O günü iyi hatırlıyorum, kendime itiraf edemediğim şeyler yaşanıyordu. Fikirlerimin değiştiğini kabul etmek zorunda kalıyordum. Asla dediğim şeyleri yapıyordum, düşünüyordum, sorguluyordum. Ve kafam gittikçe karışıyordu.
Mutluyken o kafa karışıklığı tüm gövdeme yayılıp huzursuz hissetmeme neden oluyordu. Bazı düşünce temellerimin yıkılması beni çok sarsıyordu.
Bir ara kendime aynada baktığımda nasıl olur da sürekli Ömer hakkında düşünür olduğumu sorgulamaya başladım.
Ertesi gün onu sınıfta gördüğümde içime huzur dolmuştu. Ama yine zevzek koyunlar varlıklarını hatırlattılar ve sinirimi alt üst etmeyi başardılar. Ama kafamı sağa çevirdiğimde tekrar düşüncelere dalıp Ebubekir sıddık'ları unutuyordum.
Dakikalar geçtikçe düşüncelere boğuluyordum, eskiden neler düşündüğümü unutmaya başlamıştım.
Gün boyunca pek az konuştum, tüm cam kenarı benim hakkımda endişelenmişti, onlara önemli bir şey olmadığını söylesem de dostum Giray şüpheli ve kaygılı gözleriyle ikide bir beni süzüyordu.
Sadece Ömer'i davet etmemin doğru olup olmadığını düşünüyordum. Dakikalar ilerledikçe düşüncelerin yerini heyecan alıyordu.
Nihayet ders saatleri bitince hızlıca sınıftan çıkıp banka ilerlemeye başladım. Bu sefer ilk gelen ben olmuştum.
30 saniye sonra Ömer de gelmişti.
Hırkası omzundan hafifçe düşmüştü.
Gözlerimi omzundan çekip gülümseyerek ona baktım."Hadi gidelim."
"Tamam."
Ağaçlarla kaplı yollardan ilerledik, Ekim sonbaharının esintisi sarı ve kuru yaprakları alıp alıp uzaklara sürüklüyordu.
"İyi misin Ege?"
İlk defa ismimi söyledi.
Kalbim saçma bir şekilde hızlanmıştı."A-şey, iyiyim." dedim ensemi ovalayarak.
"Durgunsun biraz. "
"Arada olur öyle şeyler."
Söylenecek söz olmayınca susmayı seçtim.
Bir yandan da söylemem gereken şeyin her adımda yaklaştığını hissediyordum. Söylemekten korkuyordum, çekiniyordum ama eninde sonunda öğrenecekti.
Bir an cesaretimi topladım."Ömer.."
"Buyur."
"Sana tuhaf gelebilir ama baştan söylemem gerek. Benim şey, iki tane babam var."
"Biliyorum."
"Bazı insanlara göre bu olmaması gerekn bir şey ama senden saygı göstermeni bekliyorum."
"Anlıyorum. "
Eve varana kadar ağzımı pek açmadım.
Vardığımızda cebimden evin anahtarını çıkarıp kapıyı açtım.Selim babam koltukta kitap okuyordu. İçeri girdiğimizi görünce ayağa kalkıp karşıladı.
"Hoşgeldiniz oğlum."
"Hoşbulduk."
Ömer elini uzatıp "Merhaba ben Ömer, memnun oldum."
"Ben de Selim oğlum, hoşgeldin tekrardan."
"Ömer gel biz odama geçelim."
Merdivenleri çıkarak üst kata geçtik. Tahir babam henüz evde değildi. Bu yüzden rahat rahat konuşabilecektik.
Odamın kapısını açıp önden geçmesini sağladım.
Duvarların posterlerle kaplıydı ve etraf biraz düzensizdi ama göze batmıyordu.
Ömer etrafa göz atıp yatağıma oturdu.
"İstediğin gibi bakabilirsin etrafa, ben aşağı inip geliyorum hemen."
Bu aslında biraz heyecanımı bastırmakçin bir bahaneydi sadece. Aşağı inip Selim babamla çok az konuştum ve elimi yüzümü yıkayıp yukarı çıktım.
Geri döndüğümde ise Ömer dergilerini kurcalıyordu.
Doğal olarak panik olmuştum."Şey Ömer, istersen bakma onlara."
"Sorun yok, merak ettim sadece."
"Benim hakkımda kötü düşünmeni istemiyorum."
"Düşünmüyorum."
Odanın girişinde sap gibi kalakalmıştım.
"Anlamaya çalışıyorum."
Tedirgin bir şekilde çalışma masama yaslanıp beklemeye başladım.
"Gelsene." dedi.
Yanına oturdum.
"Burda ne yapıyorlar?"
"Şey,.. önhazırlık gibi bir şey."
Tüm olanlar o kadar utanç vericiydi ki. Oysa o dergileri yatağımın altına koymuştum. Nerden bulmuştu ki?
"Peki ön hazırlık ne işe yarıyor?"
Gittikçe kızarıyordum.
"İlişki öncesi rahatlatma ve birbirini uygun hale getirmek için. "
Elini dergi üzerinde bir süre daha gezdirdikten sonra öteki sayfaya geçti.
Ben ise soğuk terler döküyordum."Bunlar ne peki?"
Yalvarır gözlerle ona baktım ama pür dikkat dergiye baktığı için göremiyordu yüzümü.
"Pozisyonlar."
"Hmm.."
Cesaretimi toplayıp "farklı şekillerde seks pozisyonları." dedim.
"Hepsinin ayrı adı mı var?"
"Evet. Sporlardaki gibi düşün."
Yan sayfaya bakıp "Burda nasıl üç kişi var peki? " diye sordu.
O sırada gittikçe yakınlaşan ayak seslerini duyup hemen ayağa kalktım ve kapıya yöneldim.
Selim babam kapıyı açmadan ben açmayı başarmıştım.
"Yemek yer misiniz Egecim?"
"Ben de tam onun için aşağıya iniyordum. "
"Tamam o zaman."
Aceleyle kapıyı kapattım ve Ömer'e doğru döndüm. Sayfaları sanki ansiklopedi okuyormuş gibi büyük bir ihtiyatla inceliyordu.
Pencereye ilerleyip dışarıyı izlemeye başladım. Uçan kuşlar, masmavi gökyüzü, yerler ise sapsarı yapraklarla örtülüydü.
Dinci bir insana gay dergisi gösterdiğine inanamıyordum.
Kafamı öne eğip bir süre sayfaların çevrilişini dinledim."Vay be, ne ilginç şeyler varmış." dedi.
"Yemekten sonra plaklarıma bakmaya ne dersin? "
"Plakların mı var?"
"Evet."
"Olur."
---
Yemekten sonra Tahir babam da geldi ve Ömer'le tanıştı. Ardından biraz sohbet ettik her birlikte ve yukarı kata çıkıp ona plaklarımı gösterdim. Hepsini büyük bir heyecanla dinledi ve ona bunları dinlettim için çok memnun olduğunu söyledi. Ben de arkadaş olduğumuz için kendimi çok şanslı hissettiğimi söyledim. Gülümsedi.
Evden ayrılırken hiç beklemediğim bir anda bana sarıldı. O an çok şaşırmıştım ama kendime gelince ben de karşılık verdim.
"Yarın görüşürüz, Ege."
"Hoşça kal."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müezzin'in Oğlu (bxb)
Romancebu imkansız bir şeyin hikayesi. -SOFT BİR HİKAYEDİR- 「13. #loveislove」