bölüm; on beş | "cambazlar ve yandaşlar"

57 17 136
                                    

bölüm sonu konuşması yerine bölüm başı konuşması yapma kararı aldım tam şu an✍✍

700 olmuşuz... o kadar çabuk oldu ve o kadar beklemiyordum ki tuhaf hissettirdi. ve güzel.

KOCAMAN SARILALIM KIYAMET ÇİÇEKLERİM????

öptüm.

Hayatınızda mutlaka düşünmeden, sadece ana odaklandıktan sonra konuştuğunuz olmuştur. Normal zamanda ne kadar düşünüp mantıklı kararlar alıyorsanız, bu kısacık zaman dilimlerinde de o kadar mantık dışı ve kaçık düşünceler aklınıza gelir, düşünmeden dile getirebilirdiniz. Kimi zaman pişman olur, kimi zaman söylediğiniz için kendinizle gurur duyardınız fakat ben gurur duyulacak bir şey söylediğimi düşünmüyordum. İşin tuhaf yanı, ben kendimi pişman olmuş da hissetmiyordum. İkisi arasındaki ipte cambazlık yapıyor, düşmemek için çabalıyordum ama herhangi bir uca ulaşmak için uğraşmıyordum. Arafta kalmak daha hoşuma gidiyor gibiydi.

Çoğu zaman böyle olurdu.

Net bir insan olamazdım kendi kafamın içinde. Dışarıya verdiğim izlenim tam tersi olsa da içimde olanları bir tek ben bilirdim.

Karşımda bir katil vardı. Birçok insanı öldürmüş, birkaç dakika önce de onların masum olmadığını iddia etmişti.

Onların hiçbirini tanımıyordu.

Çok basitti tanımadığınız birine çamur atmak ya da onun üzerine yüklenmek. Çünkü bir daha karşılaşma ihtimaliniz düşüktü. Çünkü basit olan buydu.

Yerde olan elimi kıpırdatmaya çalıştım, başaramadım. Aldığım nefesler göğüs kafesime saplanıyor gibi hissetsem de nefes almaktan vazgeçemiyordum. Zaten bir insanın nefes almaktan vazgeçmesi demek, ölümü kabullenmesi demektir.

Ben, hem dudaklarım arasından çıkan bir cümleyle ölümü yanıma çekiyor hem de yaşamak için çabalıyordum fakat bu farklıydı. Diğer arafta kalmalarıma benzemiyordu. Onlarda tek birini yapmak zorunda değildim ama bu bambaşkaydı. Birini seçmek zorundaydım, kılıçtan bir yolda cambaz olamazdım. Ayaklarım kesilirdi.

"Ne?" dedi şaşırmış gibi. Bomboş ona baktım.

"Duydun," diye mırıldandım zorlukla. Birden tüm gücüm çekilmiş gibi hissediyordum. Düştüğüm yerden bile kalkamıyordum. "Beni öldür."

Garip garip bana baktı. Ardından, "Kusura bakma," dedi ve güldü. Halime acır gibiydi. "Prensip gereği kendi isteğiyle birini öldürmüyorum."

"İğrençsin." dedim yüzüne bakarak. Gerçekten iğrenç ve mide bulandırıcıydı. Bunu yapmayı nasıl başarıyordu bilmiyordum ama ona ciddi anlamda büyük bir nefret besliyordum ve bu nefret, her geçen saniye daha da büyüyordu.

Yavaşça ve zorlukla doğrulmaya çalıştım. Vücudumdaki tüm kemiklerimin ağrıdığını hissettiğim için bu epey güçtü benim için. Sonra ortamızdaki, ucu beni gösteren bıçağa uzandım. Onu ellerime alıp bakmaya başladığımda karşımdaki adam da ne yaptığımı izliyordu.

Hiçbir şey yapmadım, sadece bıçağa baktım. Ellerimin arasında, kendimi öldürmek için kullanacağım bir araç olarak ne de çirkin duruyordu ama...

Bıçağı kendime daha çok yaklaştırdım.

"Sence en acısızı hangisi olur? Bilek mi kalp mi?" diye sorduğumda bıçağın keskin yüzeyinden kendime bakmayı bırakıp ona döndüm. Bomboş bakışlarla beni izliyordu.

GÖKYÜZÜ MEZARLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin