22, Traces of the past

1.4K 120 470
                                    

Sasha Sloan - Dancing with your ghost

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sasha Sloan - Dancing with your ghost

22, traces of the past

Korktuğum gibi olmamıştı.

Jungkook'un yüzünde yada vücudunda herhangi bir yara izi yoktu. Sadece kaşının kenarı çok hafif açılmıştı ve elleri taeyong'u dayak delisi ederken mahvolmuştu. O zaman korkmuştum ama şuan yolda istediğim müziği açmama izin vermediği için keşke bir yerleri kırılsaymış diye düşünerek iç çekiyordum.

Her ne kadar bu gece biricik sevgilim roséanne'i göreceğim için çokça mutlu olsamda klasik jeongguk insanda keyif bırakmıyordu işte.

Dün gece yaşanan olaydan sonra polislerle birlikte acil servis mekanı basmış, taeyong ile jungkook önce en yakın hastaneyi ziyaret edip sonra da karakola yol almışlardı. İkisini aynı arabaya koymaları gibi saçma sapan bir durum yaşansa da jungkook sakinliğini koruyabilmiş ve yeni bir kavga çıkartmamıştı. Taeyong zaten bitik haldeydi, istese de jungkook'a saldıramazdı. Chanyeol ise barda ağır bir hasar olmadığı için şanslıydı. Babası duysa sinirlenebilirdi çünkü.

Konu ailelere gelmişken; annem ve babamın ne dün geceki kavgadan, ne de sevgili oğluşlarının karakolluk olduğundan haberleri vardı. Jungkook, taeyong ondan şikayetçi olmadığı için tanrıya şükretmeliydi. Eğer şikayetçi olsaydı ve bu annemle babamın kulağına gitseydi annemin ne kadar kızacağını tahmin edebiliyordum. Hoş, bana da eğlence çıkardı. Babam parasını ödeyip onu oradan çıkartana kadar, jungkook'u nezarette görmeyi çok isterdim.

Kavganın ne sebeple çıktığını bilmemekle birlikte oldukça da merak ediyordum. Ama bunu jungkook'a soramazdım çünkü onunla gerekmedikçe muhattap olmak istemiyordum. Özellikle son zamanlarda yanında herkesle olduğum gibi rahat da olamıyor, her an tehlikedeymiş gibi hissediyordum. Böyle hissetmem normaldi çünkü jungkook ve ben normal kardeşler değildik. Bazen ciddi anlamda öfke ve nefret ağır basıyor olsada genelde bol lâf sokmalı çatışmalar halinde iletişim kuruyorduk.

Aramızdaki tek fark; o benim yok olmamı isterken, benim aptal gibi onun için endişelenmiş olmamdı.

"Her gün chaeyoung'u arıyormuşsun duyduğuma göre." Park ailesinin oturduğu semte girerken aklıma gelen bilgi ile jungkook'a döndüm sorarcasına.

Evet gerekmedikçe konuşmak istemiyorum demiştim ama bu konu çok önemliydi ne yapayım?

"Sen bunu nereden biliyorsun?" Bana yandan bir bakış atıp tekrar yola döndüğünde yüzüme yapma bir gülümseme yerleştirdim. "Taehyung söyledi."

Muhtemelen roséanne'in söyleyip söylemediğini merak ederek sormuştu ama bunu söyleyen roséanne değil, taehyung'tu. Bu da chaeyoung'un, jungkook'un onu aramasını o kadar da önemli bulmadığı anlamına gelirdi. Açıkçası bu beni şaşırtırdı çünkü benim tanıdığım rosé jungkook ile konuştuğu için heyecanlanır, hemen arayıp bütün diyaloğu tek tek sanki ezberindeymiş gibi anlatırdı.

sex money feelings die | taeliceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin