Merhaba arkadaşlar. Bir önceki bölümde verdiğim sözü tutamıyorum :D Son iki bölüm kaldı demiştim ancak finalden önceki bölümü iki kısma ayırmaya karar verdim. Genellikle kitaplarda, filmlerde sonlara doğru bir koşturma hissi olur. Bu tarz bir his oluşsun istemedim açıkçası. Öyle işte :D Sonuç itibarıyla Işık (İkinci Kısım) ve Final bölümü birlikte gelecek...
Kara-çukur kürenin sığ kıyılarında, yokluğun ve varlığın tekilleştiği o kör, sağır dehlizin eteklerinde, Arş'a açılan kızıl hareli kapının eşiğinde Ruh Bağışlayıcı Kal ve Şekil Verici Fer karşı karşıya gelmişti. Belki aynı anda değildi ama görece zamanda, çalışmayan bir saatin her on iki saatte en az bir defa doğruyu göstermesi misali Arz topraklarında da kader piyonları bir aradaydı.
Yarım dakika birbirlerini süzdü taraflar. Ne Corthus ve ekibi ne de büyücüler ağızlarını açmaya hevesliydi ilk bakışta. Görünenin ötesini arıyor gibiydi her iki taraf da. Ne var ki kimileri için nafile bir çabaydı bu ve büyücülerden iri yarı olan hırlayarak söze girdi. "Fer'in yeni oyuncakları da geldi." Kızıl saçlı kadın da lafa atıldı. "Ne ilksiniz ne de son olacaksınız. Fakat emin olun ki sizlerin de sonu aynı selefleriniz gibi olacak."
Bu ikisinin ortasında duran, Sithis'in gür ışığı altında uzun, siyah saçları ziya ziya parlayan, burnu kemerli, sıska bir adam asasını toprağa sapladı. Bu hareket diğer ikisinin dilini, usturuplu biçimde gerisin geri yuvalarına sokmuştu.
"Bu alicenaplıktan yoksun, mütecaviz karşılamamızı affedin. Ben Ptahshepses..." dedi adam ve sırasıyla diğerlerini de tanıttı. "Hiçbir olayı ciddiye alamayan dostum Trukhanas ve sizi ayaklarınızın altındaki toprağa mıhlamaya hevesli olan çırağım Kerah adına sizlerden özür diliyorum."
Çatılmış kaşlarıyla Gaius ve Flora'ya baktı Corthus. Diğer ikisinin saldırgan tavırlarına elbette bir cevabı vardı lakin kendini Ptahshepses diye tanıtan büyücünün bu nazik sözlerine herhangi bir karşılık veremiyordu.
Tekinsiz bir adım atan Gaius'un bir sözü vardı ama. "Ne için geldiğimizi biliyorsunuz... Öyleyse bu konuşmayı neden yapıyoruz? Çünkü istediğiniz bir şey var, öyle değil mi?"
Büyücü nazikçe gülümsedi. "Harcını görüyorum..." dedi Gaius'a. "Dürüst, temkinli fakat hesapçı... Bir adım ötesi senin için kâfi değil... Arz senin için bir satranç tahtası gibi adeta... Bunun bir oyun olmadığını anlarsan tüm Arz'ı fethedebilirsin. " Bu defa bakışlarını Flora'ya çevirdi büyücü. "Harcını görüyorum..." dedi, manalı bir tınıda. Gülümseyişi nezaketten yoksun, melun bir kıvrımla bozulmuştu. "Harcını görüyorum; doğuştan bir lider ancak incelikten yoksun şekilde tasarlanmış bir yapbozun parçaları kadar uyumsuz... Bile isteye dağılmış bir yücelik... Eğer kim olduğunu kabullenirsen tüm benliğini fethedebilirsin." Ardı sıra meraklı bir bakış attı Corthus'a. "Harcını görüyorum... Zorla tahta çıkarılmış bir lejyoner... Tahtsız bir kral belki... Her şeye hâkim olabilecek ne yazık ki asla huzur bulamayacak bir yetim... Dostlarına güvenebilirsen Arş'ın tüm katlarını fethedebilecek bir fatih olabilirsin."
Tüm bu konuşmayı sabırla dinlemişti Corthus. "Gövde gösterin ne zaman sona erecek diye merak ediyordum. Sonuç itibarıyla kim olduğumuzu ve neler yapabileceğimizi biliyorsun." dedi, kendinden beklenilmeyecek bir hazımla. Flora'nın ise yüreği ağzına gelmişti. Sırtındaki buz gibi teri hissediyordu. Fısıltıları işitmek, büyücüler arasında oldukça nadir bir yetenekti. Şaman büyücü kutlu Umay, bu nadir büyücülerden biriydi ve yanıla yakıla gizlediği kimliğini öğrenmişti. Eğer bu lanet büyücünün bu sözleri bir laf cambazlığı değil de bu nadir ve kıymetli yeteneğin bir göstergesi ise Flora, tek kelimeyle sıçmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IŞIK MÜRİDİ (TAMAMLANDI)
FantasyMetal ayakları benek benek kabarmış, paslı bir ranzada yatan mahkûm, tavanın köşesini, iki taş duvarın kesiştiği yeri yuvalamış bir örümceği izliyordu. Tel tel, ipeksi ağın kıvrımlarında gezinen bu kırmızı benekli yaratık bir hayli açık seçikti. Zir...