İnsanlar eğer kendilerini düşündüğü kadar başkalarını da düşünse her şey Jeonghan için daha iyi olabilirdi. Buna bile gerek olmayabilirdi aslında. Kendi iyiliklerini düşündükleri kadar başkalarına kötü davranmasa bunların hiçbiri olmayabilirdi.
Bazen tüm hayatının bir kitaptan ibaret olmasını diliyordu. Kötü gidişatta durabilir, erteleyebilir hatta o kötü sayfaları kitabından çekip koparabilirdi. Böylelikle hayatında sadece iyi anları kalırdı kendisine.
Kitaplardaki gibi tüm bu zorlukların sonunda mutlu son görebilecek olmak bile yetebilirdi ancak artık mutlu son bir elmas kadar nadir ve zor bulunan bir şeydi. İnsanların mutlu sona inancı kalmamıştı. Sadece kötülüğe, bencilliğe ve acımasızlığa akıl erdiriyorlardı. Ama bazen kitaptaki tüm gidişatı değiştiren önemsiz görünen adsız karakterler oluyordu.
Bazen bu gidişatı yan karakterler değiştiriyordu ancak etkileri okuyucunun hissettiğinden çok daha fazlası olurdu hep. Seungcheol onun hayatına tıpkı bir yan karakter olarak giriş yapmıştı.
Tüm gidişatı değiştiren bu karakter onu kitaptan kopmaktan kurtarmıştı iki defa. Bunun için ona minnettardı. Yinede hayatından koparamadığı kötü sayfalar için acı çekiyordu. Yardım dilenerek sığındığı Seungcheol’un kollarında aradığı devayı bulamayacağını biliyordu. Tek başına çekmeye cesaret edemediği acılarına onu ortak ederek hata ediyordu.
Seungcheol işe onun yaptığı bu hataya karşı çıkmıyordu. İstediği büzüldüğü yerde ona güçlü kollarını sarıp destek oluyordu. Onu saran güçlü bedene doğru yumuldu ve açmaya korktuğu gözlerini arasında gözyaşlarının süzülmesine bütün gece izin verdi. Keşke aklı onu terk etseydi. Böylelikle birazcık uykuyla her şeyden uzaklaşabilir, her şeyden kaçabilirdi.
Bilinci hiç kapanmadı. Akan gözyaşlarına inat açmadığı gözleri daha çok acı çekmesini ister gibi yanıyordu. Tüm bedenini saran sarsıntıdan habersizdi. Titrediğini fark edemeyecek kadar kötü hissediyordu kendini. Başının üzerinde onun elini hissetti. Saçlarının arasından narince süzüldü.
“Olanlar için kendini suçlaman bir fayda sağlamayacak. Kendini ne kadar suçlarsan suçla onları öldüren mermi senin ellerin arasından çıkmadı. Bunu onlar yaptı. Böyle olacağını tahmin edemezdin.”
Öldüklerinden emindi. Ona destek olmak isteyen bu beden arkasında bıraktığı o iki insanın öldüğüne o kadar emindi ki. Arkasına bakmadan kaçmıştı Jeonghan. Hata etmişti. Onu korumak için hayatlarını tehlikeye atan insanları yalnız bırakmamalıydı. Onları vuran silahı o ateşlemese de kurtarabilme imkanını kendi elleriyle kaçarak yok etmişti.
“Emin ol onları kurtarmak istesen de başaramazdın. Oradan kaçmasaydın seni korumak için verdikleri çaba boşuna gidecekti. Sen de onlar gibi ölü olacaktın.”
Bu düşünce tüm bedenini şiddetli sarstı. Jeonghan içinde suçlu duygusuna karşı öfkeyle doluyordu. Çektiği acıyı onlar da çeksin istiyordu. İntikam hırsıyla dolan içi gözlerini açmasını sağlayan şeydi. Kafasını kaldırdığında Seungcheol’a bu kadar yakın olduğunu farkında değildi.
“Onların yakalanmasını istiyorum. Başka kimseye zarar veremeden planladıkları her şey bozulsun istiyorum. İntikamları uğruna öldürdükleri masum insanların hakkını istiyorum.”
Bunu içten içe o kadar istiyordu ki hayatının bu kadar alt üst olduktan sonra ölüme bu kadar yaklaşmışken yapabileceği daha iyi bir şey olduğunu sanmıyordu. Ya onu öldüreceklerdi ya da Jeonghan onların yakalanmasına yardım edecekti.
“Bunun için yardımın dokunabilir.”
Seungcheol toparlanan bedenine karşı ondan çekilip toparlanması için fırsat tanıdı. Onu odada yalnız bırakmak yapabileceği en iyi çözümdü. Jeonghan kendini tanıyamayarak ilk defa bu kadar çabuk toparlanıyordu. Her şeyin artık uç noktada olduğunu biliyordu. Oturup haline ağlayabileceği çok zamanı olup olmadığını bile bilmiyordu. Onu salonda bekleyen adamın yanına gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fallin' Flower | Jeongcheol
FanfictionJeonghan pek de başarılı götüremediği gazeticilik hayatında en büyük derdi şeften azar yememektir. Ta ki bir seri katilden not alana kadar...