Annem hep küçüklük fotoğraflarımı gösterip 'Baban, sen küçükken hep seni parklara götürürdü, hep gezerdiniz.' derdi. Ah anne be! Keşke küçük kalsaydım... Küçük kalsaydım da babam beni sevseydi...
....
Sabah babamın bir defa seslenmesiyle uyandım. Dün akşam babamın dedikleri aklıma gelince saçma duygularla tekrardan baş başa kaldım.
Yüzümü yıkamış, salak salak yatağın üzerinde oturup, süzünürken anne terörü başladı. "Yağmur, kız kalksana! Hastaneye deden mi gidecek?!", bağırırken bir yandan da dolabımdan kıyafet çıkarıyordu bana. "Valla dedem kesin hastanededir anne. Maşallah hastaneden çıktığı yok zaten.", gözlerimi kısarak, iğneleyici bir şekilde söylediklerimin üzerine annem tam terliğine uzanacakken kendini düzeltti. "Dua et sen, ayağında yara var. Yoksa seni benzetirdim." Annem odadan çıkacakken tekrar sinir bozucu bir biçimde konuşmaya başladım. "Neye benzetecektin anne?", sinirli bir biçimde arkasını dönüp ellerini beline yerleştirdi. "Seni gerçekten döverim Yağmur!" deyip çıktı odadan.
Annem odadan çıkınca, kendi kendime gülüp eğlendim kendimce. Annemin çıkardığı siyah-mavi eşofman takımlarını giydim. Kestane rengi saçlarımı da sıkıca tepeden at kuyruğu yaptım. Küçük bir çantanın içine, doktorun dün verdiği ilacı ve kimliğimi filan koyup kapattım fermuarını. Odamın kapısının arkasındaki askılıkta asılı olan, lacivert montumu alıp, çıkacakken ayaklarımın çıplak olduğunu fark ettim. Elimle alnıma vurup dolabımın alt tarafında kalan çorap çekmeceme doğru çömeldim. Kışlık, siyah bir çorap alıp geçirdim ayağıma. Montumu üzerime geçirip çantamı aldıktan sonra çıktım odamdan.
Oturma odasına geçecekken babamın, kapıdan çıktığını gördüm. Birden telaşlanıp hızlıca ayakkabılarımı giydim. Bir alt kattan geçerken babaannemin de evinden çıktığını gördüm. Duraksayarak konuşmaya başladım, "Sen nereye kız?" kapısını kilitlerken bana cevap verdi bir yandan da "Sizinle hastaneye geleceğim.". Beraber merdivenlerden inerken soru sormaya devam ediyordum, "E babamla gidiyoruz işte..." dedim sorarcasına. Bıkmış bir ifadeyle cevap verdi, "Babanın hastaneye adımını bile atacağını sanmıyorum Yağmur! Onun için devam et bakalım!"
Apartmandan çıkıp hızlıca arabaya bindik. Kısa ve sessiz bir yolculuğun ardından hastaneye vardık. Araba durduğu gibi arabadan indiğim için, babaannemle babamın arabanın içinde ne konuştuklarını duyamıyordum. Babaannem de inince arabadan hastane binasına girdik. Sekreterlerden çocuk doktoruna sıra aldıktan sonra çocuk polikliniğine doğru ilerledik.
Uzun bir beklemenin ardından doktorun yanına girebildik. Şikayetimi sorunca tek tek anlatmaya başladım. Bacaklarımı muayene ettikten sonra da koltuğuna oturup konuşmaya başladı,"Sana birkaç tahlil isteyeceğim, bazı şeylerden emin olmak için." diyerek, sekterine bir şeyler yazdırdıktan sonra kağıdı bize verdiler. Kağıdı alıp odadan çıktık.
"Babaanne, önemli bir şey var mıdır?" dedim, tedirginliğimi sesime yansıtmamaya çalışarak. Babaannem koluma girip konuşmaya başladı, "Merak etme kızım sen, her şeyin hayırlısı olur."
Kan alma yerine geldiğimizde sıra alıp beklemeye başladık. Oturacak hiçbir yer olmadığı için ayakta duruyordum ve bu bana acı olarak geri dönüyordu. Çok beklemeden sıra bana gelmişti. Hızlıca kan alma odasına geçip oturmam gereken koltuğa oturdum. Kolumu uzatıp hemşirenin işini yapmasını bekledim. Dört tüp kan alındıktan sonra hemşire, iğnenin çıktığı yere pamuk koyup gönderdi beni.
.....
Tahlil vermemin ardından dört, beş saat geçti. Doktorun, odasının önünde sırayı bekliyorduk. Sonunda sıra bize gelince, kapıyı çalıp içeri girdik. Doktor, "Yağmur Alkan?" diyerek, onay isteyince başımı salladım onaylarcasına. Bilgisayar ekranından sonuçlara bakıp tekrardan bilgisayar ekranına onaylamaz bakışlar attı. Doktora bir şey soracakken, bana dönüp konuşmaya başladı, "Yapamadığımız testler var, araştırma hastanesine gitmeniz gerekiyor, büyük ihtimalle doktorun vereceği tedavi uzanmaktır.". Yaptığı açıklamaya karşı, üzülmekle sevinmek arasında gidip geliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAĞMUR GECESİ
Teen FictionPeşime takılan adamdan topallaya topallaya ne kadar hızlı olabilirse o kadar hızlı kaçıyordum. İzimi kaybettirmek için dar bir sokağa girdim. En sevdiğim şeyler tam tepemdeyken korkudan ölecek raddeye gelmiştim. Yağmur ve gece, tam üstümdele...