Sevdiklerimizi kaybetmek, ne ağır bir şeydir. Ya onları toprağa emanet eder öyle kaybederiz, ya da hayatlarımızdan çekip giderler hiç bir şey yapamayız. Peki, bir insan sevdiğini kaç defa kaybeder? Ben kaybetmiştim. Allah yanına alır, tevekkül edersin. Kader böyle dersin... Peki, kalbine bir hançer vurup çekip giderse ne olur?
Ben hançeri en derinden yemiştim, önce çocukluğunun bir parçasıyım dememişti, gözlerime bakarak beni aldatmıştı. Her şeye rağmen affedecektim, her şeye rağmen elini tutacaktım. Ama olmadı ellerimi tutmadı, ona tutunacakken yok olup gitti.
Çocukluğumun geçtiği mahallede, eskiden kahkaha dolu çocuk sesler varken şimdi benim bağırışlarım vardı. Kalbimin acı dolu bağırışıyla yere diz çökmüş, elimde mektup öylece oturuyordum. Gözlerimde yaş, tek tek canıma yakan mektuba damlıyordu. Bir zamanlar gözlerinden yaş akmasın ne olursa olsun diyen kalbim şimdi bu gözyaşlarımın sebebi oluyordu. Haykırmak istedim, kötü rüya olmasını istedim ama olmadı.
Bir an gözüm duvarın üstündeki bir şeye kaydı. Önce ne olduğunu anlamadım, daha dikkatli bakınca mutluluk iksirim olduğunu fark ettim. Bir adet elma şekeri, her zaman yaptığı gibi bir elma şekeriyle üzüntümü geçireceğini sanmış ama yanılmıştı. Bu defa bu acı elma şekeriyle geçemeyecekti.
Bir hışımla yerimden kalkıp duvarın üstündeki şekeri aldım.
"Ne sanıyorsun sen, her üzüldüğüm zaman ki gibi şekerle mutlu olacağımı mı? Tabi sende haklısın, küçük bir kız çocuğu olduğum için bir şekerle avunurum değil mi? Söylesene, çıksana karşıma Mirhan, burada olduğunu biliyorum. Ah pardon ya Cengiz' mi demeliyim he sen söyle? Çık karşıma bana söyle ki sana hangi isminle sesleneyim. Hadi bekliyorum!""Çık diyorum sana, çık!"
Kendimden geçmiştim artık, deli gibi bağırıyordum, sesimi duysun ortaya çıksın diye. Biliyordum buradaydı, beni izliyordu. Bir elimde elma şekeri, bir elimde mektup onu bulmak için evin etrafında dolaşmaya başladım.
"Hadi çocukluğumuzu dönelim Cengiz, sen saklamışsın, bende seni bulmaya çalışacağım. Acaba neredesin, gerçi en kuytu yer neresiyle sen oralara saklanırdın. Her defasında da seni bulamazdım zaten, arkama döndüğün an gelip sobelerdin. Bak arkama dönüyorum, hadi çık da sobele olur mu?"
Mirhan'dan ses yoktu, tıpkı benim sessizlik oruca girdiğim gibi oda girmişti. Bana ses vermedi, çıkıp buradayım demedi.
Elimin tersiyle gözlerimdeki yaşı sildim, ağlamayacaktım. Gerçekleri öğrenene kadar, beni neden bıraktığını bilmeden ağlamak yoktu.
Tekrardan evin etrafına baktım, kimseler yoktu. Mirhan yoktu, Cengiz yoktu. Öylece durdum, ortaya çıksın sobelesin diye ama çıkmadı."Mirhan şeker oğlan, şeker kız seni bekliyor çıkmayacak mısın? Hadi yapma şeker kızına, daha fazla acı verme... Sen beni terk edemezsin ki, bensiz nefes alamazsın ki, hadi çık ortaya valla kızmayacağım. Hani daha çok şey yaşayacaktık, bak ben seni bırakmadım. Ölüme elimi uzatmadım, senin elini tuttum. Hadi sende tut elimi, tut ki ikinci defa ölüme gitmeğim dimi."
Cengiz dedim çıkmadı, belki o ismi unutmuştur dedim. Bu defa Mirhan diye seslendim. Onun şeker kızı olarak seslendim ama yinede çıkmadı. Kahroldum, bacaklarım daha fazla yükü taşımadı yere çöktüm. Elimdeki elma şekerini yere attım. Hiç bir şey olmamış gibi elma şekeri bırakmış, acısını da arkada bırakıp öylece gitmişti.
Ne tuaftı değil mi? Bir elma şekeriyle başlamış ve elma şekeriyle son bulmuştu. Benden habersiz çektiği resimlerle başlamış, yine benden habersiz beni terk etmişti. Peki, bu ilişkide ben neydim? Bu ilişkide konuşma hakkım hiç olmamış ki bitmesinden olsun. Ellerimi yüzüme kapatıp sesli şekilde ağlamaya başladım.
Neden yapmıştı bana, beni neden nefessiz bırakmıştı. Hani söz vermişti, ayrılmak yoktu. Son defa daha bağırdım, son defa seslendim.
"Mirhan, Mirhan!"
Mirhan çıkmadı, şeker kızı duymadı. O anda yanımda bir gölge beliri verdi. Bir umut Mirhan geldi sanıp kafamı kaldırıp baktım, annemdi.
"Anneee!"
Anne kelimesi dudaklarımdan öyle acı çıkmıştı ki, annem yanıma gelip çöktü.
"Liya ne oldu kızım? Neden ağlıyorsun?"
"Anne Mirhannn!"
Konuşmayı devam ettiremedim, annemin boynuna atlayıp hüngür hüngür ağlamaya başladım."Kızım korkutma beni ne olur, hadi söyle ne oldu?"
"Anne Mirhan beni bıraktı."
Annem beni kendinden uzaklaştırıp "Nasıl bıraktı?"
"Bıraktı işte, bir mektup yazmış bana ayrılmış benden!"
"İyide Mirhan buraya mı gelmiş? Mektubu nasıl bırakmış?"
Daha fazla konuşmaya gücüm yoktu, elimdeki buruşmuş kâğıdı ona uzattım. Annem elimdeki mektubu alarak okumaya başladı. Her satırı okudukça yüzünün rengi değişiyor, gözleri kocaman oluyordu.
"Nasıl yani, Mirhan buralı ve ismi de Cengiz mi?"
Mirhan'ların evine bakarak "Yoksa bura onların evi mi?"
Kafamı salladım. Annem kıpkırmızı olmuş, korku dolu gözlerle eve bakıyordu.
"Anne ne oldu?"
"Sen o Mirhan'ı nereden tanıyorsun, burada çocukluk falan diyor."
"Şey biz onunla yazları çocukken oyun oynardık, sonra bir daha yazın gelmez oldu."
Annem birden ayağa kalktı, beni de kolumdan tutarak yerden kaldırdı.
"Sen ne diyorsun, ne oynaması, ne yazı? Peki, annesini falan hiç gördün mü?"
Annem kolumu öyle sıkı tutuyor ki canım yanmıştı. Zor şekilde elinden kolumu kurtardım."Anne neyin var senin? Neden böyle sinirlendin?"
"Liya sana bir soru sordum, annesini falan gördün mü hiç?"
"Hayır, görmedim, sen tanıyor musun peki?"
Bana cevap vermek yerine yine kolumdan tutarak eve doğru çekiştirmeye başladı. Ne olduğunu, neden böyle sinirlendiğini sordum ama cevap vermedi. Eve geçtiğimizde direk benim odama girdik.
Beni odaya doğru itekledi, elini tehditkâr şeklinde sallayıp odamdan çıkmamı söyleyip kapıyı kapatıp çıktı.
Anne diye seslendim ama cevap gelmedi, neden böyle yapıyorsun dedim. Verdiği tek cevap ben sana demedim mi âşık olmak yok diye, ama sen ne yaptın Liya bilerek kendi sonunu hazırladın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elma Şekeri
RomanceÇocukken küçücük kalplerinde filizlenen bir aşk... Bu aşkın yeniden doğmasını vesile olan bir elma şekeri... Şekerler ülkesinde yaşayan şeker kız ve şeker oğlan... "Geçmişim,çocukluğumun, geleceğim gözümün önünde tek tek ölüyordu. Oysa ben vuslatı b...