış gibi hissetmiyorum, Taehyungie.''
''Alıştırırım, mon chéri. Ne yapıyorsun?''
''Dersim bitti. Namjoon hyungun yanına gidiyorum.''
''Hmm. Onun dersi bitti mi?''
''O üst dönem olduğu için dersi daha az erken saatte bitiyor. O da bizi bekliyor. Hatta bizi değil de Jeongguk'u bekliyor desem daha iyi olur.''
''Keşke bizim de öyle bir fırsatımız olsa.'' bazenleri keyfimin kaçması tek cümleye bağlı olabiliyordu.
''Böyle şeyler konuşarak keyfimizi kaçırmayalım, olur mu?''
''Sen böyle tatlı konuşursan olur tabii.''
''Aish! Victor Kim!'' kahkaha sesini duymak o kadar mutlu yapıyordu ki beni. Sırf gülsün diye her şebekliğe soyunabilirdim. Kafeye girdiğimde Namjoon hyungu cam kenarı bir masada ders çalışırken gördüm. Self servis bir yer olduğu için kasaya sıraya girdim.
''Bekle, kahve sipariş edeceğim.''
''White chocolate mocha, değil mi?''
''Evet. Beni böyle iyi tanıman aşırı hoşuma gidiyor.'' sıra bana geldiğinde siparişimi verip ödemeyi yaptım ve kenara geçtim.
''Yani, tanıyayım de mi bir zahmet.'' homurdanmıştı resmen. Güldüm bu haline onun.
''Aşırı sevimlisin, Taehyungie.'' kahvem geldiğinde Namjoon hyungun yanına gittim ve karşısına oturdum.
''Biliyorum, mon beau papillion.''
''Namjoon hyungun yanına geldim. Akşam yazarım sana. Görüşürüz, mon bébé.'' anında yüzüne kapatmıştım telefonu. Hayatımda ilk defa birisine sevgi sözcüğü kuruyordum ve bir miktar utanmıştım. Namjoon hyung bana tek kaşını kaldırmış, alaycı bir gülümsemeyle bakmıştı.
''Bebeğim, ha? Şaşırtıyorsun beni Park Jimin.'' telefonum titreşiyordu ve adım kadar emindim ki Taehyung bana ona bebeğim dememle alakalı bir çok mesaj atmıştı. Bakmayacaktım. Namjoon hyunga ise omuz silktim.
''Ne var bunda hyung?''
''Sanki her an sevgilin varmış da ona kullanıyormuşsun gibi konuşma. Daha iki gün oldu.'' Victor Kim Taehyung hayatıma girdiğinden beri aptalca olan gülümsemelerim artmıştı.