Son on dakikasına yetişebildiğim dersten çıkıp seri adımlarla okulun büyük kapısının olduğu yeri buldum.
Etrafıma bakınırken, omzuma birinin temas etmesiyle irkilip arkama döndüm. Gece, şaşkın gözleriyle ve gülümseyen ifadesiyle yüzümü inceliyordu.
"Ne oldu Yağmur?" dedi, sesindeki komik tınıyla. Kendime gelmek için kafamı sağa sola sallayıp konuşmaya başladım.
"Korktum sanırım. Buradan gelmeni beklemiyordum da..." söylediklerime gülümsemekle yetindi.
Okuldan çıkıp, dar sokaklara doğru yürümeye başladığımızda daha öncelerden anımsadığım bir koku geldi burnuma. Biraz, Gece'ye yaklaşıp derin bir nefes aldım burnumdan, kokuyu anımsamak için. Bu koku, o kokuydu. Erkeksi, karizmatik, bir o kadar da naif kokuyu ciğerlerime gönderirken, Gece durup konuşmaya başladı.
"Pardon Yağmur, bölüyorum ama, tam olarak ne yapıyorsun?" sorusuna ne diyeceğimi bilemeyip, zıplaya zıplaya ilerlemeye başladım. Seri adımlarla arkamdan gelip konuşmaya devam etti.
"Yağmur, bir şey sorduğumu hatırlıyorum ama...?" gülerek, arkamı dönüp konuşmaya başladım.
"Kokun, hoşuma gitti de ondan yani, hoşmuş yani, sevdim yani, ondan dolayı..."
Sakızı çiğnemeye başladığında, ağzında sakız olduğunu yeni fark ettim. Gülümsedi ve her kızı etkileyecek türden sesiyle konuşmaya başladı.
"Anladım, yani... Aslında, senin de konun çok güzel, yani güzel. İnsan koklasa, sonsuza dek koklayabilir... Güzel yani işte..."
Yandan bir gülümseme atarak yürümeye devam ettim. Benim hizama geldiğinde, Özlem'in koluma girdiği gibi, koluma girip konuştu.
"Dostcum, nerede grafiti yapıyoruz? Çünkü, benim ayaklarım ağrımaya başladı da... Ondan şey ettim."
Bunu, boş bir duvarın önünden geçerken söylemesi iyi oldu. Durup "Burada..." diye fısıldadım.
Duvarın önüne gelir gelmez çantasındaki sprey boyaları çıkarttı. Elime herhangi birini alıp grafitiye başladım.
Grafitiyi yapmaya çalışıyordum, ama bana engel olan bir şeyler vardı. Oflayarak, yere çömelip sprey boyayı bıraktım yere. Gece de benimle birlikte çöktü yere.
"Ne oldu Yağmur? Sıkıldıysan bırakalım." kafamı olumsuzca sallayarak yanıtladım onu. "E o zaman sorun ne Yağmur?" dedi endişeli sesiyle.
Derin bir iç çekerek cevap verdim. "Sen müziksiz grafiti yapabiliyor musun? Ne bileyim yani... Garip..."
Kafasını sallayarak "Müziksiz ben de yapamıyorum, o zaman açalım bir şeyler." dedi bir yandan da telefonunu çıkarırken.
Telefonunu incelerken, yüzüme bakmadan benimle konuşmaya başladı. "Ne açayım? Nasıl şarkılar ilham veriyor ki sana?"
"Fark etmez," diyebildim sadece tek düze bir sesle. Kafasını onaylarcasına sallayıp bir müzik açtı. Bilmediğim bir melodiye sahipti. Telefonu duvarın kenarına koyup sprey boyayı eline aldı.
"Hadi Yağmur..." dedi ikaz eden bir ses tonuyla. Ayağa kalkıp ben de aldım sprey boyayı elime. Şarkı bitip başka bir parçaya geçerken "Şarkının ve sanatçının adı ne?" dedim. Ciddi bir ifadeyle cevap verdi, "Üçsıfırbeş'ten Tanıdık Yabancı..."
Grafitinin sonunda ortaya; Deniz, onun üzerinde yıldızlar ve gece, ortasında da dağınık bir biçimde 3:05 yazısı çıktı.
İlk önce keyifli bir biçimde duvara bakıp ardından aynı ifadeyle Gece'ye baktım. Onun yüzünde de aynı ifadeden vardı. "Yağmur, çok güzel olmadı mı ama?" dedi heyecanla. Gülümseyerek, aynı zamanda da başımı sallayarak onayladım onu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAĞMUR GECESİ
Teen FictionPeşime takılan adamdan topallaya topallaya ne kadar hızlı olabilirse o kadar hızlı kaçıyordum. İzimi kaybettirmek için dar bir sokağa girdim. En sevdiğim şeyler tam tepemdeyken korkudan ölecek raddeye gelmiştim. Yağmur ve gece, tam üstümdele...