5. Bölüm: Anonim

878 44 14
                                    

Utançla engelleyip telefonu bıraktıktan sonra okul için hazırlanmaya başladım. 

Hazırlanınca aşağı Çağan'ın yanına indim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hazırlanınca aşağı Çağan'ın yanına indim. Salona girdiğimde ayaklarıyla duvardan destek alıp amuda kalkmaya çalışıyordu. Salak bu çocuk. 

Gözlerimi devirip "n'apıyorsun geri zekalı beynin akacak!" dedikten sonra bir süre düşündüm ve beyninin olmadığına karar verip gerçekleri yüzüne vurdum. 

"Senin beynin yok ki!" Çağan gözlerini devirdi. 

"Senin beynin yok!"

Elleri üstünde durmayı bırakıp ayaklarının üstüne geçti. Ama benim repliğimi tamamlamam lazımdı. 

"Beni çıldırtmak mı istiyorsun, senin beynin yok!"

"Anladık benim beynim yok, Müge Anlı'ya bağlama!" dediğinde tam bir şey söyleyecekken telefonuma gelen bildirimin sesiyle duraksadım. 

@okyanusesintisi: Engeli kaldırmayı düşünüyor musun?

@kozokyanus: Keyfim ve kahyasına sormam lazım.

@okyanusesintisi: Ben beklerim ama gün içinde cevap versinler lütfen.

@kozokyanus: aptal jojuk.  

Instagramdan çıkıp engeli kaldırdım. 

Okula gelmiştik. Çardakta bizimkileri görünce hemen yanlarına gittik. 

"Amanın da amanın kim gelmiş?" Yaz'ın melodiyle söylediği şeye karşılık gülmeden edemedim.

"Yaz'ın pepitosu gelmiş." dediğimde hep beraber kahkaha attık.

Sohbet ederken bir anda aklıma Esinti geldi. Numara olabilir mi? En iyisi sormak.

"Anonimlik gibi şeylere bulaşmıyorsunuz, değil mi?" "Söylediğim şeyle birlikte hepsi bana döndü.

Ege kaşlarını çatarak "ney nomluk?" dediğinde güldüm.

"Anonimlik, aptal herif." 

Gözüm bir anlığına bana bakan Eser'e takıldığında oturduğu yerde dikleşerek "boş gezenin boş kalfası mıyız biz, ne işimiz olur öyle şeylerle?" dedi. Açıkçası onların yapmayacağını biliyordum fakat yine de şansımı denmek istemiştim. Aklımı meşgul eden anonimi yok saymaya çalışarak sohbetlerine katıldım.

Bir süre daha orada oturduktan sonra sınıfa geçtik. İlk ders maalesef ki tarihti. Fatih hoca gelip ders anlatmaya başladığında dinliyormuş gibi görünmek için gözümü tahtaya diktim. O esnada telefonumun titremesiyle kimseye çaktırmadan mesajın kimden olduğuna baktım. Tahmin ettiğim gibi Esinti'dendi.

Esinti: Kahramanın olayım istedim.

Yazdığı şeye anlam veremeyerek cevap yazdım.

Okyanus: Kahraman?

Esinti: Evet. Tarih dersinden ve Fatih Hoca'dan ne kadar nefret ettiğini biliyorum.

Okyanus: Ama ben senin hakkında hiçbir şey bilmiyorum.

Esinti: Zamanı gelince öğrenirsin güzellik. 

Tam cevap yazacakken ismimi duymamla başımı kaldırdım. Fatih Hoca bana bakıyordu. İşte şimdi yandın kızım.

Telefonu kapatarak Fatih Hoca'ya döndüm.

"Buyurun, bana mı seslenmiştiniz?" Daha saçma bir soru emin ol olamazdı.

"Ooo Okyanus Hanım, siz burada mıydınız ya? Sesinizi duyan cennetlik." Yüzünü gören bir kere o.

"Yüzünü gören olabilir mi acaba?" Çok sessiz söylediğimden kimse duymamıştı. 

Bıkkınlıkla gözlerimi devirerek "Ne sormuştunuz hocam?" dediğimde "Söyle bakalım, Türkiye Kore'ye hangi amaçla asker göndermiş?" diye sordu. Ne bileyim ben? 

"Orada değildim hocam, bilemeyeceğim." Ne! Cidden bunu söyledim mi?

Bütün sınıf kahkaha atarken Fatih Hoca gözlerinden ateş fışkırtarak bana bakıyordu. 

"Sen ne cüretle benim dalga geçersin! Otur, sıfır aldın!"

"Ama ho-"

"Aması maması yok küçük hanım." dedikten sonra bir süre düşündü.

"Ya da var. Yarına kadar sekiz yüz soru çöz, bana getir. Ben de seni sınıfta bırakmayayım." Sekiz yüz mü? Öyle bir soru sayısı mı vardı?

OKYANUS ESİNTİSİ |YARI TEXTİNG|  ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin