Gözlerimi araladığımda saat neredeyse öğleden sonra bir olmuştu. Telefonum sabitlediğim yerden düşmüştü. Zorla yatağımın içinde bulduktan sonra şarjının bittiğini fark edince sıkıntıyla inledim. Doğrulup gerindikten sonra dün gece aklıma doluşmuştu. Yüzümde aptal bir gülümseme oluşurken gelen farkındalıkla hızla yataktan kalktım. Acilen abimi bulmalıydım. Odamdan çıktıktan sonra kapıyı bile çalmadan abimin odasına girdim. Odasında yoktu. Kaşlarım çatılmıştı bile. Odasından çıkıp evi dolaşmaya başladım fakat evde kimse yoktu. Sinirle bağırdım ve odama giderek telefonumu şarja taktım. Telefonum açılana kadar duşa girmeye karar verdim.
Duştan çıktıktan sonra hızlıca kurulanıp giyindim ve telefonumu elime aldım. Ben uyuyakalınca Taehyung'un attığı bir kaç mesaj vardı. İlk işim onları okumak oldu.
--
Taehyung:
Uyuyakalınca çok sevimli oluyormuşsun Park Jimin
İyi geceler
Umarım bu uykunda kabus görmemişsindir.
(05.17)
Jimin:
Günaydın Taehyungie
tabi senin için iyi uykular Taehyungie
Sayende harika bir şekilde uyudum ve uyuyakaldığım için çok üzgünüm
Uyandığında konuşuruz
(13.12)
--
Ardından abimi aradım. Acilen onu görmem gerekiyordu. Bir kaç çalıştan sonra açtı.
''Hyung, neredesiniz? Evde kimse yok.''
''Sahildeyiz, Jimin. Her zamanki yerde.''
''Tamam geliyorum bana yiyecek bir şeyler söyleyin.'' her zamanki yer dediği neredeyse her gün gittiğimiz Solar's Cafe'ydi. Sahibi abimlerin yakın arkadaşı olduğu Yongsun noonanın babasıydı. Evimize oldukça yakın olduğu için rahattım biraz. Hızlıca saçlarımı kuruttum ve gerekli eşyalarımı alıp evden çıktım. Yaklaşık 10 dakika içinde kafeye varmıştım bile. Tabii bunda biraz koşmamın etkisi de vardı. Nefes nefeseydim ve abimlerin yanına ulaştığımda masalarındaki suyu kimin olduğunu umursamadan tek dikişte içmiştim. Bu sayede kendime gelmiştim biraz.
''Peşinde koşan mı vardı ne bu halin?''
''Hyung, benim sana bir şey söylemem lazım.''
''Sana da merhaba, Jimin!'' panikle Yongsun noonaya döndüm. Yüzünde sahte bir kızgınlık ifadesi vardı ve bu onu aşırı sevimli gösteriyordu. Kendimi tutamayıp gülünce Yongsun noona da gülmeye başladı. Ardından abim ve Byulyi noona da. Bir süre sonra kendimize geldiğimizde derin derin nefeslendik. Kesinlikle Busan'ı Seul'den daha çok seviyordum.
''Özlemişim bu atmosferi,'' diye mırıldandıktan sonra beklenti dolu gözlerimi abime çevirdim. Beni anladı ve ayağa kalktı.
''Biz hemen geliyoruz.'' birlikte kafeden çıktık ve sahile doğru yürümeye başladık. En sonunda kumlara oturunca anlatmamı istercesine bana baktı.
''Hyung, ben birisinden hoşlanıyorum.''
''Ve bu birisi de Victor Kim, değil mi.'' kafamı sallayarak onayladım onu.
''Jimin, emin misin bundan?'' iç çektim. Kesinlikle emindim bundan.
''Evet hyung. Gece fark ettim bunu. Sabaha karşı çok kötü bir kabus gördüm ve uyandığımda ilk işim beni sakinleştirmesi için Taehyung ile konuşmak oldu. Onunla konuşmaya bayılıyorum. Sesi beni sakinleştiriyor ve cümleleri kalbimin daha hızlı atmasına neden oluyor. İlk başta kabullenemedim bu durumu, saçmalama dedim kendi kendime ama kalbim inatla onun için atmaya devam ediyor,'' diyip elimi kalbime koydum. Ondan bahsetmek bile kalbimin ritmini değiştiriyordu. Abim bana ufak bir gülümseme verdi.