Yakalanmak

1.1K 106 27
                                    

Namjoon yorucu bir hafta geçirmişti. Ve şimdi koltukta kucağında Yoongi ile güzel bir film izliyorlardı. Yoongi bu aralar fazla yorgundu. Sürekli uyuyarak geçiriyordu zamanını. Her ne kadar Namjoon onun için endişelense de Yoongi doktorla görüştüğünü ve bir şeyi olmadığını söylemişti.

Gelen arama ile rahatları bozuldu.
Yine Seokjin arıyordu.

Namjoon bu sefer açmak zorundaydı.
Yoongi'yi kucağından dikkatlice indirdi. Bebeği çoktan uykuya dalmıştı. Mutfağa gidip telefonu cevapladı.

"Yine ne var?"

Seokjin son günlerde en çok kullandığı cümleyi kullandı.

"Acil buraya gelmen gerekiyor."

Namjoon bıkkınlıkla nefes verdi. Bir rahat durmuyorlardı. Mafyaların bile bir tatile hakkı yok muydu?

Koltukta uyuyan güzel bebeğinin üzerine bir battaniye örttü. Keşke ömrünün geri kalanını huzurlu bebeğini izleyerek geçirebilseydi. Ona eğilip "Küçük bir işim çıktı hemen dönüyorum bebeğim seni seviyorum." diye fısıldadı ve doğruldu. Aşkına onu sevdiğini defalarca söylemek artık Namjoon'un en çok keyif aldığı şeylerden biri olmuştu. Yoongi'ye sahip olurken kulağına her saniye onu ne kadar çok sevdiğini söylemeyi alışkanlık haline getirmişti.

Şimdi çıkmak zorundaydı ama fazla geç kalmayacaktı zaten, Seokjin'in derdini öğrenir öğrenmez eve geri dönecekti.

Hızlıca ceketini alıp dışarı çıktı. Şöföre ihtiyaç duymadan kendisi arabayı kullanarak mekanına doğru sürdü. Oraya ulaştığında Seokjin'i dışarda kendisini beklerken görmeyi beklemiyordu.

"Ne oldu bu saatte?"

Seokjin onu omzundan sıkıca tuttu.
"Gel benimle."

İçeri girdiğinde elleri, ayakları bağlı bir adam yerde yatıyordu. "Bu kim?" diye sordu Namjoon meraksız bir ifadeyle. Bu tür manzaralar görmeye bünyesi alışmıştı.

"Anne ve babanın tetikçisi."

Namjoon gözlerini adamın üstünden alamadı. Bu zavallı mı almıştı onları Namjoon'dan?
"Nerden buldunuz bunu?"

Seokjin anlatmaya başladı. "Sehun'un yerine geçen alfadan barış çubuğu. Paketleyip göndermişler."

Namjoon şaşırdı. Böyle bir şeyi beklemiyordu.
Bu adam onun ailesini elinden almıştı. Şimdi yerde kurbanlık koyun gibi aciz bir şekilde sürünen bu betaya öfke bile duymuyordu. Basit bir tetikçiydi bu adam. Emir ne ise onu uygulamıştı. Asıl cezalandırması gerekenleri rahat bırakıp, bu adama gücü yeteceği için tüm öfkesini ondan çıkarmayı iki yüzlülük olarak görüyordu.
Namjoon karaktersiz bir herif değildi. Min'lere hem bir şey yapmamış hem de oğullarını alıp kendisine eş yapmıştı. Şimdi kalkıp bu adama işkence etmek ancak yüzsüzlük olurdu. Kafasına sıkıp kurtulmak en iyisiydi.

"Konuştu mu?"

Seokjin gururlu bir ifadeyle cevapladı.
"Hem de nasıl, bülbül gibi öttü. Emiri veren Yoongi'nin abisiymiş."

Namjoon duymak istemediği gerçekle yüzleşmekten nefret etti. İçten içe ailesinin katillerinin bir başkası çıkması için dua etmişti ve çirkin gerçek yüzüne bir tokat gibi tekrar çarpmıştı.

"Kafasına sıkın, atın bir yere." dedi buz gibi bir sesle. Bir saniye bile kaybetmek istemiyordu.
Adam onun emrini duyar duymaz kıvranıp yalvarmaya başladı. Namjoon onun yalvarışlarına tabiki kulak tıkayacaktı ta ki onun son cümlesini duyana kadar.
"Lütfen hasta bir çocuğun var onun için yaptım."
Namjoon yerdeki adamı tutup kaldıran korumalarını durdurdu.

Don't shoot me +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin