Geriye kalan parçalar

1.9K 104 63
                                    

Yoongi gözlerini açtığında terden sırılsıklam olmuştu. Bütün ciğerini doldurarak çığlık attı. Korku ile etrafına baktı. Karanlıktan bir şey göremiyordu. Kalbinin sesli atışları kulaklarında patlıyordu sanki.

Neredeydi?

Bedenini kontrol etmek istedi ama titrediği için bunu başaramadı. Sinir sistemi boşaldı ve kriz geçirir gibi hıçkırıklar içinde ağlamaya başladı. Gözleri yanıyor, burnundan nefes alamıyordu. Genzi acı içinde yanmaya başladı.

Yoongi bulunduğu odanın kapısı açıldığında kafasını kaldırmadı. Giren kişiyi de görmedi.

Sırtının okşandığını ve birinin ona sarılmaya çalıştığını hissediyordu. Ne karşı koyacak ne de etrafa bakacak kadar kendinde değildi. Sadece göz yaşlarını boşaltıyor ve Namjoon için ağlamaktan başka bir şey yapamıyordu.

"Geçti. Şşşş tamam bitti."

Yoongi şefkatle konuşan adama doğru yaslandığında girdiği krizden kurtulmaya çalışıyordu. Omuzları sallanarak girdiği ağlama krizinin geçmesini bekledi. Adam bu sırada ona bir bardak su getirdi ve dikkat ederek içirmeye çalıştı. Zorlukla yutkunan Yoongi gözlerinden yaş akıtmaya ve korkudan titremeye devam etti.

"Sakin ol, iyisin, güvendesin."

Saçlarının üzerinde ki el başını okşamaya başladığında biraz olsun nefes alabilmişti. Aynı adamın bir peçete ile onun göz yaşlarını ve burnunu sildiğini farkedecek kadar bile kendinde değildi.
Uzun bir süre karanlıkta, gözlerini bile açmaya cesaret edemeden ağlamaya devam etti. Gözlerini açıp ne hale geldiğini görmekten korkuyordu. Yüzünü görmekten korkuyordu.

"Özür dilerim! Çok özür dilerim!" hıçkırıkları arasında özür dilemeye devam etti. Affedilmeyi hak etmiyordu ama çok pişman olmuştu. Keşke zamanında af dileseydi. Keşke geriye dönebilseydi.

Geçmişe dönüp yaptığı hataları çok geç olmadan düzeltebilseydi.

Dakikalar sonra hıçkırıkları sessiz göz yaşlarına dönüştüğünde ağlamaktan şişen göz kapaklarını aralamayı başardı.

Gece lambası yanıyordu.

Kendi yatak odasındaydı.

Namjoon yanı başındaydı ve onu sakinleştirmeye çalışıyordu.

Yoongi göz yaşları ile adamın gömleğini ıslattığını fark etti.

Dehşet ile geri çekildi. "Sakın yaklaşma bana!"

Namjoon anlayışla ona baktı. Fakat gözleri hüzün doluydu.

"Kabus gördün Yoongi, sadece bir kabus."

Yoongi kendisine baktı. Hiç bir yeri kanamıyordu. Eli ile yüzünü kontrol etti. Hiç bir yarası yoktu. Uyurken bile çıkarmadığı yüzüğü parmağında parlamaya devam ediyordu.

Yoongi tuttuğu nefesi derin bir şekilde verdi. Gördüklerinin kabus olmasının verdiği rahatlamayla kendini tutamayıp Namjoon'un üzerine atladı. Onun boynuna sıkı sıkı sarılıp bu sefer deşarj olarak ağlamaya devam etti.
"Berbat bir kabustu, çok gerçekçiydi Namjoon çok korktum, çok kötüydü! İğrençti!"
Her şeyin bir kabus olması Yoongi'ye bir mucize gibi geliyordu. Hayatında ki en büyük korkuyu yaşamıştı ve hâlâ etkisindeydi.

Namjoon kollarını ona sardı. Sakinleştirmek ister gibi kısık sesle konuşuyordu. "Geçti Yoongi, geçti artık." Elleri Yoongi'nin sırtından bir saniye bile ayrılmadı.

Yoongi ondan uzaklaşarak elinin tersi ile gözlerini sildi. Gözleri çok acımaya başlamıştı.
Namjoon'un endişeli yüzünü idrak etmeye başladıktan sonra panikle açıklama yapmaya çalıştı.
"Sana anlatmam gereken çok önemli şeyler var!"
Namjoon'un gözlerinde ki hüzün neler olduğunu ele veriyordu. "Biliyorsun öyle değil mi?" dedi yüzünü eğerek. Anlamıştı, Namjoon öğrenmişti.

Don't shoot me +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin