“Jimin kalk gidiyoruz” diyen babama kafa sallayıp Jungkook'u uyandırmamaya çalışarak kalktım. Telefonumdan saate baktığımda 7 olduğunu gördüm,kendi kendime kargalar daha bokunu yememiş biz uyanmışız diye geçirdim ama ailem muhtemelen hiç uyumamıştı.Üstümde Jungkook'un kıyafetleri vardı ve kıyafetlerim hala kurumadığı için giyemedim. Okul formamı elime alıp odadan çıktım. Tabi çıkmadan önce bir not yazmıştım
Not
Kıyafetler için özür dilerim
Sonra sana vereceğim,okulada bunlarla gitmek zorunda olduğum için iki kat özür dilerimEvet,eve gitmeyecektim. Ailemin beni yolda bırakmasını isteyip okula erkenden gidecektim. Yolda hava alırdım ve saat 7lerde olduğundan güzel bir esinti vardı. Çantamı sırtıma aldım ve yürüdüm. Kendimi birazda olsa rahat hissettiğim için mutluydum,saçlarımı okşayan rüzgara karşı gülümsedim ve yürümeye devam ettim. Çalan telefon ile gözlerimi açtım ve baktım.
"Oh Jihyun,konuşmayalı uzun zaman olmuştu” dedim ve gülümsedim “Hyung niye dışardasın” demesi ile ona sahili gösterdim “Bak tam buradan geçiyordum,burada koşuşturduğumuzu hatırlıyor musun Jihyun-ah” dedim. Kamerayı kendime çevirip “Seni özledim Jihyun-ah,her şey çok kötü” diyip ağlamamaya çalıştım. Jihyun tavana bakıp nefes alıp verdi ve “Her şeyi öğrenmişsin...” demesiyle şokla ona baktım.
“Biliyor muydun?” dememle kafasını sallayıp “Özür dilerim hyung,gerçekten. Sana söylemek istedim çok küçüktüm,benide senin gibi evlendirirler diye korktum. Sana söylemem için tembihlediler,ne yapacağımı bilmiyordum diğer gün zaten Amerika'da gözümü açtım.” diye acele ile konuşup durdu. “Nasıl,nasıl öğrendin?” dediğimde biraz duraksayıp konuştu.
“Sana kan verirlerken gördüm. Seni hastane gibi bir yere getirmiştik,çok küçüktüm ama anlayabildim. Susturulmak içinde yollandım” dedi ağlayarak. Derin bir nefes alıp " En doğrusunu yaptın Jihyun,sana kızgın değilim” dedim. Jihyun her zaman zeki olmuştu,muhtemelen kütüphanedeki kitapları okuduğundan küçük yaşta kavramıştı. Aynı şekilde Jungkook ile evlenmeyi ben kaldırabilirdim,Jungkook dışı biri olsaydı da kaldırabilirdim. Ama Jihyun öyle değildi. Zekiliğinin arkasında aşırı duygusallık vardı.
Aynı şekilde Jihyun benim kardeşimdi,ben ona kıyamazdım. Kendime kıyardım ama Jihyun’a kıyamazdım. Jihyun her ne kadar bana kıymış olsada,kim olsa öyle yapardı diye düşünüyordum. Gülüp “O zaman artık gelemez misin Jihyun-ah,gerçekten kimsesizim ve ağlayacak bir omuza ihtiyacım var” dememle dolu gözleri ile gülümseyip “Düğününde geleceğim” demesiyle ona bakıp “Sadece nikah diye düşünüyorum,1-2 güne olur o'da” dedim. Yine gözleri doldu ve “Sana düzgün bir evlilik hakkı verilmediği için üzgünüm Hyung,birlikte kaçsak bile bizi bulurlardı-” sözünü kesip “Hey yeter artık kendini suçlama artık. Bu arada okula vardım hiç kimse yok,eh benimde bu okulda kimsem yok” dediğimde heycanla bana bakıp,
“Ben olacağım hyung,beraber okulda takılabiliriz artık!” dedi kahkaha atıp "Sonunda güvenebileceğim biri,yaşasın ” dedin dalgaya vurarak. Jihyun kararlı bir şekilde bakıp “Tabikide!” dedi. Ona küçük bir sırıtma gönderip “Görüşürüz Jihyun-ah,seni bekleyeceğim” diyip tam kapatacağım sırada Jihyun’un gözleri büyüdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mellifluous +Jikook
Novela JuvenilÇok durusun Park Jimin,bense kirden gözükmeyen bir adamım. +tamamlandı