....
"Canın acıyor mu Yağmur?"
Bir ses geliyordu derinlerden, simasını seçemediğim...
"Çok canım yanıyor. Bacağım-"
İç çekerek konuşurken kelimelerimi boğazıma dizdi.
"Fiziksel olarak demiyorum Yağmur! Gerçekten canın yanıyor mu?"
Boğazımdaki yumru kat be kat artarken gözyaşlarım benden izinsiz çehremde süzülüyorlardı.
"Çok canım yanıyor. O kadar çok yanıyor ki... Anlatamam işte!"
"Yağmur!"
"Yağmur!"
Gördüğüm rüyamdan uyandığımda, babaannemin bana endişeli gözlerle baktığını görmemle toparlanmaya başladım. Arabadan indiğimde yeni yeni kavrıyordum eve geldiğimizi. Babaannem yanıma geldiğinde, telaşla bakıp konuşmaya başladı, "Yağmur, kızım noldu? Bir şeyler sayıklıyordun uykunda.". Başımdan savarcasına, "Yok bir şey babaanne, rüya görmüşümdür sadece. Başka bir açıklaması yok yani!" deyip hızlıca bizim kata çıktım. Eve girip sıcak bir duş hediye ettim kendime.
10 Gün Sonra
Yine bir gece, yine bir yağmur... Gidiyorduk İzmir'e. Hastaneye vardığımızda, bildiğim yolu olabildiğince hızla geçtim. Üçüncü kattan, yani Dermatoloji bölümünün olduğu kattan, Dermatoloji bölümüne sıra alarak beklemeye başladık. Tabii ki ayakta bekliyorduk.Nihayet mesai başlayıp sıra bize geldi. Kapıyı çalıp içeri girdiğimde doktor, "Yağmur, hoş geldin. Uzat bacağını bakalım şöyle!" dedi ciddi bir ses ifadesiyle.
Uzun boylu, yaşına göre bir hayli karizmatik doktor, yaranın olduğu yere ışık tutup dikkatlice bakmaya başladı. Sıkkınlıkla kafasını sallayıp konuşmaya başladı, "Sanırım bu böyle olmayacak Yağmur! O yaranın üzerini alacağım. Sakin ol, tamam mı?", sonlara doğru endişe tonu da eklenmişti sesine. Onaylarcasına başımı sallayıp doktorun ne yaptığına bakıyordum.
Eldiveni değiştirip neşter ucu aldı eline, bir de tüp. Doktor başıma gelip yavaş yavaş ayağıma ilerledi. Babaannem, ne kadar bakmamı söylese de ben dediğine uymayıp bakıyordum. Doktor hiç uyuşturmadan aldı üzerindeki parçayı, daha sonrasında küçük çaplı bir pansuman yaptı. Ne yapmamı söylerken doktoru dinliyordum ama zorlanarak.
Doktorun odasından çıktığımızda, şansımıza bir yer boştu oturmak için. Her yer kapkara olmuş, sesler kulağıma uğultulu geliyordu. Babaannem bana bir şeyler söylüyordu, ama ben duyamıyordum. Elime bir su şişesi verdi sonra. Yavaş yavaş suyu içerken her şey normale dönüyordu.
Kendimi iyi hissettiğimde, ayağa kalkmaya yeltendiğimde babaannem durdurdu. "Otur biraz, kendine gel!", endişeli çıkan sesine karşılık, kendimden emin bir sesle konuşmaya başladım, "İyiyim ben, açlıktan ve acıdan olmuş olacaktır. Bir şeyler yediğimizde elbette geçecektir."
Eve vardığımızda saat, öğlen üçü gösteriyordu. Bir duş aldıktan sonra topallayarak odama vardım. Hastaneden gelirken, aldığımız pansuman malzemelerini çıkartıp oturdum yere. Bacağıma zorlanarak, pansuman yaptıktan sonra ayaklarımın altına destek koyarak uzanmaya başladım yatağımda.
Acımla baş başa kalmış dinlenirken odaya annem girdi. Yatağım kenarına oturup bakmaya başladı yaramın olduğu yere. Neden bakıyordu ki? Kapalıydı zaten yara.
"Kızım, niye buradasın? Gelsene içeriye!", dedi annem naif bir ses tonuyla. Kısa, sarı saçlarımı kulağımın arkasına geçirip konuşmaya başladım. "Babam-", bir kelime etmişken annem durdurdu beni. "Baban işe gitti Yağmur. Hadi, gel!"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAĞMUR GECESİ
Teen FictionPeşime takılan adamdan topallaya topallaya ne kadar hızlı olabilirse o kadar hızlı kaçıyordum. İzimi kaybettirmek için dar bir sokağa girdim. En sevdiğim şeyler tam tepemdeyken korkudan ölecek raddeye gelmiştim. Yağmur ve gece, tam üstümdele...