Tek kural

1.9K 168 10
                                    

Namjoon Seokjin ve adamlarıyla yaptığı uzun toplantıdan sonra oldukça yorgundu. Kim Taehyung denilen herifi bir an önce bulması ve herkesin önünde cezalandırması gerekiyordu.
Akşamın geç saatlerine kadar adamlarının başında durdu. Sokakta varlığını hissettirmesi lazımdı, kimseye ona isyan çıkartabilecek fırsatı veremezdi.

Zaman geçtikçe işler birikiyor Namjoon çetenin içindeki sorunlarla oyalanıyordu. Uzun süre rapor dinledikten sonra vermesi gereken kararları verdi. Düzeni korumak için bir çok kuralı sıkılaştırdı. Ondan habersiz kimsenin nefes bile almasına izin vermeyecekti. Özellikle de artık koruması gereken bir başkası varken.

Seokjin Namjoon'un omuzuna dokundu. Namjoon uyukladığının farkında değildi. Hemen kendini toparladı. Üstünü düzeltti.
"Hadi evine dön artık, saat sabahın 4'ü."

Namjoon ceketini kaptıktan sonra arabasının yolunu tuttu. Eve vardığında Yoongi'yi uyandırmamak için kendi anahtarını kullandı.
Evin içi sessiz ve karanlıktı. Yoongi'nin çoktan uyuduğunu anladı. Ama mutfaktan güzel kokular geliyordu. Gidip baktığında yüreği acı ile sızladı. Yoongi onun için yemek masası hazırlamış ama Namjoon gelmemişti.
Kafasına hafifçe vurarak salona geçti. Yoongi koltukta iki büklüm bir şekilde uyuya kalmıştı.
Namjoon ona uzanıp başını öptükten sonra narin bir çiçeği tutar gibi kucağına aldı.
Hala uykusunu bozmayan bebeğini yatak odasına taşıdı. Yoongi masum bir şekilde uyurken Namjoon onun güzel yüzünü izliyordu.
Yoongi yemek hazırladıysa neden ona erken gelmesi için mesaj atmamıştı?
Sabah soğuk davrandığı için çekinmiş miydi?
Yoongi ile konuşması gereken çok şey vardi.
Onun sıcacık bedenini kollarının arasına aldı ve kokusunu çekerek uykuya daldı.

Yoongi uyandığında koltukta olmadığını fark etti. Namjoon gerçekten geç saatte gelmiş olmalıydı.
Gözlerini açıp etrafa baktığında Namjoon'un gülümseyerek kendisini izlediğini gördü.
Utanarak gülümsedi. Namjoon uzanıp yanağını öptü. "Özür dilerim Yoongi. Dün gece çok geç geldim. Neden bana mesaj atmadın?"

Yoongi ne diyeceğini bilemiyordu. Onu sıkmaktan korkmuştu. "Önemli işlerin olduğunu düşündüm."
Namjoon Yoongi'nin dudaklarına bir öpücük kondururken fısıldadı "hiç bir şey senden önemli değil."

Birlikte hazırlandıktan sonra mutfağa geçtikler. Yoongi hevesle krep yapacağını söyledi. Namjoonda tezgaha yaslanmış bir şekilde onu izlemeye koyuldu. Çok fazla zamanı yoktu, tekrar adamların başına geçmesi gerekiyordu. Ama Yoongi ile kahvaltı yapmadan evden çıkmayacaktı.
Neşeli bir şekilde kahvaltı ettiler. Yoongi tekrar çalışmak istediğini söyledi. Evleri hazır olunca kendisine bir atölye kuracaktı. Namjoon onu destekleyerek heyecanla beklediğini söyledi.
Havadan sudan konuşurken Namjoon'a yine adamların kapısında beklediğine dair mesaj geldi.

"Benim çıkmam lazım artık. Ama söz veriyorum seni bu akşam yemeğe çıkartacağım olur mu?"

Yoongi kabul ettikten sonra onu kapıya kadar yolcu etti. Evden çıkmadan omegasını derin bir şekilde öpen Namjoon güne güzel başlamıştı.

Günler bu şekilde sakin geçerken bir kaç hafta geride kalmıştı bile. Namjoon ve Yoongi artık yeni evlerine geçmeye hazırlardı. Eşyaları başka bir araçla evlerine gönderilmişti. Bu süreçte Yoongi'nin kendisinin varlığına alışması için ilişkiye girmemişlerdi. Namjoon onu zorlamak istemiyordu.
Onlar da kendi arabalarıyla yeni evlerine gidiyorlardı. 
Namjoon'un neşeli sesi Yoongi'yi daldığı düşüncelerden kurtardı.
"Sana bir sürprizim var evinize geçtiğimizde."
Yoongi mutluydu. Namjoon ile günler çok güzel geçiyordu. Ama bu büyünün bozulmasından da korkuyordu.
"Nedir?" Namjoon'un keyifli olduğu her halinden belliydi. 
"Sürpriz dedim ya"

Yoongi evin ön bahçesine geldiklerinde huzurla gülümsedi. Bahçeleri gerçekten çok güzeldi. Yoongi her gün bu bahçeyle ilgilenebilir, burda güzel resimler çizebilirdi.

İçeri geçtiklerinde mobilyalar genç omeganın istediği gibi değiştirilmiş ve hazırlanmıştı bile.
"Beğendin mi?"
"Evet." dedi Yoongi, çok beğenmişti. Burası artık onun yaşayacacığı yuva olacaktı.

Namjoon onun elinden tuttu. "Gel benimle." dedi.
Birlikte koridoru geçtiler ve evin sağ bölmesinde ki bir odaya geçtiler. Orası normalde spor odası olarak kullanılıcaktı. Ama Namjoon o odayı bir resim atölyesine çevirmişti. Odanın bir duvarı boydan boya camdı ve hemen arka bahçeye açılan bir kapıya bağlıydı. Dışarının bütün ışığı ve manzarası odayı kaplıyordu.
Yoongi hayranlıkla baktı. Tuval setleri, renkli renkli fırçalar, boyalar, bezler her şey düzenlenmiş, ışıl ışıl parlıyordu.
Yoongi alphasının boynuna atladı bu güzel sürprizi için.
"Namjoon! Çok teşekkür ederim !"
Namjoon kollarını ona sararak "Evde sıkılmanı istemiyorum." dedi.

Yoongi eşyalarını kontrol ederken hepsinin en iyi kalite ürünler olduğunu gördü.
"Hadi içeri geçelim ve bu evdeki ilk yemeğimizi yiyelim." dedi Namjoon karnının guruldamasını duyarak.
Yoongi başını sakladıktan sonra Namjoon bir şeyler sipariş etti ve oturup yemeklerinin gelmesini beklemeye başladılar. Yemekleri geldiğinde ikisi de çok acıkmıştı.

"Namjoon bir şey sorabilir miyim?"
Namjoon ağzı dolu olduğu için yutkunup cevap verdi. "Tabi."

Yoongi tırnaklarıyla oynadı. Çok endişeli gözüküyordu. Sorusunu sormaya cesaret edemiyordu. Sonra derin bir nefes alıp bir çırpıda sordu. Çünkü bu soru aklını karıştırıyordu.
"Ben bir daha evden çıkamayacak mıyım?"

Namjoon kaşlarını kaldırdı, şaşırmıştı.
"Seni sürekli yemek yemeye ve ya gezmeye götürüyorum ya? Gitmek istediğin bir yer olursa bana söyle. İstediğin yere gidebiliriz."

Yoongi yutkundu.
"Hayır. Ben. Ben tek başıma çıkamaz mıyım? Arkadaşlarımla buluşamaz mıyım mesela?"

Namjoon tabi ki onun gözünün önünden ayrılmasını istemiyordu. Ama bunun çok büyük bir eziyet olacağının farkındaydı. Ve bu şekilde sağlıklı bir ilişki kuramazlardı. Yoongi'nin ondan ayrı bir hayatı vardı.
"Tabi ki dilediğin gibi çıkabilirsin bebeğim. Ama yanında her zaman güvendiğim adamlarım olmak zorunda. Benim olduğun için sana zarar vermek isteyecek düşmanlarım olacaktır. Başına bir şey gelmesine izin veremem anlıyorsun değil mi?"

Yoongi rahatlamıştı. Kapana kısılı kalmış gibi hissetmek istemiyordu. Namjoon'un onun özgürlüğüne ve bir birey olarak kendi isteklerine saygı duyması çok önemliydi. Güvenlik tedbirlerini anlıyordu, sonuçta o da bu dünyada büyümüştü.

"Tamam." dedi sevimlice "Teşekkür ederim."

Namjoon onun sırtını okşayarak konuştu. "Bunun için bana teşekkür etmene gerek yok Yoongi. Sana asla zarar vermeyeceğimi söylemiştim. Bu psikolojik anlamda da geçerli."
Yoongi bunu biliyordu. Namjoon iyi bir alphaydı.
"Anladım. Ben yine de anlayışlı olduğun için mutluyum."

Namjoon birazcık ciddileşerek ona uyması gereken tek kuralı hatırlattı. "Tek bir yasak var Yoongi. Uymanı istediğim tek bir kural."
Yoongi onun ne söyleyeceğini biliyordu ama yine de umut etti.
"Asla ailenle görüşmek yok. Telefonla olsa bile. Asla Min ailesinden hiç kimseyle görüşmeni, onlardan haber almanı, onlara haber vermeni istemiyorum anladın mı?"
Yoongi sadece başını salladı. Ne diyebilirdi ki? Ailesini şimdiden çok özlemişti ama Namjoon'a karşı gelmeyi istemiyordu. Namjoon onun ne kadar hayal kırıklığına uğradığını hissedebiliyordu. "Senin artık tek ailen benim Yoongi. Benim ailemin katilleriyle iletişime geçmene izin veremem."

Don't shoot me +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin