delipiyanist1 'e ithaf edilmiştir.
Durmuştu
Zaman durmuştu.
Nehir için kum taneleri akmak bilmiyordu. Gördüğü gözler ilk defa duyduğu kelimeleri destekliyordu.
Artık gözlerde mi yalan söylemeye başlamıştı?
"Ce-cesur sen ne diyorsun? Sen ne saçmalıyorsun" duyduğu kelimeleri idrak etmek istemiyordu. Daha doğrusu edemiyordu.
"Özür dilerim Nehir" durmuştu Cesur, kalbinden geçenler ile aklından geçenler bir değildi. Nehir'e karşı her zaman kalbini dinleyen adam bu sefer aklını dinlemeyi kabullenmişti.
"Benim için Irmak'tan bir farkın yok ar-" söylediği sözler, Nehir'in tokat atması ile yarıda kesilmişti.
"Sen, sen beni yarı yolda bırakamazsın. Sen beni böyle bırakamazsın. Sen benim hayallerim ile oynayamazsın, hayatımla oynayamazsın. Kimse sana inanmazken..." kelimeler boğazına diziliyordu Nehir'in göz yaşlarına engel olamıyordu.
"... bana bunu yapamazsın Cesur Ali. Sen bu değilsin" Cesur cevap vermezken Nehir yakalarını tutarak hiç umursamadan sarsmaya başlamıştı Cesur'u.
"Bana açıklama yapmak zorundasın!" ağlamasının yanı sıra sesi de oldukça çatallaşıyordu. "Bana bir şey söyle" diye sonkez bağırmıştı Nehir boğazı yırtılırcasına, Cesur'un göğsüne vururken.
"Seni artık sevmiyorum" sesini yükselten Cesur kelimelerini Nehir'in gözlerine bakarak söylemişti.
Söylemişti söylemesine kendi kalbini yaktığı gibi, artık Nehir'in de kalbine kor ateşler düşürmeyi başarmıştı.
Nehir'in Cesur'un yakasında ki elleri gevşerken, kulağında çınlayan cümle beynini doldurmuştu.
"Sana hayatına devam et beni bekleme demiştim" derken kafasını yere eğmişti Cesur. Nehir'in gözlerine bakacak yüzü yoktu.
Ağlayan Nehir birden gülmeye başlayınca ellerini saçlarına geçirmişti. Bir kez daha yıllar önce yaşadıklarını yaşayamazdı. Bu sefer o kadar güçlü değildi.
Gülmesi devam ederken, Cesur'un çenesinden tutarak gözlerine bakmasını sağlamıştı.
"Seni öyle bir unutacağım ki bırak köyü bütün Trabzon bilecek" gözlerini silerken gülmeye devam ediyordu. Çantasını açtığında titreyen ellerine inat bir şeyler aradığı belliydi.
Çantanın küçük gözünden çıkardığı anahtar ile Cesur ne anahtarı olduğunu anlamıştı.
'Yapma, yapma güzelim' diyen içine inat sustu. Konuşsa yapamazdı onun hayallerini bir kere daha çalamazdı.
Nehir anahtarın ucundaki anahtarlık da asılı olan N harfini alırken C harfi ve anahtarı Cesur Ali'nin eline bırakmıştı.
"Bundan sonra iki dünya bir araya gelse senle ben bir araya gelmeyiz Cesur Ali Kozcu"
Gözünden düşen yaşlara inat önce Cesur'un odasından sonra evden çıkmıştı.
Kapanan kapının sesi ile, ağlamaya başlayan Cesur önce elinde ki anahtarı bir köşeye fırlatmış sonra masanın üstünde ki sürahi ve bardağı duvarın dibine fırlatmıştı. Duvar dibine çökerken eliyle ağzını kapatmıştı.
"Ağlama ağlama aptallaşma sen bu kadar basit değilsin ağlama" kendi kendini teselli eden Nehir eve doğru hızlı adımlarla yürüyordu.
Geçmişini bilirken, geleceğinin de böyle olacağını bilmiyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/251376309-288-k129334.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TRABZON BEYEFENDİSİ!
Novela JuvenilAsiye İlkim Akçay! Üzüntülü, kederli ve acılı kadın! İsminin anlamını bu zamana kadar vermemiş miydi? Çektiği acılar bu zamana kadar sadece geçmişte kalmamış, boynuna yağlı bir urgan gibi asılmıştı. Bu sefer kaçmayacaktı, babasının arkasına gizlen...