*Taehyung
Aklımda hala dünkü konuşma vardı ve yüzümde de ufak bir tebessüm hakimdi. Victor Kim ya da Kim Taehyung, cidden hoş birisiydi. Görüntüsü, sesi, gülüşü, vücudu, elleri, hareketleri... Onunla anlaşamayacağım korkusu uçup gitmişti. Mutluydum böyle birisi ile konuştuğum için. Bugün yine konuşacaktık bu sefer Kore saati ile akşam 7'de olacaktı konuşma. Kendisi öyle istemişti ve bu yüzden yeterince zamanım vardı.
Duştan çıkan Yixing ile dikkatimi ona verdim. Onunla son zamanlarda iyi anlaşmamız çok hoşuma gidiyordu. Duştan çıktığı için hala saçları ıslaktı ve alnına dökülüyordu.
"Saçlarını kurutmalısın Yixing," diye mırıldandım ve bu cümlem onu mutlu etmişti çünkü gözleri ışıldamıştı. Gülümsedi ve yanağındaki gamze kendisini belli etti. Tekrardan banyoya girdiğinde bir kaç saniye sonra fön makinesinin sesini duydum ve genişçe gülümsedim. Bir kaç dakika içinde tekrardan geldi yanıma.
"Bugün, bi planın var mı?"
"Hayır. Yani akşam 7'ye kadar yok."
"Güzel, benimle stüdyoya gelmek ister misin?" merakla kaşlarımı çattım.
"Ne stüdyosu?"
"Dans stüdyosu." bi anda heyecanla ayağa kalktım.
"Sen ciddi misin!" dans etmeyi severdim. Müziğin bedenimi ele geçirmesini, beni uyuşturmasını severdim.
"Evet. Gelmek ister misin?"
"Soru mu bu! Tabiki de isterim." heyecanla dolabıma koştum ve üzerimi değiştirdim. Sırt çantama yedek kıyafet ve deodorant koyduktan sonra tamamen hazırdım. Odadan Yixing'le çıktığımda inanılmaz heyecanlıydım ,bunun nedeni dans stüdyosu ve Yixing'le samimi olmaktı, ve yüzümde geniş bir gülümseme vardı. Yixing, Çinden geldiği için zorluk çeken birisiydi ve ben de çok sosyal olmadığım için zorluk çekiyordum. İkimiz için oldukça büyük ve güzel bir adımdı.
Stüdyoya geldiğimizde soyunma odasına geçmiş ve üzerimizi değiştirmiştik. Kimse yoktu ve bunu ekstra mutlu etmişti.
"Serbest mi çalışmak istersin yoksa sana bir şeyler öğreteyim mi?"
"Aslında, öğretsen iyi olur." beni onaylamış ve Chris Brown'dan Turn Up The Music açmıştı. Bana hareketleri gösterirken tamamiyle öğretmen havasındaydı.
°°
Baygınlık geçirecek gibi olmuştum. Saatlerdir kareografiye çalışıyorduk ve henüz tam oturtamamıştım."İyi gidiyorsun, Jimin!"
"Emin misin?"diyip kendimi parkeye attım.
"Oturtamadım bile daha koreografiyi."
"İlk günden hepsini öğrenemezdin zaten. Senin gibi yapamayan çok kişi var. İstersen birlikte çalışabiliriz?"
"Çok isterim bunu!" saate baktığımda 7'ye çok az kaldığını fark ettim. Hızla ayaklanıp soyunma odasında üstümü değiştirdim. Maalesef ki duş alamazdım. Tekrardan içeriye girdiğimde Yixing telefonuyla oynuyordu. Beni görünce o da ayağa kalktı.
"Bugün için teşekkür ederim, Yixing," diyip Yixing'e sarıldım. Sıkıca bana karşılık verirken odaya uzun boylu bir çocuk girdi.
"Bölüyorum galiba?" hızla birbirimizden ayrıldık.
"Ah hayır, veda ediyordum ben. Size iyi akşamlar. Yurtta görüşürüz Yixing-ah!" hızla çıktığımda adımlarımı oldukça seri tutmaya çalışıyordum. Telefonumdan Skype'ın melodisi yükseldiğinde geç kaldığımı anlamıştım. Durdum ve cebimden hızla kulaklığı çıkardım fakat dolanmıştı. Onu açmakla uğraşırken arama kapandı ve bir daha çalmaya başladı. İlerideki banka oturdum ve kulaklığı takarak aramaya cevap verdim.
"Sonunda! Bir an hiç cevap vermeyeceksin sandım!" nefes nefese kalmıştım.
"Üzgünüm, üzgünüm. Kulaklığımı açmaya çalışıyordum." onu incelediğimde siyah bir tişört giyiyordu. Saçları dağınıktı ve gözleri şişmişti biraz.
"Dışarıda mısın? Müsait değilsen sonra arayabilirim?"
"Hayır Hayır, müsaitim. Yurda gidiyordum sadece."
"Anladım. Günün nasıl geçti?"
"Harikaydı! Bugün oda arkadaşım yani Yixing ile beraber dans stüdyosuna gittik. Uzun süredir bu kadar yorulmamış ve eğlenmemiştim."
"Cidden mi? Bu beni mutlu etti. Başka insanlarla kaynaşman güzel." bunu söylerken yüzünde ufak bir gülümseme vardı.
"Eh, deniyoruz işte bir şeyler." gülmüştü bu lafım üzerine.
"Dans konusunda yetenekli misin?"
"Kendimi övmeyi pek sevmem ama, dans konusunda ayrı bir yeteneğim var gibi. Ya da küçükken gittiğim kurslar sayesinde oldu, bilmiyorum."
"Ailenin seni böyle kurslara yönlendirmesi güzel."
"Abim işitme engelli benim. O sosyalleşsin diye gitmediği kurs kalmadı. Ben de nasiplendim biraz. Ya sen?"
"Hmm, saksafon çalmayı öğrendim küçükken." bu beni güldürmüştü. Kaşlarını çatıp bana baktı.
"Ya! Komik olan ne?"
"Sadece genelde gitar, piyano gibi kurslara gidilir?"
"Babam saksafonun sesini dinlemeyi çok sever. Onun için beni kursuna gönderdi. " yatağına yattığına uzun saçları yatağa dağılmıştı.
"Bu çok güzel aslında. Bir gün saksafon çalışını dinlemek isterim."
"Memnuniyetle," diyip reverans yaptı. Gülmüştüm bu hareketine.
"Senin günün nasıl geçti, Victor Kim?" kaşlarını çatmıştı.
"Taehyung'a ne oldu?" tekrardan güldüm.
"Tepkini merak ettim sadece. Hadi gününü anlat bana."
"Öyle olsun bakalım. Bugün dersim yoktu ve uzun süre sonra güzelce uyuyabildim. Sonra staj, arkadaşlar derken şimdi seninleyim işte."
"Orada saat kaç?"
"Gece yarısı 02:24."
"Ne? Benim yüzümden bu saatte ayakta mısın yani?" bir şey fark ettim o an. Taehyung ile tanışalı, konuşalı çok olmasa da hep onunla konuşuyor gibi rahattım.
"Değerini bil, Park Jimin," diyip göz kırpmıştı. Güldüm yine ona. Gerçi hep gülüyorduk ya birbirimize.
"Merak etme, yarın dersim erken değil." diyip yan döndü.
"Bu saat farkı, çok sıkıntı gibi." iç çekti.
"Maalesef ki... Ama yapacak bir şey yok. " tam cevaplayacaktım ki birisi bana seslendi.
"Jimin? Burda mıydın sen?" seslenen kişi Yixing'ti ve yanında da stüdyoya giren uzun boylu çocuk vardı. Kulaklığımın tekini çıkardım.
"Evet, arkadaşımla konuşuyorum."
"Pekala, odada görüşürüz!" ikisi gittiğinde geri Taehyung'a döndüm fakat o çoktan uyuya kalmıştı bile. Yüzümde ufak bir gülümseme varken ayağa kalktım.
"İyi geceler, Taehyung," diye mırıldanıp telefonu kapattım. Konuştuğumuz siteye girip mesaj attım sabah görmesi için.
°°
Parkie:
Bugünün şarkısı
Twin Cabins - Swing Lynn
İyi geceler, uykucu°°
Diğer ficlerime de bakarsanız çok mutlu olurum