bölüm; altı | "katiller ve yardımlar"

74 20 108
                                    

•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Açılan sürgülü kapının ardından bana bakan biri olduğunun farkındaydım ama dönecek cesareti kendimde bulamıyordum. Suçlu olmadığımı biliyordum. Katil olmadığımı da. Aslında bunun düşüncesi bile beni öylesine korkutuyordu ki istemsizce ürperiyordum.

Birini öldürmek...

Bu öylesine korkutucu bir şeydi ki daha önce aklımın ucundan bile geçirmemiştim. O kadar basit bir şey değildi çünkü.

Gözlerimi kapatıp içimden ona kadar saydım. Belki bu on saniye içinde uyanır ve tüm bunların bir rüya olduğunu fark ederdim. Vazgeçmiştim, rüya olamayacak kötüydü tüm bu olanlar. Bir kâbusun ta kendisiydi.

Gözlerimi aralayıp etrafa baktım. Her şey yerli yerindeydi. On saniye önceden hiçbir farkı yoktu. Daisy yerdeydi, ben onun hemen yanındaydım ve kapının boşluğundan içeri sızan ışık, küçük odadaki karanlığı delmişti. Arkamdaki kişinin büyük gölgesi karşımdaki duvara düşüyordu.

Kolumun üzerindeki eti, iki parmağımın arasına alıp sıktım, belki bu şekilde ayılırdım. Bıkmadan her yolu denedim, sanki birisi işe yarayacaktı.

Yaramadı.

Gözlerimi tekrar kapatıp yavaşça yutkundum ve arkamı döndüm. Dudaklarımdan tek bir cümle çıktı.

"Ben bir şey yapmadım."

Acınası haldeydim. Saatlerdir sürekli bu duruma düşüyordum ve o kadar rahatsız ediciydi ki... Bu birkaç saatte farkına vardığım bazı şeylerden biri de kendimi aslında sevmediğimdi.

Ben, başkalarının yarattığı Sofia'yı sevmiyordum. Asıl kendimi seviyor muydum onu bile bilmiyordum. Ruhumun en derinlerine gömülmüştü o, bulmam neredeyse imkânsızdı.

Acınası halde olduğumu söylemiş miydim?

Kaçacak yerin yok, dedi kafamın içinden bir ses. Gözlerini aç.

Ben bir şey yapmadım, dedim. Hiçbir şeyden kaçmıyorum. Yapmadığım bir hatanın sonucundan korkacak kadar çocuk değilim.

Hak etmediğim bir sonuçtan korkmuyordum ama insanlar beni anlamazdı. Gözleriyle gördükleri her zaman daha önemliydi. Hepsi güdülmeye muhtaç koyunlarken, birini suçlamak söz konusu olduğunda herkes gördüğüne inanıyordu.

Onlar da acınası haldeydi.

Hepimiz acınacak haldeyken, utanmadan birbirimize acıyorduk. İşte bundan nefret ediyordum...

Daha fazla düşünmemeye çalışarak gözlerimi açtım. Karşımda gördüğüm yüzü tanımıyordum, daha önce hiçbir yerde görmediğime emindim. Göz göze geldiğimizde bana kaşlarını çatarak baktığını gördüm. Daisy ve bana sırayla bakıyor, ardından gözlerini odada gezdiriyordu. Öksürmeye başlayana kadar nefesimi tuttuğumu fark etmemiştim bile. Öksürüklerim kesildiğinde derin bir nefes aldım ve gözlerimi yere diktim. Gözlerine bakacak cesareti kendimde bulamıyordum. Benim katil olduğumu sanıyordu.

Ben katil değildim.

"Pekâlâ," diye mırıldandı, ne diyeceğini bilemiyor gibi. "O öldü mü?"

Bakışlarımı yavaşça yukarı kaldırdım ve ağlamamak için dudaklarımı ısırarak kafamı salladım.

"Bunu..." deyip yutkundu. Doğru kelimeleri bulmak için bir süre duraksadı. "Sen mi yaptın?"

Gözlerim dolarken hızla kafamı iki yana salladım.

"Hayır," dedim, hâlâ kafamı iki yana sallarken. "Ben yapmadım. Yemin ederim. Hem o benim arkadaşım. Ben öldürmedim. Ben-" diyordum ki sözümü kesti.

"Hey," deyip eğilerek tek dizini zemine koydu, benimle aynı boya geldiğinde gözlerinde güven veren bir bakış vardı. "Sana inanıyorum."

Kafamı iki yana sallamayı kesip dudaklarımı birbirine bastırdım. "Beni tanımıyorsun bile. İnanmıyorsun, değil mi? Hatta şimdi gidip birine söyleyeceksin. Dinlemiyorlar. Kaç defa anlatmaya çalıştım ama dinlemiyorlar." Gözümden bir damla yaş düştüğünde, "İnanıyorum," dedi. "Gerçekten."

Bir süre ona bakıp doğruyu söyleyip söylemediğini anlamaya çalıştım. Sahiden bana inanıyor gibiydi. İçimde bir umut yeşerdi; biri bana inanıyordu, biri uçakta olanlardan haberdar olacaktı.

Tam yüzümde bir gülümseme oluşacaktı ki durdum.

Ona hiçbir şeyi anlatamazdım. Anlatmamalıydım.

"Git buradan," diye mırıldandım ve kolunu itip benden biraz olsun uzaklaşmasını sağladım ama o dengesini sağlayamayıp düştü. Gülmek ve ağlamak arasında kalarak ona baktım.

Sonra ağladım.

Anlamayarak bana baktı.

"Bana anlatabilirsin, sana yardımcı olurum." diye fısıldadı. Tam elini uzatıp omzuma dokunacaktı ki geri çekildim. O sırada Daisy'ye çarptığımda küçük bir çığlık koptu dudaklarımdan. Gözyaşlarım daha da arttığında hızla ayağa kalkıp kenara çekildim. Sırtımı duvara yaslayıp yavaşça aşağı doğru kaydım ve dizlerimi kendime çekip yüzümü oraya gömdüm. Hıçkırıklarımın ardı arkası kesilmiyordu.

Dakikalarca öylece bekledi. Sahiden yardım etmek istiyor gibiydi ama ben eğer birine anlatırsam, başka birisi ölecekti. Ona hiçbir şey anlatamazdım.

"Bak, eğer sen yaptıy-"

"Hayır!" diye çığlık atarak sözünü kestim. Yüzümü dizlerimden kaldırıp ona baktığımda tüm suratımın kıpkırmızı olduğuna emindim. "Ona ben bir şey yapmadım! Siktir git buradan!"

Sustu ve öylece bana baktı. Bir süre sonra daha da sakinleştiğimde anlatmaya karar verdim. İki kişi olurduk hem, o ise tek kişiydi. İkiye karşı bir. Her zaman daha önde olurduk.

Olanları ona anlattığımda şaşkınlıkla dinlemişti.

"Bu," deyip durdu ve gözlerini odada gezdirdi. "Diyecek söz bulamıyorum. Eğer gerçekten bu uçakta bir katil varsa ve onu bulmamız için notlar bırakıyorsa yapabileceğimiz tek şey, notları takip etmek."

Ayağa kalkıp bana da kalkmam için elini uzattığında aklıma gelen şeyle duraksadım.

"Sen beni nasıl buldun?" dediğimde duraksadı. Anlamayarak bana baktığında içime şüphe tohumları ekilmişti.

Yerden destek alarak ayağa kalkıp onunla karşı karşıya geldiğimde sorgularcasına yüzüne bakıyordum.

"Aslında tuvaleti arıyordum. Sonra birisine sordum, o da burayı tarif etti. Sonra kapıyı açınca seni gördüm işte." dediğinde o kadar samimiydi ki yalan söyleme ihtimalini göz önünde bulunduramadım.

"Peki seni buraya yollayan kimdi?"

"Hostes." dedi omuz silkerek.

"Hostes," diyerek onu tekrar ettim ve gözlerimi ondan çekip tam arkasındaki duvara sabitledim.

Parçaları birleştirmeye çalıştım. Hostesin beni duymamış gibi yapması ve onu bir daha görmemem, bu odaya gelirken asla biriyle karşılaşmamam...

Katil o muydu?

Yine de kafama göre hareket edemezdim. Emin olmam gerekiyordu.

"Beni takip et." diye mırıldanıp yanından geçip gittim. Her şeyin yavaş yavaş kafamda oturmaya başladığını hissediyordum.

GÖKYÜZÜ MEZARLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin