Özel Bölüm: Korudaki Kor.

788 2 0
                                    

Selam canımın içleri, ne kadar uzun zaman olduğu değil mi?

Son zamanlarda Deniz Kabuğuna olan özlemimim o kadar arttı ki, taslakta olan bölümleri düzenlerken neden bir özel bölüm yazmayayım ki dedim. Ve yazdım. Hatta hızımı alamayıp bir tane daha özel bölüm yazdım DKSFFJŞLJDFŞGVJŞ

Özlemek sanırım böyle bir şey.

Taş Ev yazmaktan, hatta onun yayınevi konuşmalarını yapmaktan bir türlü Deniz Kabuğu'na yeniden başlayamadım. Ama ikinci kitabımızın çalışmalarını da sürdürüyorum. İçime sindiği ve düzenlemelerini yaptığım ilk an zaman bölümleri peş peşe paylaşacağım. Beni bilirsiniz, bölüm biriktirip art arda paylaşmaya bayılırım. Her an bir sürpriz yapabilirim yani;')

Şimdi sizi bölümle baş başa bırakıyorum. Yorumlarda buluşalım olur mu, iyi okumalar dilerim^^

---

Korudaki Kor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Korudaki Kor.

(Yazarın Anlatımıyla)

Müzeyyen Hanım Korusu her zamanki gibiydi. Sessiz ve ıssız. Zühre'ye, burası dünyadan bir yer değilmiş gibi gelirdi. Böylesine eşsiz bir yeri insanlar nasıl mahvetmeden durmuşlardı? Ağaçlar, kuşlar, doğada var olan birçok canlı zarar görmeden yaşıyordu.

Bu koca ormanda yalnızca iki ev, iki serender ve iki su kuyusu vardı. İdris kabul etseydi üçe çıkacaktı. Ama İdris, kıyamadı. Bir ev, su kuyusu ve serender için ağaçların kesilmesine gönlü razı olmadı. O şehrin tam göbeğine kurdu evini. Yanlarında çalışan arkadaşları için yaptıkları sitede yaşamaya başladı karısıyla ve kızıyla.

Ama Rüzgar'la Ali hala nerede yaşayacaklarına karar vermemişlerdi. Erkendi de zaten bunun için. Onlar da ağabeyleri okuyup diplomalarını aldıktan sonra istedikleri hayatı yaşayacaklardı. Ha koruda ha başka yerde.

Yaşayacaklardı.

İdris ve Berfu hem Sırma Ahmet Dedesini çok özlediği için hem de Gencer ve Zühre'ye alışması kolaylaşsın diye sürekli koruya geliyor, çoğu zaman birkaç gün kalıyorlardı. Bugün de o günlerden biriydi. Rüzgar'lar kızları alıp dışarı yemeğe gitmişti. Koca eve sığamayan Gencer'le Zühre'de soluğu Sultan'ların konakta almıştı. Sırma yeni uyanmış babasının kucağında dururken eliyle babasının yanağını kaşıyordu.

"Hay maşallah, büyüyor Sırma Kız." dedi Gencer, işaret parmağını Sırma'nın yanağına değdirirken.

"Bir hayırlı olsun demeye de gelemedik." dedi Zühre.

"O ne biçim laf öyle Zühre Teyze." dedi İdris Sırma'yı Berfu'ya uzatırken.

"Siz geldiniz ya daha hayırlı ne olabilir." diye devam etti Berfu da.

Si Sorti: Sen Neredeydin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin