8

432 52 50
                                    

Merhabaa! 👋🏼

Yeni bölüm bekleyenler burada mı?

Hadi keyifli okumalar o halde...

*

🎨 Park HaeSoo'nun Anlatımından; 

Odamda yatağımın üzerine oturmuş planlar yapıyordum; YoonGi ile karşılaşmadan evden nasıl çıkacaktım?

Son iki gündür köşe kapmaca oynar gibi birbirimizden kaçar haldeydik. Evde birbirimize rastlamamaya çalışıyorduk.

Geçen gün kafeteryadaki, birbirimize yaptığımız bir nevi ilan-ı aşk denebilecek sözlerden sonra ne o benim yüzüme doğru düzgün bakabiliyordu ne de ben onun yüzüne. 

Oysa ki gayet normal, iki arkadaşın arasında geçebilecek bir muhabbetti ama neden bu kadar rahatsız etmişti bizi bilmiyorum. 

Kulağımı odamın kapısına dayadım, salondan herhangi bir ses gelmiyordu. Muhtemelen YoonGi odasındaydı. Şu an evden çıkmak için mükemmel bir zamandı! 

Kapıyı açtım ve hızlı adımlarla dairenin giriş kapısına doğru ilerledim. Salonun tam ortasındayken maalesef ki onun sesini duydum. 

"Sen evde miydin dostum? Çıktın sanıyordum!" 

'Dostum' mu demişti o?

Sesin geldiği yöne döner dönmez YoonGi ile göz göze geldik. "Çok acelem var YoonGi, atölyeye geciktim. Tutma beni! Gittim ben!" Apar topar kendimi evden dışarı attım. 

Acelem filan yoktu, geç de kalmamıştım. O, YoonGi'ye söylediğim tatlı, ufak, pembe bir yalandı sadece.

Yavaş adımlarla fakülte yolunda ilerliyordum, aklımda deli sorularla birlikte... "Neden YoonGi'nin bir lafına takılmıştım ki? Jungkook seni seviyorum dediğinde rahatsız olmuyordum oysa ki. Acaba onunla ev arkadaşı olduğumuz için olabilir miydi? Onun hakkında her bir detayı bizzat tecrübe ediyordum; ne kadar huysuz ve takıntılı olduğunu, katı kurallarını, titiz ve düzenli oluşunu filan falan... Yani benim tam tersim oluşunu... Onu bu kadar yakından tanıdığım için mi rahatsız oluyordum?... Karanlıkta kalan hiçbir tarafı yoktu ve ben, bana tamamıyla ters olan özelliklerinden mi etkileniyordum onun? Üstelik YoonGi eli ayağı düzgün, yakışıklı, akıllı ve mantıklı bir çocuktu... Yok canım saçmalamaya gerek yoktu! YoonGi ve ben... Asla olmazdı!"

Adeta beynimin içinde minik bir YoonGi vardı ve o minik şeytan bütün beyin hücrelerimi ezerek patlatıyor yerine mikro YoonGi'ler bırakıyordu. Ne zaman beynimi bu kadar ele geçirmişti?

Yavaş tempoda son derece dalgın yürüdüğüm sırada adımın seslenildiğini duydum. Yakışıklı model çocuk yolun kenarındaki bankta oturmuş el sallıyordu. 

"Oh! Yunan heykelim, canım modelim! Ne habersin?" 

Model çocuk yüzünü buruşturmuştu, sesi ağlamaklı çıkıyordu. "HaeSoo! Sana kötü bir haberim var güzellik. Tam da Yunan heykeli gibi taşa döndüm. Boynum tutuldu. Elle bak, nasıl da kaskatı..." 

Ellerimi boynuna götürmüş, kaslarına dokunmuştum. Cidden kaskatıydı. O esnada da nasıl bu hale geldiğini anlatıyordu. "Dünkü dizi çekiminde yağmurlu bir sahne vardı ve beceriksiz bir oyuncu yüzünden tam altı kere aynı sahneyi tekrarlamak zorunda kaldık. Su, rüzgar derken tutulmuşum canım. Kaslarımın nasıl da sertleştiğine baksana! Bir saat boyunca nasıl öylece durup sana modellik yapacağım?" 

Arkadaş? ((Çingu?))Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin