Ömer bir hafta sonra beni evine davet etti.
Her şey o kadar saçma sapan gelişiyordu ki ne ben anlatabilirim ne de anlatsam okuyan kişi anlayabilir. Öyle bir tuhaflık..
Sınıfta hiç ama hiç konuşmuyorduk. Çünkü farklı kenarlardaydık. Öyle olmak zorundaydık, en azından ben öyle olmalıydım çünkü hem cam kenarı onunla konuştuğumu görselerdi hoş olmazdı hem de onun dışındaki tüm duvar kenarı düşünmeden ve sorgulamadan koyun gibi söylenene inanıyorlardı. Onlarla anlaşabileceğimi hiç ama hiç sanmıyordum. Ki Ömer'le nasıl konuşmaya başladığımı anlayamıyorum bile.
Ve ne zaman okul bitse ve ben ondan daha geç çıkarak -biri görürse yanlış anlaşılır diye- kütüphanenin önündeki arka çıkışta onun yanına otursam bambaşka bir şeyler oluyordu. Ona alışıyordum. Bir şekilde saygı duymaya da başlamıştım. Oysa şeriatçıların hiçbirinin saygıyı hak etmediği kanaatindeydim.
Belki Ömer şeriatçı da değildi.
Ben o zaman fark etmiyordum ama bir şekilde o benim umudumu tekrar yeşertiyordu.Davet ettiği günün ertesi günü okul çıkışı tekrar ondan daha geç çıkarak arka kapıya gittim. Bu sefer kitap okumuyordu. Usturupluca ayağa kalktı ve bana uzaktan el salladı. Ben de ona el salladım.
"Selam."
"Aleykümselam. "
Bir şekilde bu tuhaf selamlaşmaya da alışmıştım.
"Heyecanlı gözüküyorsun."
"Öyle mi diyorsun?"
Gülümsedim. Çünkü hayatımda artık tuhaf tuhaf şeyler yaşanıyordu ve bu beni heyecanlandırıyordu. Farkındaydım. Ve bu tuhaflıklar bana tüm sorunlarımı unutturuyordu.
Onunla konuşmaya başlayalı epey az olmuştu. Ve ilginçtir ki ne benim babalarım hakkında ne de onun dinci ailesi hakkında konuşmuştuk. İkimiz de oysa bu konuların farkındaydık.
Yürürken bugünkü derslerden konuştuk. Bana dün okuduğu kitaptan bahsetti. Doğada nesli tükenen hayvanlarla ilgiliymiş.
"Evrime inanıyor musun Ömer?"
"Evrim mi.. hayır inanmıyorum."
"Neden?"
"Evrim bir teori, ve varsayımlara bakarsak olabilir de olmayabilir de. Ama bence insan farklı bir varlık olarak yaratıldı."
Yaratıldı..
...
"Fikrine saygı duyuyorum."
"Peki sen?"
"Bence olabilir. Belki de çok araştırma yapılırsa DNAlarımız aynı bile olabilir."
"Aynı olamaz, benzer olabilir. Kitapta yazıyordu."
Ona Kuran'da yazan topraktan yaratılmayı da sormak istiyordum, hatta onun nasıl Allah'a inandığını, onun nasıl evreni yarattığına inandığını merak ediyordum. Ama çekiniyordum.
Bazen göz göze geldiğimizde onun da gözlerindeki soruları görebiliyordum ama hiçbir zaman konuyu açmıyorduk.
Eve varmıştık.
Kapıyı bir kez tıklayıp bekledi. Hiçbir ses gelmeyince tekrar tıklamayın bekledim. Aslında ben olsam ardı ardına çalardım bizim kapıyı.
"Neden bir kere tıklayıp bekliyoruz?"
"Peygamberimiz böylesinin daha makbul olduğunu söylüyor. İki rekat arası bir süre bekleyemeliyiz çünkü içerideki insanlar duyup da meşgul olabilirler. Yani açabilecek durumda olmayabilirler."
"Anladım."
Bir süre beklemeye devam ettik nitekim kapı bir süre sonra açıldı. Kapalı bir hanımefendi kapıda bizi karşıladı. Sanıyorum ki annesiydi.
"Hoşgeldiniz oğlum, buyrun hemen içeri geçin."
Teşekkür edip içeri geçtim.
Evi çok güzel bir yemek kokusu sarmıştı. Gösterilen oturma odasına geçtim ve sessizce beklemeye başladım.
O sırada Ömer üstünü değişmeye gitti ve ben annesi Zahide Hanım'la tanıştım. Kendisi edebiyat öğretmeniymiş.
Kafam karıştıkça karışıyordu. Daha sonrasında henüz namazını bitirmiş olduğunu sandığım babası içeriye geldi. Bir misafir ancak bu kadar iyi karşılanabilirdi diye düşünüyordum o gün.
Sanki çok çok uzun zamandır birbirimizi tanıyor gibi sofraya oturduk ve kendimi onların evinde aileden hissettim.
Samimiydi belki de.
Ben böyle bir aile görmedim hayatımda. Uzun bir süre de karşılaşacağımı sanmıyorum.
Yemekten sonra Ömer'in odasına geçtik.
"Beni evinde ağırladığın için teşekkürler. "
"Rica ederim. Umarım güzel vakit geçirmişsindir."
"Kesinlikle."
...
"Ben artık gitsem iyi olacak."
"Pekala."
"Yarın uygun musun?"
"Sanırım evet."
"Bize gelmek ister misin?"
"Müsaitseniz olur."
"Yarın okulda görüşürüz o zaman."
"Güle güle."
---
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müezzin'in Oğlu (bxb)
Romancebu imkansız bir şeyin hikayesi. -SOFT BİR HİKAYEDİR- 「13. #loveislove」