18. Bölüm

1.7K 24 5
                                    

Cengiz, başta habercinin söylediklerine inanamadı. İlk önce bir şaşkınlık yaşadı ve sonra başka bir evrenden de olsa çocuğu olacağı için sevindi ama sonra da başka bir evrenden olan bir kadından çocuk yapmanın sakıncalı olup olmadığı sorusu beynini kemirmeye başladı. Buna rağmen gülümsedi ve sevinç gösterilerinde bulunduktan sonra bir kese altın çıkardı. "Bu senin mükafatın." diyerek haberciye verdi. Başını Dumbarton'a çevirdi ve "şimdi ne olacak?" diye sordu.

"Bu olay evrenler arasındaki dengeyi yok etmez mi?"

Dumbarton, tebessüm etti ve "oğlun burada kalırsa etmez." dedi.

Cengiz, "anlıyorum." dedi ve habercinin gelmesiyle duran orduyu tekrar harekete geçirdi.

"Umarım oğluma pek fazla bağlanmam."

Dumbarton, gülümseyerek "bağlanmazsın merak etme!" dedi ve atını Cengiz ile eşit hizaya getirdi.

Cengiz, ordunun daha da hızlanması emrini verdi ve akşama kadar durmadılar. Akşam olunca, Cengiz kamp yapma emrini verdi ve böylelikle ordu bir köyün yakınlarında kamp yapmak için durdu.

Çadırlar hemen hazırlandı ve herkes çadırına girdi. Sabaha kadar uyuyarak dinlendiler ve sabah olunca ordu tekrar harekete geçti. Öğlene doğru başkente ulaştı.

Ordu, çiçekli ve şaraplı, biralı kutlamayla karşılandı. Cengiz ve komutanları şehre girer girmez kendilerine sunulan şarapları atlarının üzerinde içmeye başladılar. Ordular Cengiz'in emriyle dağıldı ama çoğu meydana gitti.

Cengiz ve komutanları da meydana girdi. Cengiz, atından indi ve Marian'a yaklaştı. Omuzlarından tuttu ve dudaklarına bir öpücük kondurduktan sonra "teşekkür ederim." dedi.

Barlow'un kendisine uzattığı şarabı aldı ve bir yudum içti. Marian'ı elinden tuttu ve beraber kurulan masaya oturdular.

Cengiz, "bugün karışık duygular yaşıyorum." dedi Marian'ın yüzüne bakarak.

"İskoçlara karşı savaşı kazandık ama savaşta Aila öldü. Buruk bir sevincim oldu. Oğlumun olacağını öğrendim, yine buruk bir sevincim oldu. Gün senin günün Marian. Bir rakibin yok artık. Kraliçesi olduğun devlet, devletin savaşı kazandı. Bir oğlun olacağını öğrenmen sanırım en büyük zaferindir. Her şey senin istediğin gibi oldu. Senin için zaferlerle dolu bir gün oldu."

Marian, tebessüm etti ve "senin mutlu olman benim en büyük zaferimdir." diye Cengiz'e akıllıca bir cevap verdi.

Cengiz, duyduğu bu cevaptan mutlu oldu ve gülümsedi. Marian'ın elini tuttu ve avuç içini öptü. Şarabını eline aldı ve sevinçle "haydi zaferimizi kutlayalım!" diyerek ayağa kalktı.

"Bugün sarhoş olmayan tek bir kişi kalmayacak!"

Herkes, büyük bir neşeyle, Cengiz'in buyruğunu yerine getirmek için şarapları birer birer yuvarladılar.

Cengiz, tıpkı söylediği gibi ziyafet sonunda o kadar sarhoş oldu ki arabaya zor binebildi. Marian ise hamile olduğu için şarap içmemiş, sarhoş olmamıştı. Bu yüzden ayıktı ve yalpalamadan arabaya binebildi ve arabada sızıp kalan Cengiz'e gülümseyerek baktı. Arabacıya "kaleye!" diye seslendi.

At arabası, hareketlendi ve ardından hızlandı. Bu sırada bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başladı ve yollar kısa sürede ıslandı. Atın ayakları ve arabanın tekerlekleri çamura bulansa da kaleye ulaşmayı başarabildi.

Cengiz, arada sırada ayılsa da sonra tekrar uykuya daldı ve kaleye ulaşınca tamamen uyanabildi. Ağrıyan şakaklarını ovalayarak odasına girdi ve Marian'a baktı.

"Sizde kahve yoktur değil mi?"

Marian, güldü ve "tabiki de var." dedi.

"Bizi herhalde ilk insanlar falan sandın sen."

Cengiz de Marian ile birlikte güldü ve üzerindeki zırhı ve ardından kıyafetlerini Marian'ın yardımıyla çıkarttıktan sonra yatağa uzanarak "nerden bileyim." dedi.

"Normalde kahvenin üçüncü yüzyılda bulunduğunu biliyorum ama burası başka bir evren olduğu için tahmin yürütemedim."

Marian, gülümseyerek "haklısın." dedi ve üzerindekileri çıkarttıktan sonra Cengiz'in yanına uzandı. Başını omzuna, ellerini göğüslerinin üzerine koydu. Yanaklarına öpücükler kondurduktan sonra sırıtarak "ben geçiririm başının ağrısını." dedi. Elini Cengiz'in kasıklarına götürdü. Dudağını dudağına bastırdı.

Cengiz, erkekliğinde Marian'ın elini hissetti. Gülerek inledi. Marian'ı öpmeye devam etti ve ardından sırıtarak "kucağıma gelmek ister misin?" diye sordu.

Marian, gülerek "hayır." dedi.

"Hamileyim unuttun mu?"

Cengiz, Marian'ın çenesine bir öpücük kondurdu ve "bir şey olmaz." dedi.

"Hamileliğin ilk zamanlarında seks faydalı bile olabilir."

Marian, şuh bir şekilde gülümseyerek "o zaman bunu sevdim." diyerek Cengiz'in dudağına bir öpücük kondurdu ve ardından üzerine çıktı. Ellerini yüzüne götürdü ve yüzünün her yerine art arda öpücükler kondurdu. Boynuna, omuzlarına, köprücük kemiğine ve göğsüne öpücükler kondurduktan sonra yüzüne, gözlerinin içine gülümseyerek baktı.

"Yaptığımız şey bir ittifak evliliğiydi ama ben sanırım senden hoşlanmaya başladım. Paralel evrenin gezicisi."

Cengiz, gülümsedi ve "ben de." dedi.

"Ama birbirimize duygusal açıdan bağlanmamamız gerekiyor zira görevim bitince bir daha görüşemeyeceğiz."

Marian, gülümsemeye devam ederek "sanırım haklısın." dedi.

"O zaman bu görevden duyacağımız hazza, heyecana ve bütün duygulara bakalım. Tabi ki aşk ve hasret hariç."

Cengiz, "aynen öyle." dedi. Ellerini Marian'ın beline götürdü ve erkekliği Marian'ın içine girerken gülerek Marian ile birlikte inledi. Ellerini belinden kalçasına doğru indirdi ve Marian inleyerek ileri geri hareket ederken kalçasını sıktı ve inlemelerinin artmasını sağladı. Kalçasını sıktıkça sıktı ve en son kıpkırmızı yaptı. Ardından ellerini göğüslerine götürdü ve göğüslerini de sıkarak kızarttı. Göğüsleriyle bir süre oynadıktan sonra bir eliyle kalçasını sıkmaya devam ederken diğer elini Marian'ın ensesine götürdü ve ensesinden tutarak üzerine eğilmesini sağladı ve dudaklarına yapıştı.  Marian ile birlikte güldü ve inledi. Zevkin doruğuna çıkmışlarken başını yastığa bıraktı ve Marian da kendisini Cengiz'in üzerine...

🐇Bölüm Sonu🐇

Film Önerisi: Joker
Dizi Önerisi: La Casa De Papel
Kitap Önerisi: Satranç (Stefan Zweig)
Şarkı Önerisi: Avutsun Bahaneler (Sagopa Kajmer)

Paralel Evrenin Geçmişine Gitmek "Birleşik Krallık" (+18) (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin