O günler bir bir aklımda şimdi.
Bazı günler mp3'ümü getirdiğimde bir kulaklığı ona verir, birlikte müzik dinlerdik.
O bana bir şeyler anlatır, ben de onu dinlerdim. Sonra kendi düşüncelerimi sorardı. Çoğu zaman anlattığı şeyler mantıklı gelirdi ve bir şekilde kendimi dediklerini onaylar halde bulurdum.
Bir keresinde bunun nasıl mümkün olduğunu anlamadığımı söylediğimde "Sokratesin aslında bildiğimiz şeyleri hatırlatmaya çalışmasındaki gibi anlatıyorum. Aslında sen kendi kendine doğruları keşfediyorsun. " demişti.
Ara sıra onların evine gider annesiyle sohbet ederdim, ardından onun odasına gidip ders çalışırdık.
Onlara gittiğim günün ertesi günü mutlaka o da bize gelirdi. Plaklarıma aşırı büyük bir ilgisi vardı. Bazen ben kitap okurken saatlerce pikapta dönen plağı izliyordu. Buna anlam veremesem de hoşuma gidiyordu.
Ama genelde gelir gelmez yaptığı ilk iş dergilerimi karıştırmaktı. Odaya ilk girdiğinde yatağa doğru koşup yatağın üstüne atlar ve uzanır, tam göz hizasında asılı olan tepedeki postere bakarken "Yenilerinden var mı?" diye heyecanla sorardı.
Bize geleceği her gün bu sahnenin yaşanacağını biliyordum ama gerçekleştiğinde kendimi hazırladığımı sansam da yine de utanıp kızarıyordum işte.
Genelde her hafta buluştuğumuz için de yeni bir şey bulmaya çalışıyordum. Biraz zordu, kimi zaman üç hafta boyunca yenisi gelmiyordu.
Ben ne zaman onlara gitsem "Anne babanı da bir gün görelim, buyursun gelsinler." laflarından kaçmaya çalışıyordum, o ise "Annen baban nasıllar, ne iş yapıyorlar oğlum?" sorularından kaçmaya çalışıyordu.
Çoğu zaman da bunu bilerek hızlıca odalara çekilir, orada takılırdık.
Bir keresinde beklemediğim bir anda bir konu açmıştı.
"Biliyor musun Kur'an'da senin babalarının durumuyla alakalı çok net bir şey yok."
"Nasıl yani?"
"Şöyle birkaç kere hatim ettim ben Kuranı, geçen hafta tekrar başladım. Sizler eşleriniz yerine hem cinsinizi mi tercih ediyorsunuz, diyor. Ama birbirlerini sevmeleri hakkında açık bir şey göremedim."
Susuyordum.
"Aslında çok genel olarak değerlendirilebilir, belki de ilişkiye girmeleri günahtır. Veya bunu içlerinde yaşamaları isteniyordur. "
Onun kendi kendine düşünmesini sevdiğim için susmaya devam ettim.
"Bununla alakalı biraz araştırma yapmam lazım. Umarım şehir kütüphanesinde bir şeyler bulabilirim."
Kış çoktan bitiyordu o sıralar. Okulda yine çatışmalar devam ediyordu ama artık azalmıştı. Herkes derslerine odaklanmaya çalışıyordu. Girayla artık hiç konuşmaz olmuştum. Bu beni üzse de onun beni anlamasını bekliyordum, ama hiçbir zaman öyle bir şey olmadı. Ben de ısrar etmedim.
Bir gün çıkışta beraber banka giderken Ömer'e kaç gündür düşünüp de söyleyemediğim şeyi söyledim.
"Bize yatıya gelmeye ne dersin?"
"Babamlara sormam lazım. İstersen ben seni ev telefonundan ararım belli olunca."
"Tamam."
---
Ertesi gün büyük bir heyecanla kalktım üstüme çeki düzen verip saçlarımı taradım, üniformamı giyip okula gitmek için hazırlandım.
İzin alabildiği için aşırı derecede mutluydum.
Evdekiler ise bir aydır sürekli bana gülümseyip ben biraz uzaklaşınca Arkamdan fısır fısır bir şeyler konuşuyorlardı. Ama en azından beni gördüklerinde mutlu mutlu beraber vakit geçirmeleri benim de hoşuma gidiyordu, o yüzden hiçbir zaman sinirlenip ne konuştuklarını sormak istemedim.
Okula geldiğimde ise üç ay öncesinde bıraktığımız o tuhaf sessizlikle karşılaşmıştım. Tam çantamı orta ön sıraya bırakacakken arka sırada iki çantayı gördüm.
Etrafa şöyle bir baktım ama bütün gözler suçlamayla bakıyordu.
Ben ise ne olduğunu bile anlamadan kendi sırama oturdum. Bir süre sonra içeri Ömer geldi ve yanıma geçti.
Sınıf o kadar sessizdi ki "Günaydın." demesi bile sınıfta yankılanmıştı. Fısıldayarak "Sana da günaydın." diye karşılık verdim.
"Dün rica ettiğin biyoloji notlarını getirdim. Buyur."
Herkesin gözleri bizdeydi. Sessizce teşekkür ederek notları aldım ve okuyormuş gibi yapmaya başladım.
Bir süre sonra kapı açıldı ve içeri Hülya'yla Erdem girdiler.
Tam da tahmin ettiğim gibi yeni orta'lar o ikisiydi.Bize el sallayarak bizim arkamızdaki sıraya geçtiler.
Onlar el ele mi tutuşuyorlar?
Hülya duvar kenarından bir kızdı, genelde sakin sessiz biriydi. Erdemse cam kenarından eğlenceli biriydi. Eskiden cam kenarında oturduğum günlerde hep beraber bir yerlere gittiğimizde bizi güldüren biriydi.
Ben diğerlerinin aksine birilerinin o önyargı duvarını kırmasından dolayı çok mutluydum. Ama kötücül gözler daha da vahşi bakıyorlardı artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müezzin'in Oğlu (bxb)
Romancebu imkansız bir şeyin hikayesi. -SOFT BİR HİKAYEDİR- 「13. #loveislove」