Uyarı: Düşükle alakalı bir bölüm. Rahatsız olanlar için uyarayım.
Halsey'in 'More' şarkısından ilham alınmıştır.James çok yorgundu. Eve dönüp bir buçuk aylık hamile Lily ve daha bir fasulye kadar olan bebeğiyle vakit geçirmek, ikisine sarılıp uzanmak için can atıyordu.
Kapıyı anahtarıyla açtı, Lily birden içeri cisimlenmesinden hoşlanmıyordu çünkü.
"Ben geldim!" Sesinde şükür dolu bir neşe vardı. Ayakkabılarını çıkartırken Lily'nin her an evin bir köşesinden saçında asasıyla çıkıp gelmesini bekliyordu. Gelmedi.
"Lily?" Ses yoktu. Anahtarlıkta anahtarı duruyordu, ayakkabıları da yerindeydi. Lavaboda olsa seslenirdi de.
"Buradayım.." Çok sessiz çıkmıştı sesi. James uyuduğunu düşünerek çantasını bir kenara attı ve tüm neşesiyle içeri girip kollarını iki yana açtı.
"Ben geld-" Lily dizlerini kendine çekmiş yatıyordu, altı kıpkırmızı kan içindeydi, göğsünde ince bir battaniye tutuyordu.
"Öldü.." James'in gözleri doldu, hemen Lily'nin yanına çöktü. Elleriyle yüzünü tuttu.
"Canın yanıyor mu Lily? Hastaneye gidelim mi?" Lily'nin yeşil gözleri kızarmıştı. "O gitti."
"Lily, iyi misin? Lütfen,"
"Öldü James." James Lily'nin ona bakması için kafasını hafifçe salladı.
"Lily bana bak lütfen," Lily gözlerine baktığında içindeki bir şeyin koptuğunu hissetti. O parlak yeşil gözleri hiç öylesine duygusuz görmemişti.
"Öldü. Bebeğimiz James, öldü." James yaşlarını tişörtüne silip Lily'i kucağına aldı. Onu tuvalete taşıyıp klozete oturttu. Küvete sıcak su doldururken tekrar önüne çöktü, ellerini tutup öptü.
Lily ağlamaya başladı. Eğilip kafasını James'in kafasına koydu.
"Özür dilerim.." James ona baktı, Lily ellerini yüzüne koydu.
"Hayır Lily, sen.." Ne diyeceğini bilmiyordu. "Sen bir şey yapmadın." Bir süre birbirlerine bakmaya devam ettiler. Hissettikleri acı tarif edilemezdi ama James, Lily için endişeleniyordu.
Küvet yeterince dolunca ona yardım etti ve suya oturttu.
"Yanında kalayım mı?" Lily hafifçe gülümsedi. "Ben hallederim," James daha bir şey demeden kapıya yöneldi.
"James." Arkasını döndü.
"Efendim?" Lily gülümsedi. "Seni seviyorum."
"Ben de seni seviyorum Lily." Lily'i içeride yalnız bırakıp tekrar odalarına gitti. Kanlanan yatak ve yorganlarını kaldırıp kenara koydu. Temiz çarşaflar ve nevresimler serdikten sonra uzandı.
Ağlamaya başladı.
Daha varlığını bir hafta önce öğrendiği küçük fasulyeye şimdiden tarif edilemez bir sevgiyle bağlanmıştı. Ciğeri sökülmüş ve ezilmiş gibi hissediyordu.
Kısa bir süre sonra yaşlarını silip yeniden doğruldu. Banyodaki Lily'e bakmak için kapıya gitti. İçeri girecekti ki ağlama sesleri duydu.
Duvara yaslanıp yere çöktü. Zordu, çok zordu. Onun için bu kadar zorken Lily'i tahmin edemiyordu.
"Lily," sesi titremişti. "Çıkınca bir şifacıya gidelim, olur mu?"
"Olur." Ama Lily uzun bir süre çıkmamıştı. Neredeyse kaynar suyun içinde, eli göbeğinde oturmuştu.
Hissettiği şeyin bir tarifi yoktu. Son birkaç yılda anne babasını kaybetmişti ama onlar bile bu kadar yakmamıştı canını.
Bir şifacıya gitmek istemiyordu. Kabul edemiyordu çünkü, gitmiş olamazdı bebeği.
Daha yeni öğrenmişti geldiğini, neydi bu acelesi? Anne babasını mı beğenmemişti?
"Ben seni çok severdim ama.. Baban.. Baban hele, felaket severdi." James içeriden gelen seslerle doğruldu. "Baksana, o bir tarafta ben bir tarafta gitmene ağlıyoruz. Annene göstermiyor ama çok üzüldü o da." Kafasını biraz daha eğdi, doğrudan göbeğine bakıyordu.
"Kalsaydın, eğlenirdik çok. Baban seni süpürgesine bindirmeye çalışırdı, ben kızardım, sen gülerdin. Ben sana bir şeyler öğretmeye çalışırdım, baban seni benden kaçırırdı 'çocuğumun aklını karıştırma' diye, ben kızardım, sen gülerdin." Artık başı ağrıyordu.
"Yeter ki kalsaydın.. Hep gülerdin.." James içeri girdi, Lily gözlerini göbeğinden ayırmadı. James yanına oturup elini göbeğine koydu.
"Annen haklı. Kalsaydın çok sevinirdik." Lily'e baktı. "Bizimki biraz asi çıktı sanki? Daha küçük yaşta evden kaçıyor." Lily boş bulunup güldü. James fısıldar gibi konuştu.
"Her nereye gittiysen, seni çok sevdiğimizi bil olur mu? Elveda küçük bebek." Lily James'in elini tutttu.
Bir süre öylece ağladılar. Hiçbir şey demeden, sadece ağladılar. Sonra sakinleştiler, hala el ele duruyorlardı, odayı kaplayan tek ses nefesleriydi.
"Havlumu verir misin?" Sessizliği bozan Lily olmuştu. James kalkıp Lily'e yardım etti ve tuvaletten çıktılar.
Lily üstünü giyindi, ısrarı üzerine en yakın hastaneye gitmişlerdi.
"Bir sıkıntı gözükmüyor, geçmiş olsun Bayan Potter." Hastaneden ayrıldıklarında James Lily'nin elini tuttu. Lily diğer eliyle koluna sarılıp kafasını omzuna koydu.
Yollarını uzata uzata yürüyorlardı. Her şey hala gerçek dışı geliyordu ikisine de.
"Anne balon!" Lily birden doğruldu. Kızın sesi yabancıydı ama 'anne' diye bağırması onu etkilemişti. Gözlerinden akan yaşları eldiveniyle silerken James baloncuya yürüdü. Kalp şekline bir balon alıp Lily'nin yanına yürüdü.
"Bu ne?"
"Ona, balon." Lily gülümsedi. James'in elinin altından ipi tuttu.
"Hazır mısın?" Lily balona baktı.
"Elveda küçük bebek."
Balon yükselirken Lily gülümsedi.
"Lily?" James'e döndü.
"Efendim?"
"Seni seviyorum." Lily James'in yanağını öptü.
"Ben de seni seviyorum James."
Daha yaşım çok küçük ama benim en büyük korkularımdan biri çocuk sahibi olamamak.
Belki bu birçok insan için cinsiyetçi ve kadına düşman(?) bir şey gibi gelecek ama benim için karnımda bir çocuk büyütebilmek hayatımda bir şeylerin tamamlanması gibi.
More şarkısını normalde çok seviyordum ama şarkının Halsey'in yaptığı düşüklerle alakalı olduğunu bilmiyordum, büyük bir fanıyım ve daha bugün (hamilelik haberinden aylar sonra) öğrendiğimde gözlerim dolu dolu oldu ve kendimi tutamadım, böyle bir bölüm yazmak zorundaydım.
Umarım bölümü beğenmişsinizdir.