Kıranlara selam olsun...Saat hızlıca akıp giderken uzandığım yataktan kalktım ve masanın üzerinde duran telefonu elime alarak mesajın veya aramanın olup olmadığını kontrol ettim. Gözüm iyice ilerlemiş olan saate takıldı. Neredeyse sabah olmak üzereydi fakat gözümde uyku namına bir şey yoktu.
Aklım sürekli müzik atölyesinde olanlara gidiyordu. Sonra ne mi olmuştu? Bana uzattığı keki kabul etmiştim tabi. Hangi zihniyetle yaptım bilmiyorum ama keki ortadan ikiye bölüp diğer yarısını ona uzattım. Kabul etmediğini belirtmesine rağmen aç olduğumu bildiği için reddettiğini düşünerek ısrar ettim. Onun o haline o kadar üzülüyordum ki...
Eminim ki ne zorluklarla yaşıyordu o halde. Adının Batuhan ve Levent olduğunu öğrendiğim iki çocukla Ceren kapıyı kırarak içeriye girdiler. Bizim okuldan kaçtığımızı düşünerek başlarda umursamamışlar. Daha sonrasında başımıza bir şeyin geldiğini düşünerek aramaya okuldan başlamışlar.
Bizi bulduklarında ikimizde farklı köşelerde sessizce oturuyorduk. Ceren hemen koluma girip merdivenlere yöneldiğinde aramızda bir şeylerin olup olmadığını sordu. Her ne kadar olmadığına inandırmaya çalışsam da o odaya tesadüfen girme şansımızın olmadığını öne sürüp durdu. Durup dururken aklım yine Bahar'a gitti. Ona gerçekten çok ihtiyacım vardı. Yanına gitseydim affeder miydi beni? Beynimde çakan o şimşekle gözlerim irileşti, dudaklarım iki yana kıvrıldı.
Affedecekti tabi. Affettirecektim... Hızlıca yataktan kalkıp çantamın içine birkaç eşyamı kattım. Annem ve babamdan izin almayacaktım. Alsam da izin vermezlerdi zaten. Yarın okuldan sonra gidecektim. Bu olaydan sadece Sedat Abi'nin haberi olacaktı. Muhtemelen bana karşı çıkmaya çalışacaktı ama ne yapıp ne edip bir şekilde gidecektim. Telefonumu şarja koyup, kendimi yatağa bıraktım, yarın yaşanacak olan olayların kattığı heyecanla uykuya daldım.
***
Güneşin yüzüme vurmasıyla yavaşça gözlerimi açıp geri kapattım. Uyanıktım ama uyuyor gibi bir halim vardı. Bir şey yataktan kalkmamı engelliyordu sanki... Kendimi biraz daha zorlayarak hafifçe gözlerimi açtım ve kısık gözlerle yataktan kalktım. Kendimi hemen duşa atıp, üzerimi de giyindindikten sonra kahvaltı için aşağıya indim.
Esma Teyze masayı kuruyor, Ali amca masanın başında gazetesini okuyor, Sedat abi ise iyice oyuna dalmış olacak ki geldiğimi bile farketmedi. Annem ve babam ise ortalıkta gözükmüyorlardı. Bu benim işime gelirdi.
"Günaydın Sevgili ev halkım" diyerek kollarımı iki yana açtım.
Esma Teyze koşarak kollarımın arasına girdi ve heyecanıma karşılık vererek "Günaydın Kuzum" dedi.
Sedat Abi ise elindeki telefonu masaya bırakarak şakacı bir tavır takıntı.
"Çok heyecanlısın hoşuma gitmedi."
Hepimizin güldüğü sıra Ali Amcam araya girdi.
"Hadi hadi çaylar soğudu"
Sedat Abi'nin yanına oturarak hızlıca kahvaltımı yaptım. Çayımın son yudumunu alarak masadan kalktım ve çantamı almak için odama gittim. Aşağı indiğimde Sedat Abi ceketini gitmiş kapıda bekliyordu.
"Sizi seviyorum" diye bağırarak veda ettim ve ardımdan kapıyı kapattım.
"Oha Ezgi, o çantalar ne?"
Kıkırdayarak susması için işaret ettim.
"Arabaya geçelim anlatacağım."
Sedat Abi kaşlarını çatarak elimdeki çantaları aldı ve hemen arabaya yerleştirip sürücü koltuğundaki yerini aldı.
"Anlat."
"Söz ver" Kimseye bu durumdan bahsetmeyeceği için söz vermeliydi.
"Niçin?" kaşlarını çattı ve sakallarını kaşıdı.
"Kimseye bahsetmeyeceksin."
"Tamam Ezgi hadi söyle çatlatma insanı"
Artık söylemeliydim çünkü çok gerildiği gözlerinden okunuyordu.
"Ben gidiyorum."
Gözlerini kapattı. Olayları idrak etmeye çalışır gibi bir hali vardı.
"Nereye?"
"İstanbul'a. Kimseye veda etmeden ayrıldım. Hatamı telafi edeceğim."
Sedat Abi arabayı çalıştırarak beni cevapsız bıraktı.
"Gitmiyorsun hiçbir yere"
Gülerek "Gidiiicem" dedim. Gerçekten çok sinirleri bozulmuştu.
"Sen bana emanetsin. Baban Ezgi nerede Demiyecek mi?"
Gözlerimin dolduğunu hissettim. Yokluğumu farkedecek bir babam yoktu.
"Korkma, farketmez bile."
Okulun önüne geldiğimizde inecekken kolumu tuttu.
"Dikkat et ve beni habersiz bırakma."
Başımı salladıktan sonra kollarımı boynuna doladım.
"Sende dikkat et."
Sedat Abi bile anlamıştı farketmeyeceğini.
***
Okul çıkışı Ceren'e sarılarak birkaç gün okula gelmeyeceğimi söyledim. Başlarda öyle şeyin olmayacağını söyleyip dursa da kafama koyduğumdan emindi. Nedenini sorduğunda ise çok uzun mesele olduğunu döndüğümde anlatacağıma söz verdim. Beraber sınıftan çıkıp, çıkış kapısına doğru ilerlerken, telefonuma gelen mesajla elim cebimdeki telefonuma gitti. Gördüğüm mesaj gülümsememe sebep olurken parmaklarım ekranın üzerinde hareket etmeye başladı.
Sedat Abi: Okul kapısının önündeki taksiyle gideceksin ücreti ben hallettim. Habersiz bırakma :)
Ben : Sen çok yaşa güzel yürekli insan ❤️
Eşyalarımı taksiye yerleştirdim ve sonra ben yerleştim. Taksi hareket etmek üzereyken, o Bal rengi gözlerle tekrar buluştu gözlerim...
🍩Tekrardan Merhaba sevgili okurlarım. Nasılsınız?
🌒Bölümü nasıl buldunuz?
💌Ezgi'nin habersiz gitmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
🌻Ezgi'yi neler bekliyor?
💙Bol bol yorum yapmayı ve oy kullanmayı unutmayınız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYNADAKİ GÖZLER
ChickLitAşk nedir bilir misin ufaklık? Kimisi aşkı insan türünü sürdürmek için bireye kurulmuş tuzak diye tanımlar , kimisi ise bir çeşit bağımlılık olarak düşünür aşkı. Oysa aşk var olmayandır, farklıdır. Kelimelerle ifade edildiğinde basitleşir özelliği k...