On Altıncı Bölüm: Dikişsiz Yaralar.

804 3 0
                                    

Günün ikinci bölümden selamlar:)

Yukarıdaki müziği açmayı ve oy yorum yapmayı lütfen unutmayın, bölüm sonunda görüşürüz<

Yukarıdaki müziği açmayı ve oy yorum yapmayı lütfen unutmayın, bölüm sonunda görüşürüz<

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


On Altıncı Bölüm: Dikişsiz Yaralar.


"Yarayla alay eder, yaralanmamış olan..."

- Romeo ve Juliet


(On Gün Sonra)


Hatıraları ayakta tutan şey ne günlüklerdir ne de fotoğraflar, en güzelini de en kötüsünü de hep hafıza taşır ölene kadar. Yoksa nasıl durup dururken aklımıza gelip bizi mutlu eder ya da en olmadık vakitlerde canımızı sıkar? Ölüm gelip ruh bedenden çıkıncaya kadar bizimle kalmaya mahkumdur, hatıralar.

Annemin anlattığı çoğu şey bana unuttuğum zamanları hatırlatıyordu. Günlüğüme yazdığım padişahlara verilen isim, aslında Sultan Teyzenin ismiymiş. Rüzgar'la yayladayken gittiğimiz ev aslında annemlerin evi, fotoğraftaki bebeklerde Ada ile benmişim. Rüyama giren ve sürekli koştuğum ormanlık ise doğup büyüdüğüm evimin olduğu koruymuş. Bunların çoğu hatta neredeyse hepsi ne bir kağıda yazılıp bile isteye saklanmış ne de bir albümün içine unutulmamak için konulmuştu. Her biri benim içimdeydi; kafamda, kalbimde, her bir hücremde. Onları yaşayarak kendime hapsetmem ve yeniden gün yüzüne çıkarabilmem yaşadığım şeyleri duymamla oluştu. Karanlık tarafım yok olup gitmişti. Artık temiz bir sayfa gibiydim. Silinmesi gerekenler silinmiş, anısı olan her bir şeyi, defterin bir önceki sayfasına not etmiştim.

Şöyle bir bakıyordum da, ben yeni bir hayata başlamak için hep beyaz bir defter almaya çalıştım. Ama işe bak kırtasiye de defter yoktu. Bugün şunu fark ettim ki ben defter almaya uğraşarak yanlış yapmışım, bana lazım olan tek şey kalemmiş.

"Hayde, hayde! Kahvaltı hazır!" Ada'nın sesi evi inletirken Meryem'in de gülüşü geliyordu. Ayak sesleri daha çok yaklaşırken kulağıma odamın kapısı oldukça sert bir şekilde açıldı ve Ada yeniden bağırdı.

Si Sorti: Sen Neredeydin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin