Hayatımın en iyi dönemini yaşıyordum. Fransa'da, sevdiğim adamın kollarındaydım. Onunla vakit geçirebiliyor, onunla yemek yiyebiliyor, onunla öpüşüyor hatta daha fazlasını yapıyordum. Bu mutluluğumun kısa süreceğini de biliyordum fakat en iyi şekilde geçirmek için elimden geleni yapıyordum, yapıyorduk.
Yılbaşı dolayısıyla Paris sokakları kırmızı ve yeşil renklerle süslenmişti. Yağan kar yerde ince bir tabaka oluşturmuştu. Soğuk havadan dolayı üşüyen burunlarımız ise kıpkırmızıydı. Aşırı sevimli gözüküyordu sevgilim.
"Aşırı sevimlisin," diye mırıldandım. Aldığı iltifatla yanakları pembeleşti ve daha da güzel gözüktü gözüme.
"Sen de çok güzelsin." Bu sefer yanakları kızaran bendim işte. Sessiz kalıp kahvemden bir yudum aldım. Kahvaltı için dışarıya çıkmaya karar vermiştik.
"Bugün seninle harika yerlere gideceğiz, papillion."
"Bunların içinde Eiffel de var mı?" Soruma dudak büzdü.
"Hayırr. Bilet bulamadım bugün için. Ama 2 ocak için aldım bilet."
"Teşekkür ederim sevgilim." Kaşları çatıldı.
"Neden teşekkür ediyorsun? Kelebeğimi mutlu etmek benim için onurdur." Benimle böyle flörtmz konuşmaları her zaman çok hoşuma gidiyordu.
"Peki, nereye gideceğiz?"
"Louvre Müzesi'ne ne dersin?" Gözlerimin ışıldadığına yemin edebilirdim. Bunu fark etmişti ve gülmüştü bana.
"Bakıyorum da çok mutlu oldun?"
"Eh, Fransa'ya gelme amacım oydu," diyip göz kırptım. Sahte alınganlık ifadesiyle baktı bana.
"Öyle mi Park Jimin?"
"Öyle, Kim Taehyung."
"Bunun için cezalandırılmalısınız." Yüzünde arsız bir gülümseme vardı ve bu aşırı hoşuma gitmişti.
"Hmm, ne tür cezalar bunlar Victor Kim?"
"Hoşuna gidecek türden cezalar." Fısıldamasıyla titremiştim resmen.
"O zaman beni cezalandırın lütfen." Gözlerinden geçen anlık karaltıyı görmüştüm ve bu benim de arsızca gülümsememe sebep oldu. Dün geceden sonra aramızdaki bütün engeller kalkmış gibiydi. Birbirimizin yanında daha da rahattık, çekinmiyorduk birbirimizden.
''Doyduysan kalkalım mı?''
''Olur.'' el ele kafeden çıktığımızda soğuk havanın yüzüme çarpmasıyla istemsizce titremiştim.
''Üşüdün mü?'' başımla onu onayladığımda bizi kenara çekmiş, ellerimizi ayırarak ellerini yanaklarıma yerleştirmişti. Merakla ona bakarken önce sol kaşımın üstünden sonra burnumun ucundan en sonunda ise dudaklarımdan kısaca öpmüştü beni. Dışarıda olduğumuz için anlık olarak kızarmıştım ve sıcak basmıştı.
''Bak şimdi üşümezsin.'' pis pis gülerek elimi tutmuştu ve peşinden sürüklemeye başlamıştı. Beni böyle tanıması aşırı hoşuma gitmişti. Parmaklarımı sıkarak bana bakmasını sağladım ve bana baktığı anda yanağından öptüm onu.
''Sen de üşüme, mon cherry.''
--
''Burası harika!'' bilmiş bir gülümsemeyle baktı bana.
''Daha harikası ne biliyor musun? Kim Taehyung adında bir rehberinin olması. Hatta bu adamın sevgilin olduğunu duydum, doğru mu Monsieur Park?'' kıkırdadım onun bu tatlı hallerine.