3

2.3K 178 97
                                    

Ömer'le hiç sohbet etme şansım olmamıştı üç gün geçse bile. Bir gün okulun arka kapısına yakın olan kütüphaneye kitap aramak için gittim. O sırada karşı sırada onu gördüm.

Yanlış anlaşılmasın, ona karşı özel bir kin veya merak duymuyordum ama bir şekilde o gün..
Her neyse.

Karşı sıradan kitabını alıp kendi üstüne yazdırınca kitabın kapağını açtı ve okumaya başlayarak benim yakınında olduğum kapıdan yavaş adımlarla çıktı.
Hiçbir şey söylememişti.

İnsan bir selam verir, diye sinirlenirken onun da diğerleri gibi olduğu fikri kafamda daha çok çalkalanmaya başlamıştı.

Kitabımı alıp kütüphaneden çıktım ve karşı bahçedeki banklara doğru ilerledim. 

Ömer ordaydı.

Bir dizinin üstünde kitap diğerinde defter okuyup okuyup not alıyordu. Kinli bir merakla yanına oturdum.

"Selam."

"Aleykümselam. "

Pis şeriatçı.

Ama bu yoldan vazgeçmeyecektim işte. Kitabımı açıp sayfaları karıştırdım bir süre. Ona fark ettirmeden neyle uğraştığına bakmak istedim. Olmuyordu.
Dayanamayıp sordum.

"Ne okuyorsun?"

"Öklid'in matematik teoremleriyle alakalı bir kitap."

Yeterince şaşırmıştım zaten. Dalga geçtiğini düşündüm ilk ama .. hiç de şaka gibi durmuyordu.

Kafamdaki tuhaflıklarla kitabın ilk sayfasına döndüm ve birkaç kelime okudum.

Yapraklar Ekim sonbaharının esintisiyle uçuşuyordu.
Okulun çoğu boşalmış sadece kulübü olanlar kalmıştı. Veya etrafta öylesine takılanlar.

Ama odaklanamıyordum işte.

Nerden oturdum yanına ya.. Bir an önce kalkıp gitmem lazım.

Tam kalkmaya yeltenecektim ki bir soru sordu.

"Sen hangi kitabı okuyorsun?" dedi kafasını kitaptan kaldırmadan.

"Şey, Orhan Pamuk."

"Anladım. Daha okumaya fırsatım olmadı. Öneriyor musun kitaplarını?"

"Sana göre olmayabilir."

Kafasını kaldırıp "O da ne demek?" diye sordu.

"Duvar kenarında oturuyorsun, o yüzden söyledim."

"Ama şu an aynı bankta oturuyoruz."

Bir şeriatçıdan laf yememin öfkesiyle kitabıma geri döndüm. Cevap alamayınca o da geri döndü ve bir şeyler çiziktirmeye devam etti.

Sonra kendimi sorguladım, neden o köylüler gibi davranıyorum diyip kendime kızdım.

"Bazıları sevmez ama bence başarılı bir yazar. Doğu-Batı tartışmasını ele alıyor genelde romanlarında."

"Öneriyorsun o halde."

"Evet." dedim isteksizce.

Cevap verdiğim için vicdan azabı çekmeyeceğimi bilerek rahatladım. Hemen kalkıp gitmem gerektiğini kendimi hatırlattım
Ardından yere koyduğum çantamı aldım ve "Güle güle." dedim.

"Yarın görüşürüz." diyerek karşılık verdi kafasını kitaptan kaldırmadan.

Okuldan çıkıp köşeyi döndüğümde ise hala yazıp çizmeye devam ediyordu.

Müezzin'in Oğlu (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin