Geri Dönüş karakterlerinin doğum günlerini düşünüp kendi kendime eğlenirken aklıma Natalie'yi 31 Ağustos doğumlu yaptığım aklıma geldi.
On birinci doğum gününü düşününce de böyle bir şey ortaya çıktı.
İyi okumalar
"Sence ne olacak? Mektup gelir mi yarın?"
"Bilmiyorum. Belki bir dahaki sene için yollarlar."
"Çok heyecanlandı, öyle olursa çok üzülür."
"Biliyorum ama hiçbir şey hazır değil ki! İstesek de yarın her şeyi gidip alamayız."
"Sana yaz boyu yavaş yavaş alalım demiştim."
"Listede ne geleceğini bilmiyoruz, her sene değiştirebiliyorlar."
"Olsun yine de-"
"Hem alırsak iyice heyecanlanıp iyice üzülecekti, en azından umutlandırmamış olduk."
"Yarın o mektup gelirse ne yapacağız? Her şeyi alacak paramız mı var? Hem ne kadar para lazım onu da bilmiyoruz."
"Ben.. Ben halledeceğim, benim okuldan kalma bazı şeylerim var. En azından ilk yıl idare eder onu."
Bir süre sessizlik oldu, Natalie sıkı sıkı yumduğu gözlerini bir saniye bile açmadı. Ebeveynlerinin onun uyanık olduğunu bilmelerini istemiyordu. Annesi ayaklarının ucuna oturdu, elini Natalie'nin bacaklarına koydu.
"Onu uzağa göndermek istemiyorum desem bana kızar mısın?" Babasının derinden gelen gülme seslerine gülmemek çok zordu ama Natalie dayandı.
"Hayır tabii ki. İnan, bana da çok zor geliyor."
"Hiç bilmiyorum, hiç de göremeyeceğim. Nasıl bir yer, rahat edecek mi, mutlu olacak mı, ya birileri onu üzerse kızdırırsa? Ya kızımıza zorbalık yaparlarsa? Hem aylarca onu görememek de.. Bilmiyorum Jack, her şey çok.. Çok farklı.. Korkuyorum, çok zor geliyor."
"Biliyorum hayatım ama inan orası öyle güzel bie yer ki. Büyü dolu, heyecan dolu. Onun gibi bir sürü çocuk olacak. Hem ben bizim kızımızı biliyorsam kolay kolay kimse onu üzemez. Her şeyin üstesinden gelir." Annesi güldü.
"Diğerleri için endişelenmek lazım, bizim cadıyla başa çıkmak zor." Natalie gülümsemesini saklamak için yüzünü iyice koltuğa gömdü.
Anne ve babasının birbirlerine bakıp gülümsediklerini görmemişti.
Natalie koltukta yatmaya devam etmişti. Amacı gece yarısına kadar uyanık kalıp mektubunu beklemekti ama dayanamamıştı.
"Nat- Natalie," Annesinin onu dürtmesiyle uyandı. "Yatağa gidelim haydi."
"Ama mektubum-" Natalie şikayet etti. "Mektubumu istiyorum."
"Kızım mektup öyle gece gelmez ki, sabah gelir o. Baykuşların da uyumaları gerekiyor ya." Natalie itiraz etse de babasının yumuşak kucağında fazla dayanamamıştı.
Rüyasında arabalarındaydı. Yanında Marcus ve Sammy de oturuyordu. Marcus'un başında ucu sivri kocaman bir şapka vardı. Natalie şapkayı işaret edip Marcus'a gülmüştü ama Marcus da onun şapkasını işaret etmişti. Natalie üstüne baktı, üstünde cübbesi vardı.
Başını cama çevirdi. Bulutların üzerindeydiler.
"Geldik!" Sammy'nin sesiyle diğer cama döndü. Bir şato vardı, annesinin okuduğu kitaplardaki gibi bir şatoydu, duvarları mavi ve pembeydi ve her köşesinde havai fişek patlıyordu.
Arabadan inip hep beraber şatonun içine girdiler. Bir odada kocaman bir masa vardı ve boydan boya şeker ve çikolata doluydu. Natalie annesine baktı ama annesi yemeye başlamıştı bile.
Elini hemen önündeki pamuk şekere uzattı, şeker kayboldu.
Uyandığında yanındaki oyuncağı tutuyordu.
"Nat?"
"Sonunda uyandın kızım." Anne babası yanındaydı.
"Masa nerede?"
"Ne masası kızım?" Natalie annesine döndü. "Şeker masası, bir sürü çikolata vardı. Tatlı vardı. Siz de oradaydınız Sammy ve Marcus da."
"Sammy ve Marcus kendi evlerindeler Natalie, biz de bizim evimizdeyiz." Natalie yüzünün asılmasına engel olamadı. O pamuk şeker gözüne çok güzel gelmişti.
"Hadi gel de kahvaltı yapalım." Anne babası odasından çıktı, Natalie onları takip etti.
"SÜRPRİZ!" Natalie yerinde sıçradı, tanıdık gelen o ses onu hemen kendine getirdi. "Marc daha salona gelmedi!" Bu sesi de biliyordu.
"Marc!" Natalie salona koştu, anne babasının arasından sıyrılıp Marcus'un neredeyse üstüne atladı.
"İyi ki doğdun Nat!" Natalie Marcus'tan ayrılıp Sammy'e sarıldı. Sammy Natalie'yi havaya kaldırıop çevirdi.
"Doğum günün kutlu olsun minik cadı." Sammy, Natalie'nin dağınık saçlarını iyice karıştırıp onu yerine bıraktı.
"Tüm dikkatini onlara verdi bak." Babasının sesiyle Natalie arkasını döndü, koşup onlara da sarıldı. "Teşekkürler teşekkürler!"
"Dur daha bitmedi." Babası gülümsedi. "Sabah bir misafirimiz geldi, tüm gece kanat çırpmış ki-" arkasında sakladığı mektubu çıkarttı. "doğum günü kızına mektubunu yetiştirebilsin." Natalie tüm evi inletecek bir çığlık atıp babasına sarıldı.
"E haydi, alışverişe gidelim o zaman. Nat hadi üstünü giyin."
Natalie üstünü giyindi, okuldan önceki son gün olduğu için Diagon normalden daha kalabalıktı. Natalie'nin babası Marcus ve Natalie'yi tutarken Sammy annesine yardımcı oluyordu.
Tüm gün alışveriş yaptılar. Natalie asasını aldı, kitaplarını aldı, kazanını ve listedeki başka her şeyi aldı. Acıktıklarında babası onları bir kafeye oturttu. Annesi Natalie ve Marcusla beraber otururken Sammy ve babası birden gitmişlerdi. Döndüklerinde Sammy'nin elinde iki tane pamuk şeker vardı bir de ufak bir hediye paketi.
Pamuk şekerleri onlara verdi, hediye paketini açtı. Natalie ne olduğunu anlamadan Sammy onun saçına bir şey taktı.
"Uğur getirir." Sammy göz kırpmış ve gülmüştü. Natalie başındaki tokayı Marcus'a gösterdi. "Uğur böceği." Marcus dikkatini pamuk şekerinden fazla ayırmadan Natalie'ye cevap verdi.
Natalie kalkıp Sammy'e sarıldı sonra yerine oturdu. Dikkati yeniden pamuk şekere ve Marcus'a dönmüştü. Annesinin Sammy'nin omzunu sıkıp teşekkür ettiğini görmedi.
Yemeklerinden ve ufak tatlı aralarından sonra Marcus ve Sammy'nin onlardan ayrılma vakti gelmişti. Natalie önce Sammy'e sonra Marcus'a sarıldı.
Marcus ondan ayrılmadan kulağına fısıldadı
"Yarın yan yana oturalım tamam mı?"
"Tamam." Marcus onu omuzlarından tutup yüzüne baktı. "Söz mü?"
"Tabi ki söz Marc."
Natalie Marcus'a el salladı. İlk defa Marcus'a veda ederken üzülmemişti.
Ne de olsa ertesi gün beraber oturacaklardı.