Varlığın insanların iyi olduğuna inanma sebebim. Yapma, dağılırız.
'HÜLYA KÖSE
Yaşamı hep ucu bucağı olmayan bir dağa benzetmişimdir. Yaşamak için sürekli tırmanmak, yaşadığın süre boyunca her zaman bir yarış halinde olmak gerekiyordu. Çünkü hayat kısaydı. Zaman, biz dursak ta hiç durmadan akıyordu ama bir yandan da durmak gerekirdi, biraz nefes almak, hayatın tadını çıkarmak, belki biraz dinlenmek..
balkonda oturmuş hem dışarıya bakıyor hemde bunu düşünüyordum. Hava güzel olduğu için kahvaltımı balkonda etmek istemiştim. Pek iştahım yoktu. Bugün ofise gidecek olmak beni yeterince geriyordu, dün geceyse berbat geçmişti. Sürekli irkilerek uyanmıştım, sanırım bugünün stresi yüzündendi. Ağzıma bir zeytin atarken yan balkon açıldı.
Kafamı oraya çevirdiğinde görüş açıma Toprak ve Onur girdi. Onlarda beni görünce "günaydın" deyip gülümsedim bu ne kadar gerçek bir gülümsemeydi bilmiyorum. Onlarda bana "Günaydın" deyince gözlerim Sude'yi aradı. Toprak Sude'yi soracağımı anlamış olacak ki "Sude yok, okula gitti" dedi. "Anladım" diye mırıldandım. "Nasılsın defne" bu ses Onur'dan geldi. Ona baktım. "iyiyim sen nasılsın" "iyiyim işte uğraşıyoruz" dedi Toprağı göstererek "kolay gelsin" deyip kıkırdadığımda Onur'da bana katılmış Toprağın delici bakışları gözlerimi bulmuştu.
Gülümsemem yüzümde solunca bu defa da o tebessüm edince donuk ifadem yerini gülümsemeye bıraktı. Onur sigarasını söndürüp aşağıya atarken bana dönüp "görüşürüz" dedi. Ona bakıp gülümsediğim de içeriye girdi. Toprak balkonda yalnız kalmış, bende önüme dönüp tabağımı didiklemeye devam etmiştim. Çünkü Toprak ben konuşmadığım sürece konuşmuyor, sadece bakıyordu bunu iki günde anlayabilmiştim. "Bir sorun mu var ufaklık" çatalla tabağı didiklemeyi bırakıp ona döndüğümde kaşlarını kaldırıp baktı bana. "İlk defa konuştun da" diye açıklama yaptım. "Abartma ufaklık" "ciddiyim, karşındaki kişi seninle konuşmadığı sürece konuşmuyorsun" sigarayı ağzına götürürken eli duraksadı ama sonra devam etti.
Ellerinin güzelliği tekrar gözüme çarptı. Kendisi de güzeldi zaten. Uzun süre gözlerine bakınca kaybolacakmış hissi veriyordu insana. " öyle" dedi. Dumanı üflerken "soru sormuştum" diyerek yüzüme baktı. Aklıma tekrar Sevgi abla gelince elimi yanağıma koyup ofladım "bugün gitmek istemediğim bir görüşmem var." Diyerek kafamı kaldırıp ona baktım.
O zaten bana dönmüş dikkatle ağzımdan çıkan sözcükleri dinliyordu. "İstemiyorsan neden gidiyorsun?" "çünkü gitmek zorundayım artık" kafasını sağlayıp önüne döndü. Kısa bir sessizliğin ardından bana baktı tekrar. Ona bakmasam da gözlerini üzerimde hissediyordum. İçimde anlamadığım bir şeyler olunca rahatsızca kıpırdandım. Hâlâ bana bakmaya devam ediyordu. Bende ona dönüp baktım.
Gözleri hala üzerimdeydi. Ve... çok güzellerdi. Susuyordu ve susmasından bile etkilenebilirdi insan. Sanki hiç kusuru olamazmış, bu dünyaya biraz fazlaymış gibi. Uzun boyu, kumral teni, hafif keskin yüz hatları, çenesinin altındaki İz bile onu güzel kılan şeylerden biriydi sanki.
Gözleri yönünü değiştirdi ve elini saçlarına götürüp karıştırdı. "İstersen beraber gidebiliriz ufaklık" gözleri yine ağzımdan çıkan kelimeleri bekler gibi bana baktı. Göründüğü gibi olmaması beni oldukça şaşırtıyordu. Böyle bir şeyi beklemiyor olmam beni afalattı.
Ellerim yine kahküllerime gitti. "İşinden alıkoymayayım?" Kaşlarımı kaldırıp soru sorar gibi söylemiştim bunu. " Bir işim olsa teklif etmezdim ufaklık" çok küçük ve gerçek bir tebessümle. " o zaman ben hazırlanayım" dedim. Birazda heyecanlanarak. Dudakları belli belirsiz kıvrılıp tekrar dümdüz bir çizgi halini aldı. "Tamam 5 dakikaya görüşürüz o halde" deyip göz kırptı. Kalbim tekeleyince içeriye koşturup balkonun kapısını kapattım.
![](https://img.wattpad.com/cover/264951699-288-k158545.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZ
Fiksi UmumAcının kaç boyutu vardı bilmiyordum ama ben birçok boyutundan geçmiştim. Tüm umutsuzluklarımın yanına bir karanlık daha eklenmişti işte, bu karanlık bana yanlızca çaresizliği değil umudu da getirmişti. O, benim için bir umut mu yoksa karanlık mı b...