Medya: Defne'nin balkonu
Bir oyun oynayalım mı? Sen ellerini avucuma bırak, tutarsam dünya benim olsun. Dünya, sen olursun.
'HÜLYA KÖSE
Kulağımda kulaklık, hafif sessizleşmiş sokakta yürüyordum. Hava hafiften esmeye ve kararmaya başlamıştı. Kış yerini ilkbaharın serin günlerine bırakmıştı bile. Ağaçlar tomurcuklanmış, dünya üzerindeki en sevdiğim bitki yani papatyalar göstermişti sonunda kendini.
Kulağımda hafif bir fon müziği telaş etmeden yavaşça yürümeye devam ettim. Günün verdiği hafif yorgunluğunda etkisi vardı tabi. Belki de iyi gelebilecek tek şey buydu şuanda benim için, sessizce yürümek.
Ağlamadan, sızlanmadan geçirebileceğim bir sessizlik. Kısa süreli ama olsundu her dakikası benim için kârdı.Etrafa bakınarak yürümeye devam ettim. Biraz sonra yanımdan bir çift geçti. çocuklarının elinden tutmuş, gülüşerek galata sokağını çıkıyorlardı. Mutlu oldukları her hallerinden belliydi. Aklıma bir anlığına kendi anne babam geldi. Belki bizde bu sokaklardan el ele mutlu bir şekilde geçmiştik kim bilir.
Çocukluğuma dair pek bir şey anımsamıyordum o zamanlar çok küçüktüm ve dolayısıyla bir şeyler hatırlamam çok zordu. Hayat, siz istemeseniz de bazı sınavlardan geçmek zorunda bırakıyordu. Belki de bende en zor sınavımı ailemi kaybettiğimde vermiştim. Ara sıra belli belirsiz bir tablo beliriyordu gözümün önünde gerçek mi yoksa zihnimin bana oynadığı bir oyun mu bilmiyordum.
Onları çok küçükken bir kazada kaybetmiştim. O arabadan bir tek ben sağ çıkabilmiştim hem annem hem babam beni geride bırakıp gitmişlerdi. Çocukluğumda yaşadığım en belirgin ve tek anım ise, yüzüme doğru yaklaşan bir far ışığıydı. Olaydan sonra bir süre konuşmamışım ve üstüne astım hastalığım baş göstermişti. O zamanlar tedavi gördüğüm doktor ağır travma vakalarda bunların yaşanabileceğini, kalıcı mı geçici mi olduğunu zaman göstereceğini söylemişti. O günden bu güne pek bir şey değişmemişti zaten, tek fark yaşımın ilerleyişi olmuştu. Ben ruhumu o kazada ailemle birlikte yitirmiştim.
Görüşüm hafif bulanıklaştığında derin bir nefes alıp yürümeye devam ettim. Kulaklığımı kulağımdan çıkarıp düzgünce sarıp çantama koydum çünkü eve yaklaşmıştım. Ondan önce markete uğrama fikri daha cazip gelince oraya doğru adımladım.
İçeriye girdim "kolay gelsin kemal amca" deyip gülümsedim. "Hoş geldin defne kızım" dedi sevecen bir ses tonuyla. Kemal amca çok iyi biriydi, yaşlandığı halde dinç ve sağlıklıydı da. Alışverişimi sürekli buradan yaptığım için beni tanıyordu evimde burdaydı zaten.
Reyonların arasında dolanıp birkaç abur cubur aldıktan sonra marketten çıkıp evime doğru adımladım. Köşeyi döndüğümde apartmanın önünde bir yük arabası duruyordu. Benim katımdaki dairelerin biri boştu sanırım oraya taşınıyorlardı. Bunu düşünürken oraya doğru adımladım merakla, yeni komşuları merak ediyordum doğrusu.
Kapının önüne geldiğimde koca koca kolileri yukarıya taşıyan bir kaç kişi görmüştüm biraz yaklaştığımda gözler bana dönünce gülümseyerek "kolay gelsin" dedim çekingen bir tavırla. "Teşekkürler" diye öne atıldı aralarındaki kız sevecen bir tavırla.
Tekrar gülümseyip içeriye adımladım ve merdivenleri tırmanmaya başladım. Kendi katıma geldiğimde tahmin ettiğim gibi yan dairenin kapısı açıktı, muhtemelen oraya taşınıyorlardı.
Ben bunu düşünmeye devam ederken arkamdaki sesle yerimden zıpladım "çekilecek misin ufaklık" dedi arkamdaki tok ses.
Kim olduğuna bakmak için arkamı döndüğümde yeşil gözler kaşlarını çatmış yüzüme bakıyordu. Kendime gelip utanarak "özür dilerim" dedim kenara çekilirken, anahtarı çıkarıp kapıyı açarak içeriye girdim. Aklıma bana ufaklık deyişi geldi bir anda. Dudağımı dişlerimin arasına sıkıştırdım. Neden ufaklık diye geçirdim içimden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZ
Ficción GeneralAcının kaç boyutu vardı bilmiyordum ama ben birçok boyutundan geçmiştim. Tüm umutsuzluklarımın yanına bir karanlık daha eklenmişti işte, bu karanlık bana yanlızca çaresizliği değil umudu da getirmişti. O, benim için bir umut mu yoksa karanlık mı b...