Regulus Black

489 22 9
                                    

 
  Ciğerleri yanıyordu, nefes nefese kalmıştı ama duramazdı. Dar koridorlar göğsünü iyice daraltsa da ses çıkartmamaya çalışarak aradığı yere koşuyordu. Elindeki minik kağıda bir kez daha baktı, yerini ve şeklini ezberlediği birkaç çizgi ve noktadan ibaret olan kağıt ilk bakışta anlamsız bir çöp gibi gözüküyordu.

Ama o biliyordu, bu bir haritaydı. O'nun planlarını öğrenmenin anahtarıydı.

Kapısı duvar kağıtlarıyla kaplanmış ve saklanmakta beceriksiz bir iş yapılmış odaya geldi. Asasını doğrultup fısıldadı.

"Alohomora." Kapı açılmadı, tahmin etmişti. Asasını etrafında gezdirip güçlü bir koruma tılsımı mırıldandı. Asasını tekrar kapıya doğrultup daha önce sahibinden duyduğu sözleri tekrarladı.

Üzerindeki eski kağıt geriye katlandı ve kapı açıldı. Birkaç adımlık minik oda kapkaranlıktı.

"Lumos." Etrafı aydınlanırken bastığı yer dışında yürüyebileceği bir iki adım daha olduğunu gördü. Onun dışında her yer kitaplarla kaplıydı. Kenarları eskiyen ve dökülen bu kitapların hepsi Latince başlık taşıyorlardı.

Neyse ki annesi Latince öğrenmesi için onu zorlamıştı.

Başlıklara hızlıca göz gezdirdi. Hiçbirini bilmiyordu. Sadece tek bir kitap gözüne çarptı.

Hogwarts: Bir Tarih

Diğerlerinin yanında yeri olmayan kitabı yavaşça çekti. Kapağını açar açmaz bir kağıt düştü.

Hepzibah Smith, Borgin & Burkes

Uzaktan gelen adım sesleriyle kağıdı cebine sokup kitabı yerine koydu. Odanın kapısını kapatıp bahsi geçen dükkana cisimlendi.

Dükkanının ortasında bir ölüm yiyen bulan Mr. Borgin gülümsedi.

"Bay Black, size nasıl yardımcı olabilirim?"

"Hepzibah Smith kim?" Yaşlı adam gülümsedi.

"Yıllar önce, eski bir kolye getirdi. Dediğine göre Salazar Slytherin'inmiş. Bana sattı kolyeyi ben de Kara Lord'a hediye ettim."

"Ne zaman?"

"Bir müddet oldu."

"Yoldaşlık baskınından önce miydi?"

"Evet."

Daha fazla bilgiye ihtiyacı yoktu. Çözmüştü. Evine cisimlendi.

"Kreacher!" Kreacher yanında belirdi.

"Evet Efendim?"

"Bana babamdan kalan kolyeyi getirir misin?" Kreacher parmağını şıklattığında kolye elinde belirdi. Elini sallayıp bir kalem ve kağıt aldı.

Karanlık Lord'a

Biliyorum ki sen bunu okumadan çok önce ölmüş olacağım ama sırrını keşfedenin ben olduğumu bilmeni istiyorum. Gerçek hortkuluk'u çaldım, elimden geldiğince çabuk yok etmeye niyetliyim. 'Denginle' karşılaştığında bir kez daha ölümlü olacağın umuduyla, ölümle yüz yüze geliyorum.

R.A.B

Kağıdı olabildiğince katlayarak kolyeye koydu. Asıl kolyenin nerede olduğunu bilmiyordu ama bir tahmini vardı.

Yoldaşlık baskınından sonra gittikleri yer... Orası olmalıydı.

"Kracher, bana yardım eder misin?"

"Her zaman Efendim." Kreacher'ın elini tuttu ve karanlık mağaraya cisimlendiler. Gemiyle karşıya geçip minik adaya çıktılar. Kreacher'ın boyuna eğildi.

"Bak Kreacher, ne olursa olsun bu elimdeki kolyeyi içerdekiyle değişeceksin. Ne olursa olsun. Tamam mı?"

"Emriniz olur Efendim." Kasedeki suyu içti. Aklını kaybetmemek, her şeyi bırakıp gitmemek onu öldürüyordu.

"Yapmayın Efendim." Kreacher'ı umursamadı. Kalan son damlaları yutmak hayatında yaptığı en zor şey olmuştu.

Titreyen dizleri ayakta durmasına engel oluyordu. Kendini adanın keskin taşlarına bıraktı. Kreacher'in ıslak taşlarda çıkardığı adım sesleri gidip geliyordu, artık takip edecek mecali kalmamıştı zaten.

"Efendim!" Onu dürtüyordu Kreacher, "Efendim!" Gözlerini zar zor açtı. Kreacher kolyeyi elinde sallıyordu.

"Değiştirdim efendim, yaptım!" Kreacher kolyeyi uyuşuk ellerine bıraktı. Parmağına dolanan zincir kolyenin düşmesine engel olurken kısa bir süre için inceledi kolyeyi.

Karanlık bir şey yatıyordu içinde, öldürdüğü insanların çığlık çığlığa ruhları, en derin sırları Kara Lord'un acımasız özüyle birleşmiş; tam anlamıyla korkunç bir güç yatıyordu.

Elini zar zor kaldırıp kolyeyi Kreacher'ın boynuna taktı.

"Bunu.. Bunu kor.. Koru.."

"Efendim?" Kreacher gözleri önünde iyice beyazlaşan Regulus'a endişeyle yaklaşırken Regulus onu yakasından tuttu.

"Beni dinle.. Kolyeyi.. Sakla.. Kimseye söyle.. söyleme.. Em... Emrim..." Daha fazla konuşamıyordu. Kreacher'in yakasındaki elleri gevşedi ve olduğu yere yığıldı.

Bilincinin kapanması, acının sona ermesi için dua ediyordu. Kurtulmak istiyordu artık; hayatının hatalarından, onu uyutmayan hatıralardan kurtulmak ve ölmek istiyordu.

Çaresiz bir adamın son yalvarışı duyulmuştu, en azından derinliğinden siyah gözüken gölden tıslayarak yükselen yaratıklar onu tutarken öyle düşünmüştü.

"Efendim!" Kreacher arkasından bağırıyor, ona saldırmaya çalışan yaratıklardan kaçınıyordu.

"G..it.." Kreacher ıslanan büyük gözlerini üstündeki kumaşa silip parmaklarını şıklattı.

Gitmesini istemesine rağmen neden gittiğine üzülmüştü?

Yalnız ölmek istemiyordu.

Suya çekilmişti. Gözleri kapanıyordu ve az önce yalvardığı ölüm yaklaşıyordu.

Ölmek istemiyordu.

Hayatı gözlerinin önünden geçiyordu. Eziyet ettiği herkes kahkahalarla gülüyordu ona. "Bize yaşattıklarının acısını çekiyorsun, bu daha başlangıç!" Hepsi bir ağızdan bağırıyorlardı, "Hayır.. Özür dilerim.." Geçti, çok geçti.

Sonsuz karanlığa teslim olmamak için var gücüyle uğraşıyordu, ölüm eğer buysa o sonsuza kadar yaşamak istiyordu.

"Reggy." Bir ışık, kaybettiği yolunu aydınlatacak bir fener.. Abisi.

"Sirius!" Onu geri tutan her yaratık eli, boğmaya çalışan su yok olmuştu; bilinci yerindeydi. Hogwarts'ın renkli bahçelerinde duruyorlardı ve abisi ona elini uzatıyordu.

"Reggy gelsene!" Yüzünde her zamanki yaramaz gülümsemesi vardı, gözleri genelde olduğu gibi kin ve nefretle parlamıyordu bu sefer. Beş altı yaşlarındaki gibi, sevgiyle parlıyordu.

"Regulus haydi!" Son kez seslenmişti abisi, bu sefer yürümüş onun elinden tutmuştu. Regulus ayağa kalkarken boyu kısalmış, vücudu küçülmüştü.

Üç yaşındaydı. Hayatında mutluluk nedir bildiği nadir anlardaydı.

"Geliyorum Sirius."

Harry Potter OneShotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin