1

6.3K 198 115
                                    

Bu kitap 2004'te yazılmaya başlanmış bir günlüktür. Fakat yazar, birkaç sene sonra bu günlüğü bulup eskiden kaldığı yerden yazmaya devam etme kararı almıştır. Sene 2010.

Merhaba.
Ben Ege.

Kim olduğumdan bahsedeyim.
17 yaşında lise 3 (lise son) öğrencisiyim.
(En azından bunları yazmaya karar verdiğim sıralar 17 yaşındaydım.)
1988 Haziran doğumluyum.
Normal ve sıradan biriyim aslında.
Ama..

Sorun şu ki, bana göre normal olup başkalarına normal gelmeyen bir hayatım var.
Ben evlatlığım ve annem yok.
Onun yerine iki tane babam var. Tabii ki resmi değil ve çoğu insandan bunu gizleyerek yaşamaya çalışıyoruz.

Ama tabii ki her yerde olduğu gibi bazı iğrenç ve pislik insanlar güvenimizi boşa çıkarttığı için etrafta dedikodular dolaşıyor.

Ama hiçbiri umurumda değil.

Bu günlüğü yazmamın nedeni ise.. aslında bugün olanlar ve gelecekte bunu okuyacak insanlara en çok da yetişkin olan bana bir şeyleri kanıtlamak istiyorum.

Bugünün tarihi : 03.11.2004

Sınıfa yeni biri geldi.

---

"Çocuklar lütfen yerlerinize geçin!"

Sınıftaki gürültü azalarak yerini sessizliğe bırakıyordu.

"Öhöm öhöm.." diyerek sessizliği korumaya çalıştı coğrafya hocası Sevil Hanım.

"Çocuklar bugün okulumuza yeni transfer olmuş bir arkadaşımız aramıza katılıyor. Ömer lütfen içeri gel çocuğum. "

Kapı gıcırdayarak açıldı ve herkesin gözleri artık o kapıdan giren çocuğa bakıyordu.

"Ömer çekinme çocuğum, gel ve kendini tanıt."

"Merhaba. Ben Ömer. Aydın Anadolu'dan geliyorum."

Arka sıralardan biri seslendi: "İmamhatip olan mı?"

Ömer isimli genç kafasını sallayarak onayladı.

İlk başta sıralarda sessizce fısırdaşmalar başladı daha sonra yine gürültü doldu sınıf.

Soru soran çocuğun yanındaki sıra arkadaşı bağırdı: "Niye geldin buraya Ebubekir sıddık, şeriat yuvana geri dön."
Cam kenarındakiler alkışlarken duvar kenarındakiler bu söylenene karşı hakaretler ediyorlardı.

Tam iş çığırından çıkacakken coğrafyacı Sevil araya girdi ve "Yeter!" diyerek cetvelini masaya vurdu. Nihayet sessizlik tekrardan sağlanabilmişti.

Cam kenarı küçümser gözlerle yeni çocuğa bakıyorlardı.

"Çocuğum boş bulduğun bir sıraya geç dersimize başlayalım artık."

Duvar kenarında sağda oturan kapalı kız çantası yanından çekip buyur anlamında eliyle gösterince Ömer yere bıraktığı çantasını alarak oraya oturdu.

Arkasında oturan erkek öğrenciler ise ona gülümseyerek kendilerini tanıtıyorlardı, gayet memnun olmuşlardı.

Bense cam kenarında oturanlardanım.

Aklımdaki önyargılar hiç çıkmıyor ki olumlu düşüneyim. Bir şekilde onun da bilgisiz cahil ve sorgulamayan bir şeriatçı olduğunu düşünüyorum, aynı diğer cam kenarındakiler gibi.

Ve zaten herkes yanındakiyle bu ani değişimi tartışıyordu. Hatta yakın arkadaşlarımdan Giray'a göre duvar kenarındakiler bir sıfır öne geçmişti bile.

İlk yıl başladı bu kutuplaşmalar. Bir süre sonra da duvar ve cam kenarı olarak ayrıldık. Kimse artık orta sıralara oturmuyor diye de başka sınıflara taşındı çoğu orta sıra. Ve her ne olursa olsun bu iki kenar sürekli bir yarış halindeydi.

Hatta haftalık çizelge tutulurdu kimi zaman. Eğer kim hangi konuda üstün gelirse ona bir adet çizgi atılırdı.

Saçmalıktı ama artık ne hocalar ne de öğrenciler sorguluyordu bunu.

Müezzin'in Oğlu (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin