AG12🐾

25 4 5
                                    

Biz birlikte yol alamadık sevgili...

Sarı saçlı elaya yakın gözleri olan kız hepimizden önce kutlamıştı doğum gününü. İçten içe sinir olurken aynı zamanda karşımdaki kızın kim olduğunu deli gibi merak ediyordum. İri gözleri, uzun kirpikleri ve biçimli kaşlarıyla oldukça hoş biriydi. 

Büyük dudaklarına sürdüğü rujla  ve giydiği siyah elbiseyle oldukça çekici ve asil duruyordu. Adımlarını bizden tarafa atmaya başladığında Ceren yanıma gelerek beni arka köşeye çekti.

Ortamın gerginliği bana da yansıyordu. O an Levent'in salak şakalarından birini yapmasını o kadar çok istemiştim ki fakat o bile oldukça ciddi bir tavır takınmıştı. Adını bilmediğim kız Yağız'ın karşısına geçtiğinde Yağız'ın gözlerinin dolduğunu fark ettim. 

Sinirle Ceren'e neler olduğunu sorarcasına bir bakış attığımda beni görmezden geldi. Yağız son nefesini alır gibi bir nefes alıp konuşmak için hazırlandı.

'' Öldüğünü söylediler.''

Kız başını sağa sola sallayarak gülümsedi.

''Buradayım sevgilim.''

Kaşlarım çatılırken gözyaşlarımın akmasına izin verdim.

''Yer okul bahçesi, güneşli bir gün. Kalabalık bir etraf, ilk bakış, ilk gülüş, ilk aşk, ilk kalp sancısı. İlkler unutulmazmış. Bu kalp seni unutur mu?''

Daha fazla burada kalamazdım. Hızlıca çıktım mekandan. Yağmur başlamıştı az önce. Ayağımdaki ayakkabıları çıkararak nefesim kesilene kadar koştum, yağmurun beni ıslatmasına izin vererek.

Gökyüzüne teslim olmuşçasına başımı kaldırdım yağmurun gözyaşlarıma karışmasını istercesine. Peki ya şimdi ne olacaktı? Tek istediğim eski hayatıma, eski arkadaşlarıma ve normal yaşantıma dönmekti. 

Beni bu hayata  mahkum eden ailem içindi bu kez haykırışlarım. Cebimdeki telefonu çıkararak çocukluğumu aradım. Baharımı... Beni sadece o anlardı. Telefonu 2. çalışta açtığında hiçbir şey söyleyemedim. Ağladığımı anlamış olmalıydı.

'' Hemen geliyorum sakin ol.''

Dudaklarım acı içinde yukarı kıvrılırken beni bu kadar iyi tanıyan birinin olması içten içe mutlu olmama sebep oluyordu .

'' Sen gelme ben gelirim. Hem buradan uzaklaşmaya ihtiyacım var.''

'' Yağız mı? Bak eğer o bir şey yaptıysa...''

'' Her şeyi konuşacağız'' sözünü keserek devam etmesine izin vermedim.

'' Tamam,  habersiz bırakma.''

''Tamam kıvırcığım görüşürüz.'' diyerek aramayı sonlandırdım. 

Öncelikle telefonu kapatıp üzerimdeki elbiseden kurtulmalıydım. Ama ondan önce İstanbul'a gitmek için en erken saatte bir bilet aldım ve telefonu kapattım. Yaklaşık 2 saat sonra gidecektim buradan. Gönül isterdi ki bir daha burada dönmemek. Eve gidip yanıma birkaç eşya almalıydım gitmeden önce.

Yoldan geçen bir taksiyi durdurarak eve doğru ilerlemeye başladık. Yaklaşık 15 dakika sonra taksiden inerek eve yöneldim. Kapıda arkası dönük olan kişinin kim olduğunu tahmin etsem de, bunun bana aklımın bir oyunu olduğunu düşünmekten kendimi alıkoyamadım. 

Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdıktan sonra değişen hiçbir şey olmadı. Bacaklarımın titrediğini hissederek hızla arkamı döndüm ve kaçmaya çalıştım fakat her yer adamlarıyla doluydu. Teslim olmuşçasına olduğum yere sabitlendim. 

Her şey buraya kadardı. Yavaş yavaş arkasını dönerken güçlü durmaya çalıştım. Hayatımı alt üst etmesine izin vermeyecektim. 

''Elimden kurtulamayacaksın Ezgi Sancak.''

İçim tir tir titrerken ona bunu belli etmedim.

''Senden korkmuyorum.'' dedim tiksinircesine bakarak.

''Korksan iyi edersin.''

Kollarıma giren adamlara güçlük çıkarmadan beni sürüklemelerine izin verdim. Bindiğimiz arabada oluşan sessizlik beni rahatsız etme boyutundaydı. Sedat Abi'yi aradı gözlerim fakat yoktu. Bu demek oluyordu ki artık sığınacak bir limanım kalmamıştı.

Yaşanılan son olaylardan sonra her ne kadar ona kızsam da asla kötü bir niyeti yoktu. Onu ne çok kırdığımın farkına vararak lanetler savurdum kendime. Son zamanlarda hayatımın en güzel günlerini yaşarken birdenbire ters düz olmuştu her şey. 

Sevdiklerimi kaybetmeye başlamıştım yavaş yavaş. Sanki tüm evren mutlu olmama engel olmaya çalışıyordu. Araba durduğunda yakınında hiçbir evin olmadığı ormanlık alanın içinde bulunduğu bir eve gelmiştik.

Koluma giren adamları ittirerek kendim gidebileceğimi belirttim. Ölüme gidiyordum belki de. Babam olacak o adamı evin salonu olduğunu tahmin ettiğim odadaki koltukta sere serpile oturduğunu gördüğümde sinirden gözlerimin dolduğunu hissettim. Hızlıca karşısına geçtim ve öylece durdum.

'' Sen kafayı yemişsin, sen delirmişsin ya.''

Bende delirme noktasına gelmiştim oysaki. Derin bir nefes alarak karşısındaki koltuğa oturdum ve sinirimin geçmesini bekledim. Sinirimin geçtiğinden emin olunca konuşmaya devam ettim.

'' Ya sen  benim babamsın, babam. Neden bana düşmanınmışım gibi davranıyorsun?''

''Ben senin baban değilim aptal!''

Söylediği sözler bir hançer gibi kalbime saplanırken gözümden akan yaşlara engel olamadım. 

''Mecazi olarak söylemiyorum. Ben gerçekten senin baban değilim. Annen olacak o lanet olası kadına çok aşıktım. Ama bir türlü çocuğu olmuyordu. İnsanlar bize kötü gözle bakmasınlar diye seni evlatlık almak zorunda kaldık.''

Bir nefeste kurduğu cümle nefesimin kesilmesine sebep olurken başımı ellerimin arasına alarak ''Hayır yalan söylüyorsun'' dedim.

Binlerce kez tekrarladım, yalan olduğuna inandırmaya çalıştım kendimi. Sonra bebekliğime dair hiçbir fotoğrafımın olmayışı geldi aklıma. Ailemle aramdaki o uzaklık... Yaşadığım tüm her şey o adamın ağzından çıkanları onaylıyordu. 

''Neden ben?'' dedim titreyen sesimle ''Neden beni hiç sevmediniz?''

''Sen benim için bir mecburiyetten ibaretsin. Neden seni seveyim?'' dedi soruma soruyla karşılık vererek.

Doğdum, büyüdüm, güçlendim ve şimdi de yok oluyordum. Hayatım ellerimin arasından kayıp gidiyordu ama ben hiçbir şey yapamıyordum. Sanırım ben, bundan daha kötü ne yaşayabilirim dedikçe daha kötüsünü yaşamaya mahkumdum. Gerçekler bir tokat gibi yüzüme çarparken o adama döndüm.

''Elbet bunun acısı bir yerden çıkar. '' dedim ve arkama bir kez bile bakmadan ormanlık alana koşmaya başladım.

Yağmurun altında sırılsıklam olmuşken üşüdüğüme dair en ufak bir belirti yoktu içimde. Bu da ruhumu kaybedişimin kanıtıydı bir nevi. 

Ayaklarımın kanayışını umursamadan yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm... Nefesim kesilene kadar. Nihayet yola yaklaştığımda kendimi ormanlık araziye bıraktım. Olduğum yerde diz çökerek gözyaşımın son damlasına kadar ağladım.

Gidecek bir evim, sığınacak bir limanım yoktu artık. Bu benim oradan oraya savruluş hikayemdi...

_______

Yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyin 🎠💞

Sağlıcakla kalın🍯✨





Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 28, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

AYNADAKİ GÖZLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin