-6 : GEÇMİŞTEN GELEN İZ-

73 26 46
                                    

Onun bir adı var ama şimdilik böyle kalsın. O, adından çok daha fazlası benim için..

'Alıntı

Güneş tüm ihtişamıyla gökte yerini almıştı. Yüzüme vurmasını beklediğim sıcaklık nerdeyse suratımda bir tebessüm sebebi olacaktı.

Ama beklediğim olmadı. Hissetmek istediğim sıcaklık yüzüme vurmadı. Tıpkı diğer her şey gibi bu isteğimde olmamıştı. İsyan etmek pek tarzım olmasa da bazen ayakta kalmak için isyan etmem gerektiğini düşünüyordum. Çünkü en görkemli yükselişler, en kötü düşüşlerden sonra gelirdi.

Aslında istediğim şey görkemli bir hayat değildi. Kendi çapımda, standart bir aile yapısı, standart arkadaşlıklar, çok sıradan bir hayat. Ama hiçbiri olmuyordu işte. Düştüğüm en büyük yanılgı da buydu. Normal bir hayatımın olacağına inanmak...

Olmayacaktı, peşimde kim olduklarını ve neden peşimde olduklarını bilmediğim birileri, yalnızlığın dibine vurmuş, yukarıya çıkmayı başaramamış hayatım, sürekli saklamak zorunda kaldığım geçmişim yüzümden hiç olmayacak dostluklar..

Bu kadar yalnızdım işte. Benim standart hayatım yalnızlığımdan ibaretti. Yalnızlığım sahip olduğum tek varlığımdı.

Okul bahçesinde sıraya girmiş tam olarak bunu düşünüyordum. Okul müdürünün sesine soyutlaşmış, zihnimin derinliklerinde gezintiye çıkmıştım. Bitmek bilmeyen övgülerin bitmesi ortalama bir ders dakikası kadar olsa da kimse müdürü dinlemiyor, uğultu yüksek sesle devam ediyordu.

Sırtımda hissettiğim parmakla arkamı döndüm. Kim olduğunu bilmediğim bir kız yüzündeki sıcak gülümsemeyle bana bakıyordu. Aslında yüzü hiçte yabancı gelmemişti. Okulda görmüşümdür diye düşünürken gözümün önünde salladığı kalem kutusuna kaydı gözlerim. Bunun benim kalem kutum olması dışında bir sorun yoktu tabi.

Çok güzel bir yüzü vardı ve nedense oldukça tanıdık gelmişti. "Kalem kutunu düşürdün" baştan aşağıya süzdüm onu. Daha sonra yüzüne baktım. Gülümsemesine karşılık verip elimi uzatıp kalem kutusunu aldım. "Teşekkür ederim" güldüğünde yanağında beliren gamzesi müthiş yakışmıştı ona. Dudağımı sarkıtıp gözlerine baktım. Zihnimi biraz zorlarken aklıma iki gün önceki görüntü geldi.

Onur'un kurtardığı kız. Bu kesinlikle o kızdı ama neden daha önce görmemiştim bilmiyordum. "Seni hatırladım" diye bir cümle döküldü ağzımdan. Yüzündeki gülümseme meraka dönüşürken bakmaya devam etti, devamını bekler gibi. "Cafede düşmek üzereken bir arkadaşım tutmuştu" yüzündeki şaşkınlık yerini minik bir çekingenliğe bırakmış, dudaklarını dişlerinin arasına almıştı. "Evet" gülümsedim ona.

Onur'un kıza bakarken yüzünde oluşan tebessüm geldi aklıma. Oldukça masum ve kısa bir tebessümdü bu. Kız elini uzatıp "benim adım Lina" dedi. Hem bu kadar çekingen olup hemde girişken olması beni biraz şaşırtsada elimi avucuna bırakıp " bende Defne" dedim çekingen bir tonda. Dudaklarını dişlerinin arasından kurtardı. "Seni daha önce görmemiştim" bunu söylerken elimi çekip kalem kutumu çantama tıkıştırdım.

O sırada müdür konuşmasını bitirmişti ve herkes evlerine dağılıyordu. Çıkışa doğru yürümeye başladığımızda bana döndü. "Aslında ben seni bir kaç defa görmüştüm" kaşlarımı kaldırıp ona baktım. "Arka bahçedeki bankta kitap okuyordun" muhtemeldi çünkü genellikle ordaydım. Ona bakıp gülümsedim. "Genelde hep ordaydım zaten" kafasını sallayıp yanımda yürümeye devam etti.

Gözleri tekrar beni buldu. Bu gözlerimi ondan alıp yola çevirmeme sebep oldu. "Kaçıncı sınıfsın?" Dudaklarındaki tebessüm hiç solmamıştı. "Son sınıf sen?" Dedim kafamı ona çevirerek. "Bende son sınıfım" gözleri yüzümde gezindi ve dudaklarını tekrar dişlerinin arasına sıkıştırdı. Sanırım bir şey söylemek istiyordu.

İZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin