yedi

944 130 42
                                    

Jeonghan uyuyakaldığı rahatsız koltuktan havada süzülerek yumuşak bir yere iniş yaptı. Tüm bunların rüya olmamasından o kadar korkuyordu ki uykusunun açılmaması için elinden geleni yapıyordu.

Eninde sonunda gözlerini konduğu rahat yerde açtı. Hava aydınlıktı ve ferah odadan içeri günün aydınlığı son demlerini gösteriyordu.

Yattığı odadan çıktığında salonda geniş koltukta uzanan onu gördü. Kapşonu ve maskesiyle uyumuş olabileceğine inanamıyordu. Çıkıp gitmeyi düşündü. Nerede olduğunu bilmediği bu yerden kaçıp Dedektif Kang’a sığınmak istedi. Uyuyan adamı uyandırmamak adına sessizce arşınladı demir kapıya doğru.

“Oraya dönersen bu sefer seni kurtarmak içn kendimi tehlikeye atmam.”

Kapının koluna değdiremeden irkilerek ona doğru dönmüştü. Uyumuyordu.

“Gitmem lazım. Benim yüzümden iki kişi yaralandı ve Dedektif Kang her yerde beni arıyordur.”

Kapının koluna sıkıca asılsa da açılmadı. Onun hayatını kurtardıktan sonra bir yerlere kilitleyeceği hiç aklına gelmemişti.

“Onlar senin peşinde ve öldürmeden durmayacaklar. Buna bir çare bulana kadar benim dediklerimi yapmazsan cesedine tören hazırlamam gerekecek.”

Jeonghan’ın kanı dondu. Kurbanları süsleyen adam tam karşısında duruyordu ve artık onun mahsuruydu. Kurtarmak istediğini söylüyordu ama neden?

“Polise gideceğim ve olanları anlatacağım.”

Dediğine karşı alaylı bir sesle karşılık aldı ondan.

“Sen emniyet binasına girmeden önce çoktan bitirebilirler işini çünkü oraya sığınacağını biliyorlar. Seni bekleyecekler.”

Dedikleri mantıksız değildi hele ki sabahki gördüğü o üç demir maskeli surattan sonra dediği her şey mantıklı gelebilirdi.

“Neler oluyor? Aklım almıyor artık hiçbir şeyi.”

Uzandığı yerden nihayet kalktı ve az önce kendisinin çıktığı odaya girdi. Jeonghan onu takip etmesi gerekiyor gibiydi. Dolabın içerisinden birkaç parça bir şey çıkardı.

“Duş al ve rahatla sonra konuşuruz her şeyi.”

Israr etmesi ve bir yolunu bulup bu evden kaçması gerektiğini biliyordu ancak buradan gittiği an dışarıda onu bir tehlikenin beklediğini de biliyordu. Bu yüzden olsa gerek itiraz etmeden eşyaları aldı ve gösterdiği banyoya girdi.

Duştan çıktığında Scoups mutfak tezgahına hazırladığı şeyleri koyuyordu. Jeonghan burada ne yapması, ne düşünmesi ve nasıl hareket etmesi gerektiğini bilmiyordu.

“En azından yaşadığımı birilerine haber vermeliyim. Merak edecekler.”

Koyduğu son kaseden sonra ona maskesi olmasa bile dediğinden hoşnut olmadığını gösterir bir şekilde bakıyordu.

“Merak etmeleri ölmüş olmandan iyidir.”

Jeonghan kendini allak bullak olmuş hissediyordu. Herkesin deli gibi aradığı seri katil ile karşı karşıyaydı ancak onu öldürmek isteyen başkaları vardı ve bu sabahki olanlar aklı hayaline sığmıyordu.

“Ben öylece burada duramam. Ne istiyorsun hayatta kalmak için kafamı kapıdan dışarı çıkarmayayım mı? Senin tanımıyorum. Hayatımı iki kere kurtarman dışında bildiğim hiçbir şey yok ve herkes seni dört insanın katili olarak ararken oturup burada senin sözünü mü dinleyeyim?”

Elini maskesine attı ve kapşonunu geriye attığında yüzü tamamen ortadaydı. Jeonghan gördüğü surat karşısında şaşkındı. Bu oydu. Onunla cinayet mahalinde durduk yere soru soran çocuktu. Dedektif Kang’a sorduğunda adının Seungcheol olduğunu öğrendiği kişiydi.

Fallin' Flower | JeongcheolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin