"Uçtum, unutmak için uçtum, hatırlamamak için uçtum, kanatlarımda sakladım kendimi, bambaşka biri oldum..."
☣
Hayatıma tezat renklere sahip Asosa, tüm renkliliğiyle karşımdaydı. Mavinin her tonu ile morun bu kadar uyum sağlayabileceğini düşünmezdim. Şato dışardan oldukça görkemli duruyordu aslında ama içi çok farklıydı. Saray gibi falan bekliyordum ne yalan söyleyeyim. Ama öyle değildi, çok fazla eşya yoktu. Genel anlamda beyaz renklerin hakim olduğu, ufak odalarda halkın barındığı bir yerdi. Dışarıda da binalar vardı fakat savaş olduğu için tüm halk şatoda kalıyormuş. Bu da büyük bir curcunaya sebep oluyor doğrusu. Benim bulunduğum kat misafir katı olduğu için sakindi fakat diğer katlar oldukça kalabalık ve gürültülüydü. Yemekleri tek kelimeyle berbattı. Kültürleri çok farklıydı. Teknolojide Nirvana noktasındalardı. Bizim gibi tokalaşmak yerine, birbirlerinin omuzlarına dokunarak selamlaşıyorlardı. Asil bir milletti doğrusu, herkes ağır başlı ve sakindi. Cıvıl cıvıl insanlar da vardı tabi ki ve herkes Türkçe konuşuyordu bizimle. Dedim ya teknolojileri üst düzeyde. Birde kaşık çatal kültürleri olsa her şey on numara olabilirdi.
Düşünüyorum da Derman burada olsaydı, burası bana cennet gibi gelirdi. Onu çok özlüyorum. Belki bana nankör falan diyebilirsiniz ama hayatta bana değer veren tek insan oydu. Evet babaannem vardı, yakın arkadaşım Pamir vardı fakat o farklıydı. O benim her şeyimdi. Tek ailem oydu. Biz onunla çok şeyi atlattık, babam hariç...
Ona verdiğim sözü iki kere bozdum. Biri As başkan yüzünden biri ise Çağlar yüzünden. İki koca salak yüzünden yıllardır tuttuğum sözü bozdum ve artık daha da zorlanmaya başlıyorum. Acım sanki o gün ki gibi tazecik, sanki o ıssız sokakta, yağmurun altında gibiyim. Kulağımda o lanet ses, 'Uğursuz!' diye bağırıyor.
Beş yıldır sadece ona verdiğim söz ile ayakta durdum. Şimdi ise o sözü de bozdum. Devamı da gelecek biliyorum. Çünkü bir kere başladıysan devamı çorap söküğü gibi gelir. Hayallerimi gerçekleştirdim, ağlamadım. Şimdi, bitik haldeyim. İçimdeki özlem ile daha ne kadar nefes alırım, bilmiyorum. Zaten o günden beri yaşamayı bıraktım. Tek yaptığım nefes alıp hayata devam etmeye çalışmaktı.
Elimi cama yerleştirip gözlerimi kapatmamla, göz pınarlarımda biriken bir iki damla yaş yanaklarımdan dudaklarıma doğru süzülmesiyle, dudaklarımı araladım. "Üç oldu abi, üçtür sözümü çiğniyorum. Çok güçsüzüm, bitiğim. Yetmedi mi bu işkence? Ne zaman kavuşacağız? Ben seni çok özledim.." Dudaklarımdan firar eden hıçkırıklarla yavaş yavaş dizlerimin üzerine çöktüm.
İnsanların güler yüzüne aldanmayın, bazıları acılarını saklar gülümsemelerinde. Bende onlardan biriyim, abim hayattayken böyle değildim. Hayatı ciddiye alıp yaşayanlardandım. Evet yine uçuk kaçık hareketlerim oluyordu ama o gittikten sonra tamamen uçtum. Uçtum, unutmak için uçtum, hatırlamamak için uçtum, kanatlarımda sakladım kendimi, bambaşka biri oldum. Ama artık zorlanıyorum, saklamakta zorlanıyorum. Acılarımı içime göme göme koca bir mezarlık oldum. Sadece onun mezarını sığdıramadım içime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A.S.O.S.A
PrzygodoweTürkiye'nin büyük uzay operasyonuna seçilen beş kişilik bir ekip, Ay'a çıkmak için hazırlanır. Fakat bu yolculuk pekte beklenildiği gibi ilerlememektedir. Uzay boşluğundan bilinmeyen bir gezegene çekilen Hayal ekibin başına gelmeyen trajikomik olayl...