3

525 52 133
                                    

Merhaba! 👋🏼

Kurgu hakkındaki düşüncelerinizi paylaşın lütfen. 

Okunası mı, sevildi mi, bilmek hakkım değil mi ama?😔

Hadi bi kaç kelime birşey yazın :)

Keyifli okumalar.


HaeSoo'nun eve yerleşmesinin ardından 11. gün


🎨 Park HaeSoo'nun Anlatımından; 

"Çüş! Yavaş ol! Buzdolabı o, boru değil. Kapısını dan-dun çarparsan üç günde elimizde kalır."  

Yine söyleniyordu! Ne zannediyordu bu adam kendini, maddenin ebedi koruyucusu filan mı? 

"YoonGi-shi bilerek çarpmadım. Elim dolu görüyorsun, bir anda kapanıverdi işte!" 

Hem mutfak masasında oturmuş ona omlet yapmamı bekliyor, yardım etmiyordu; hem de buzdolabı kapısını ayağımla kapatmak zorunda kalınca ben suçlu oluyordum. 

Dengesiz herif! Dırdır konuşacağına kaldırıp kıçını yardım etseydi madem öyle... 

"En başında ne dedik HaeSoo-shi? Eşyaları zarar verecek şekilde kullanmayacağız dedik, değil mi? Hafıza problemin mi var anlamıyorum ki.." Hala söyleniyordu. Huysuz dedem bile bu herifin yanında melek gibi görünüyordu gözüme.

Sinirimi tepeme çıkarıyordu. Sesim ister istemez yüksek çıkmıştı. 

"Yaaa! YoonGi-shi! Unuttun galiba, ben de artık bu evin bir sakiniyim. Kiramı ve bana düşen bütün masrafları ödedim. Mobilya taksitlerini bile. Yani bu, o buzdolabının yarısı bana ait demek oluyor. Bu da onu istediğim gibi kullanabileceğim anlamına geliyor, bilmem anlatabildim mi?"

"Bağırma bana! Çocuk yok senin karşında. Ne uyumlu cici bici bir kız derken kalacağın kesinleştikten sonra içinden canavar çıktı resmen. Üstelik altı üstü bir omlet yapacaksın onu da beceremedin. Etrafı kırıp döküyorsun. Tamam yeter bırak. Ben yaparım." Hem suçlu hem güçlüydü! Neden bağırıyordu ki şimdi bu bana? 

"Al ne yaparsan yap. Sana iyilik yapanda kabahat." Tavayı, spatulayı tezgaha bırakıp odama geçtim. Uğraşamayacaktım bu meymenetsizle. En güzeli fakülte kantininde kahvaltı yapmaktı. 

Üzerimi giyinirken bir yandan da katlandığım bunca şeye değip değmeyeceğini sorguluyor, kendi kendime söyleniyordum. 

"Sanki babasının kızıyım, yok efendim onu öyle yapma, bunu böyle koyma, şunu şöyle kapatma.. Bu ne be? Esir kampında mı yaşıyoruz? Sanki bedava kalıyorum burada! Parasıyla değil mi kardeşim? Ben de ödüyorum... Hayır yani şu minnacık hap kadar oda için çektiklerime değer mi?" 

Şöyle bir düşünmüştüm de.... Sanırım değerdi. Okula yürüme mesafedeydi bu ev, yol masrafım yoktu. Üstelik ufak tefekti, ısınma, barınma harcamaları azdı. Masrafları paylaşabileceğim bir ev arkadaşım da vardı; huysuz muysuz... Her açıdan karlıydım bu evde kaldığım sürece. 

Arkadaş? ((Çingu?))Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin