YAZARDAN
Hemen sonrasında video kapanmıştı. Genç adamın artık göz yaşları, sanki her gün akıyormuşcasına yanaklarından süzülmeye devam ediyordu. Arkadaşı dikkatli bir şekilde ona bakmaya başladı. Eskiden, 3 yakın arkadaşlardı... Şimdi ise, diğeri onun canını yakmaya meyilli olmuştu. Bunları düşünmeyi bırakıp polise döndü,
Nino: Ne yapacağız?
Polis: Biz hallede-
Adrian: Neyi halledeceksiniz?! Benim karım ölüyor! Siz neyi halledeceksiniz hâlâ!?
Damarları boynundan belli olmaya, gözündeki kılcal damarlar, kızarıklaşmaya başlamıştı. Başkomiser araya girip
Başkomiser: Sinirinizi anlıyorum bay Agreste. Sakin olun demeyeceğim. Yeri tespit edeceğiz, merak etmeyin
Adrian: Lanet! Hepinize, en çokta bana lanet olsun!
Dedi ve çıktı, boş bir daire gibi görünen binadan. Damarları belli olmuş ellerini, saç diplerine götürdü. Hiç bir şey yapamıyordu... Hiç bir şey. Ve o şuna delirmek üzereydi... Her şeye sahip olabilen bir insanın, hiç bir şey yapamadığı bir andı...
Esmer genç erkek, masanın ucundaki sandalyeye otururken, telefonu çalmıştı. Telefonu açtı.
-Alya: Nino! M-Marinette... O i-iyi mi?
Derin ve hüzünlü bir nefes aldı, esmer adam. Ayağı kalkıp, polislerden uzaklaştı ve konuşmaya başladı,
-Nino: Henüz bulamadık Alya. Ama polisler yerini tespit etmek için uğraşıyorlar. Orada durum nasıl?
Telefonun karşısındaki, kahverenginden, hafif kızıla çalan saçlı kız, kızarmış gözleriyle salona göz gezdirdi.
Bayan Sabine, mahvolmuş, tam anlamıyla tükenmişti. Her zaman bakımlı olan hâli yoktu..
Bay Tom'un ondan bir farkı yoktu. Her zaman güçlü görünen adam, şimdi karısına bile teselli veremiyordu..
Chloe bile makyaj yapılmamış yüzüyle, boş gözlerle yere bakıyordu..
Her ne kadar duygusuz gözükse de, bay Gabriel'in bile yüzünde bir hüzün vardı..
Bir de kumral saçlı, buz mavisi gözlü olan genç adam vardı. O da perişan olmuştu. Sevdiği kadın onu sevmesede, o yinede kâhrolmuştu..
Burnunu çekti ve telefonu kulağına geri koydu, kızıl saçlı genç kadın.
-Alya: Aynı... Herkes üzgün...
-Nino: Anladım... Sende iyi olmaya çalış Alya. Bulacağız Marinette'i
Gülümsemeye çalıştı kız. Ve başını sallayarak kapattı telefonu... Nasıl iyi olabilirdi ki? Bu imkansızdı.
Zümrüt yeşilleri kızarmış olan genç adamın sinirleri çoğalırken, içerideki polisin sesiyle, hemen oraya ilerlediPolis: Buldum! Komiserim yerini tespit ettim.
Elindeki dijital haritayı büyüterek,
Polis: Bu kırmızı o efendim
Başkomiser: Tamam. Hadi hemen toparlanın, gidiyoruz! Bay Agreste si-
Adrian: Benim gelmeyeceğimi düşünmeyin
Başkomiser iç çekerek, başını salladı. Genç adam heyecanla arabasına bindi ve polisleri takip etti. Aklındaki planlar, Jack'ı öldürmek değil -ama yapmak istedikleri arasındaydı- sevdiği kadına sıkı sıkı sarılmaktı. Ona onu sevdiğini söylemek, sadece onun yanında gülümsemekti... Ve yine onun gülümsemesini hatırladığında, kalbi yine delice atıyordu. Ama aklı olacakları biliyordu, kalbi her ne kadar inkâr etse de...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Bir AGRESTE'sin
Fanfic"Hadi gülümse... Ne olur... Ama denizlerdeki dalgalar gibi, mevsimlerin çiçekleriyle, güneş'in ay'a verdiği ışıkla değil, benimle gülümse Meleğim.. Sadece senin gülümsemenle olan o hızlı kalp atışımla... Kalbimde " •Karanlık Ve Aydınlığın Hikayesi• ...